Hayrettin Atak
Hayrettin Atak Hepsi aynı dağın davşanı!

Hepsi aynı dağın davşanı!

Evet aynı dağın davşanı hepsi!

Sandıklar açılınca verdikleri tepki aynıydı yine çünkü…

Müslümanı, yahudisi, urumu, paraleli, karayeli, batılısı, doğulusu, solcusu, sağcısı fark etmedi. Cümleleri kuruş biçimleri bile aynı; Özne, nesne, yüklem yok; direk sıfat… Bir “Dönmeler, satılmışlar, ahmaklar, salaklar, aptallar” edebiyatı gırıla gidiyor sosyal medyada… Söyleyemeyenler de gözleriyle anlatmaya çalışıyor her şeyi… Anlamsız ve boş bakıyorlar dünyaya! Hep aynı soru zihinlerinde “ Nasıl ya, nasıl verirler bu kadar oyu…

İlk sandıklar açıldığında fara tutulmuş davşanla aynı tepkiyi verdi hepsi… Kalakaldılar öylece! “Yok ben o sırada evde ocağın altını kapatıp kapatmadığımı düşünüyordum” beyanatlarının kendilerini kurtarmayacağını anlayınca başladılar bu iğrenç edebiyata…

Seçimden önce de böyleydiler de ama seçim sonrası iyice zıvanadan çıktılar… …

Türkiye’nin başında Osmanlı Sarığı görmektense, Genel Kurmay Başkanı Apoletini, Nato Dönem Başkanını, Hürriyet Genel Yayın Yönetmenini, Esed’i hatta Murat Karayılan’ı görmeyi arzu ve hayal edenler var ya işte onlar bu davşanlar…

Uzun zaman bizimde yaşadığımız o dağda şimdi onlar var… Her seçimde Özal, Demirel kazanırken, “Nasıl olur ama ya, nasıl kazanır” diye bizim de bir zamanlar haykırdığımız yer o dağ…  Yüksekte yaşayınca davşanlığını unutup kendini “büyük” sananların jargonu bu… Karşısındakini anlamaya çalışmayı kendine zul kabul edip, “Önce o beni anlasın” güruhu ne kadar başarılı olabilir ki… Onca yaşanmışlığa rağmen oyunuzu artıramıyorsanız kalkıp küfredeceğinize bi aynaya baksanız çözülecek her şey… En zengininden en fakirine, en mazlumundan en godamanına, en kürtçüsünden en türkçüsüne herkesin nasıl olurda bir çatı altında birleşmek isteyeceğinin açıklamasını, takvim yapraklarından fallar tutarak çözemezsiniz… İçiniz içinizi yiyor biliyorum, cevabını bir türlü bulamadığınız ve asla bulamayacağınız bu soru yüzünden geceleriniz uykusuz falan da değil bunu da biliyorum… “Empati” sizin için halkla ilişkiler bölümünün bir dersi olmaktan öteye gitmiyor. Üstelik bir de çok azınız bu bölümü seçiyor…     

Hala anlamadınız değil mi? “Benim babaannemde namaz kılardı” demekle Müslüman, “Lise2’de en iyi arkadaşım Kürt’tü” demekle çözümcü, “Sizi en çok ben düşünürüm, memur yada işçi çocuğuyum” demekle de halkçı olunmuyor…

Israr etmeyin!

Şimdi bir süre dışarı çıkıp hava alın. Oksijen beyninizi açacak, daha iyi düşünmenizi sağlayacaktır… Bunun için en iyi yerde “Davşan adası” sanıyorum…

Çünkü Türkiye şimdi zafer şarkıları söylüyor;  “Yine aylardan Kasım, Sende kaldı bir yarım! Her nefesim her anım sanadır canım… Sende Bir tebessüm et, Unutursun zamanla”

Bahçeli Sait Gönen’den özür dilesin!

Vazgeçtik artık Bahçeli’nin Konya’dan özür dilemesinden… Dilemez de zaten bu saatten sonra… Ancak bari Sait Gönen’den özür dilesin; “Seni Vekillikten ettim” diye… Eder mi?    

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hayrettin Atak Arşivi