Helal ve Haram Duyarlılığı
İslam kazancın ve beslenme kaynaklarından olan yediğimiz lokmanın helal ve sağlıklı bir gıda olmasını ister. Bugün bilim, bireyin yediği içtiği şeylerin ahlak ve karakter üzerinde olumlu ve olumsuz değişimler yaptığını ortaya koymuştur. Bu sebeple “helal sertifikası” alma gibi bir ihtiyaç doğmuştur.
Helal kazanç, kişinin alın terine dayalı, Kur’an ve sünnetin helal ve mubah çerçevesine giren çalışmalar neticesinde elde edilen varlıktır.
Helâl lokma; kişinin el emeği, alın teri, meşru ve helal yollardan göz nûru dökerek elde ettiği ve yediği gıda maddeleri şeklinde kullanılır.
Helâl kazanç ve helâl lokmaya dayalı bir hayat anlayışının kurulması, toplumun her ferdine ahlâki değerleri öğretmek, İslâm’ın öngördüğü ticarî ahlâkı onlara benimsetmek ve helâl kazanç peşinde koşmalarını sağlamakla mümkündür.
Haramdan sakınmak ve arınmak ise, İslâmî değer ve ölçülere bağlı kalmak, helâl yoldan elde edilen kazanca kanaat etmek ve Allah’ın meşru kıldığı nimetlere şükretmekle olur. Yüce Allah (c.c): “Artık Allah’ın size verdiği rızıktan helâl ve temiz olarak yiyin, eğer (gerçekten) yalnız Allah’a ibadet ediyorsanız onun nimetine şükredin.” (Nahl 16/114); bir başka ayette de: “Ey iman edenler! Size verdiğimiz rızıkların temiz olanlarından yiyin.” (Bakara 2/172) buyurmuştur.
Helâl yoldan kazanılan kazançtan yemek bir hak, haram olan kazançtan sakınmak da bir görevdir. Allah sayısız nimetleri insanlara bahşetmiş, helâl yoldan istifade etmelerini, haram ve şüpheli şeylerden sakınmalarını emretmiştir.
Sevgili Peygamberimiz Muhammed Mustafa (a.s): “Helâl belli, haram belli ikisi arasında şüpheli şeyler vardır ki çok kimseler onu bilmezler. Her kim şüpheli şeylerden sakınırsa haysiyetini ve dinini kurtarmış olur. Her kim de şüpheli şeylere dalarsa koru etrafında (davar) otlatan bir çoban gibi sürmez, içeriye dalabilir. Haberiniz olsun her yöneticinin bir korusu olur. Allah’ın yeryüzündeki korusu da haram kıldığı şeylerdir. Dikkat ediniz vücudun içerisinde bir et parçası vardır ki, o iyi olursa bütün ceset iyi olur, o bozuk olursa, bütün ceset bozulur. İşte o et parçası, kalptir” (Tecrid-i Sarih I , No.48) buyurmuşlardır.
Bereketli kazanç, haram ve şüpheden arınan kazançtır.
Sahabenin büyüklerinden Hz. Ebubekir (r.a): “Haramı terk etmek, helâli istemekten hayırlıdır” diyor. Görüldüğü gibi Hz. Peygamber (a.s) ve onun arkadaşları helal kazanç konusunda çok titiz davranmışlardır. Bu sebeple Hz. Ömer (r.a): “Harama düşmemek için helâlin onda dokuzunu bıraktığımız olurdu” diyor. İşte bu, temiz düşüncenin ve dini terbiyenin en büyük neticesidir.
İslam insanın kullandığı ekonomik imkânları onun rızkı olarak kabul etmiş ve rızkın meşru/yasal olması için ölçü koymuştur. Bu ölçü, helâl ölçüsüdür. İnsan rızkına, kazancına helal yolla ulaşmak zorundadır. Herhangi bir Müslüman, kapitalistler gibi mal, para gelsin de hangi yoldan gelirse gelsin diyemez. Haram yolla haksız kazanç sağlayamaz. Müslüman bir kimse malını helal yoldan kazandığı gibi yine helal yollarda harcayabilir.
Müslüman varlıklı olmalıdır. Yalnız bu varlığın hakkını verip malını meşru/ yasal olan yollarda kullanmalıdır. Allah’ın nimetlerinden helâl olanı gözetmek ve haram olandan sakınmak suretiyle yararlanmak bizim vazifemiz olmalıdır. Bir de malla yapılan ibadetler ihmal edilmemelidir. Her hak sahibine hakkı tam ve fazlasıyla ödenmelidir.
Ne mutlu alın terine iltifat ederek doğru ve meşru kazanç yolunu seçenlere ve bir de bu davranışı bir ibadet duyarlığı olarak değerlendirenlere!.