Hepimiz Kardeşiz…
Geçen hafta ülkemiz ve şehrimiz için oldukça önemli bir toplantıya katıldım. Birlik ve beraberliğimize katkı sağlamak amacıyla, Kulu-Cihanbeyli Yardımlaşma Kültür ve Çevre Derneği tarafından “Milli Birlik ve Kardeşlik Buluşmaları” adıyla bu yıl ikincisi düzenlenen toplantının, gerek katılımcılar gerekse konuşmacılar açısından oldukça yararlı geçtiğine dair kanaatim tam.
Değerli dostum Abdullah Ağralı’nın bizzat Beyhekim Devlet Hastanesine gelerek ilettiği davete icap etmememiz olanaksızdı zaten. Gerek Abdullah Bey’in davetinin inceliği, gerekse konunun hassasiyeti sebebiyle, organizasyon daha gerçekleşmeden oldukça faydalı olacağına inanıyordum.
Toplantının son dönemdeki diyalog sürecine katkı sağlayacağı, umudu, beklentisi ve duasıyla bu davetten son derece mutlu olmuştum.
Oldukça pozitif bir havada ve hoşgörü şehri Konya’mıza yakışır bir ev sahipliğinde gerçekleşen toplantıda, ülkesini ve insanını seven iki başarılı akademisyen olan konuşmacıların vereceği bilgiler, yeni süreçteki etkileşimlerin gözlemlenmesi açısından da büyük önem taşıyordu.
Ancak beni en çok heyecanlandıran, bu denli önemli bir organizasyonun Konya gibi sevginin , huzurun , birlikteliğin merkezi olan bir ilde gerçekleşmiş olmasıydı.
Akademisyenlerin, iş adamlarının ve birçok sivil toplum kuruluşunun başkanlarının da bulunduğu oldukça geniş bir katılımla gerçekleşen toplantıda, Gazeteci-Yazar Prof. Dr. Mümtaz’er Türköne, barış sürecini ve bu sürecin getireceği pozitif sonuçları somut verilerle aktardı. Ayrıca, yaşanan gelişmelerin sekteye uğraması durumunda meydana gelebilecek olumsuzlukları ve ülkemizin yaşayacağı kayıpları da akıcı ve akılda kalıcı bir üslupla dinleyicilerle paylaştı.
Türkiye’nin bugün hiç olmadığından daha fazla kardeşlik iklimine ihtiyaç duyduğunu üzerine basarak vurguladığı konuşmasında Mümtaz Hoca, sürece inandığını vurguladı ve ancak halkımızın da inanırsa çözümün gerçekleşeceğini söyledi.
Sayın Başbakanımızın ülkemizin refahını sağlayacak, yeni bir yüzyılın başlamasına etki edecek barış süreç için Baldıran zehrini içmeyi göze aldığını belirterek, halk olarak arkasında durmazı gerektiğini aktardı.
Mümtaz’er Türköne’nin yüreğimize umut serpen ve toplumsal bilincin oluşturulmasında oldukça yararlı gördüğüm konuşmasının ardı yine kendisi de Van’lı olan Yardımcı Doç. Dr. Vahdettin İnce dinleyicilere seslendi. Hocamız bölgenin de insanı olması sebebiyle, ayrıntılı olarak hakim olduğu konuları, büyük bir açık yüreklilikle, tüm çıplaklığıyla gözler önüne serdi.
Sürece dair tespitlerini ve çözüm önerilerini, pratik önerilerle sunan Vahdettin Hoca, konu ekseninde İslam’da kardeşlik bilincinin önemini, tarihi bir bakışla geçmişten günümüze yaşanan örnekler eşliğinde açıkladı.
Sunum öncesi Kulu-Cihanbeyli Yardımlaşma Kültür ve Çevre Derneği Başkanı Ramazan Yaşar da oldukça anlamlı olan konuşmasında tespitlerini sundu. Dışişleri Bakanımız Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu’nun barış sürecine dair çalışmalarını, mesajlarını ve bir önceki toplantıda değindiği sunumundan alıntılar eşliğinde çözüm sürecine değindi. Sayın başkanımız farklılıkların zenginlik olduğunu ve farklı olandan korkmanın ise cahillik kabul edilmesi gerektiğini belirtti. Ayrıca barışı kimin istediği- kimin istemediği ayırımını yine çarpıcı örneklerle sundu.
Konuşmaları dinledikçe doğrusu içimi bir ümit kaplamıştı. Ama itiraf etmeliyim ki sürece destek yüzdeleri anlatıldığında özellikle Ege Bölgesinin yüzde ellinin altında olması nedeniyle taşıdığım heyecan yerini endişeye bıraktı.
Çünkü dışta ve içte süreci baltalamak için yoğun bir çabanın sergilendiği bu ortamda halkımızın her bölgesinin adeta tek yürek olmadan başarıya ulaşamayacağımızı biliyorum.
Ben bir hekim olarak siyaset dışı bir gözle sadece sonuca odaklanarak bu sürecin düzgün yönetilmesi, halkın gerçeklerle bilgilendirilmesi ve çözümü içselleştirilmesi gerektiğine inanıyorum.
Hamaset, çıkarcı politika, eyyamlık hiç kimsenin ama hiç kimsenin hayrına değildir. Yüzyıllardır bu topraklarda birlikte yaşamış ve Sayın Türköne’nin dediği gibi, yüzde ellisinden fazlası Ankara’nın batısında yaşayan halkın talepleri, endişeleri, ümitleri dikkate alınmalıdır. Ve çözüm ülke gerçeğine , inancına , birlikteliğine uygun olmalıdır.
Unutmamalıyız ki, bu süreç hepimize sorumluluklar yüklüyor. Bugün küçük başarılar, yada küçük hesaplar yarın büyük faturalar- kayıplar ödetebilir.
Birbirimize sevmedikçe tam iman etmiş olamayız. Ve tam iman etmedikçe cennete giremeyiz.
Hayırlı işlerinizde başarılar diliyorum.