Prof. Dr. Fatih Mehmet Öcal
Prof. Dr. Fatih Mehmet Öcal HAYIRLISI OLSUN!..

HAYIRLISI OLSUN!..

Hafta içinde hem uluslararası hem de ulusal bazdaki ekonomik gelişmeler ve veriler için çok iyi ve çok kötü şeklinde değerlendirmek pek doğru olmaz. Çünkü ABD, AB ülkeleri, Çin, Japonya başta olmak üzere ülkemizde de açıklanan büyüme, enflasyon, dış ticaret ile ilgili veriler pek iç açıcı olmasa da çok da olumsuz değil. Bu genel saptamayı yaptıktan sonra bu hafta, ülkemizde yapılan genel seçimler kaynaklı olası gelişmeleri değerlendirelim.

 

Bu yazı Siz değerli okuyucular tarafından okunurken, 7 Haziran genel seçimlerinin sonuçları resmi olarak açıklanamasa da, hangi partinin ne kadar oy aldığı, kaç tane milletvekili çıkarmış oldukları, kimin kazandığı, kimin kaybettiği, başarılı veya hayal kırıklığına uğrayanların kimler olduğu anlaşılmış olacak. Seçim sonuçlarıyla, etkileriyle ve geleceğimizin yol haritasının nasıl şekilleneceğiyle ilgili maraton misali ülke olarak uzun nefeslili imtihanımız da yine ve yeniden bir daha başlayacak. Seçim sonuçları ne olursa olsun ya ülkemizin ve halkımızın ortak çıkarları etrafında kenetlenip, kör dövüşü, ego tatmini, laf ebeliği gibi siyasi ikbal uğruna kısır döngüden kendimizi kurtarıp 2023’e, 2053’e dünyanın gelişmiş ilk 10 ekonomisi olarak girme yolunda önemli mesafeler kat ederiz ya da dişlileri sıyrılmış vida gibi boşa dönmeye devam ederiz. Olan ülkemizin büyük çoğunluğunu meydana getiren orta ve düşük gelire sahip, gelişmiş ülkelerin ardından nal toplayan halkımızla tabi ki heba edilen yıllara olacak. Yine temennim genel seçimden hangi sonuç çıkarsa çıksın, tüm ülkemizin ortak çıkarları etrafında, iyi niyetli bir şekilde tek yürek olabilmeyi başarabilmek. Bunu başarabilirsek uluslararası ekonomik krizlerin etkilerine, iç ve dış kaynaklı tüm ekonomik ve siyasi manipülasyonlara karşı ülke olarak dimdik ayakta kalırız, her türlü krizin kolayca üstesinden geliriz. Tersi olursa; ortaya çıkacak siyasi bir kaos, önce ekonomimizin temel dayanaklarını yok eder, sonra havuza atılan taşın suda oluşturduğu dalgalar gibi toplumumuzun tüm dinamiklerini sarsar. Daha sonra etki – tepki olayıyla karşılaşırız. Siyasi istikrarsızlık ekonomik ve toplumsal istikrarsızlığa, bu da sosyal patlamalara yol açar. Böyle bir sonuçla karşılaşılması durumunda ülkemizde kim kazançlı çıkar sorusunun cevabı, hiç kimsedir. İllaki bir kazanan var tabi ki, o da siyasi – iktisadi – toplumsal kriz sonucu, zaten sürekli cari açık veren bir ülke olmamız nedeniyle daha yüksek bedeller ödeyerek borçlandığımız, borçlanmak zorunda kalacağımız dış ülkeler.

 

Borçların ödenmesi gereğinin bir sonucu olarak da yüksek miktarlarda vergi ödemek zorunda kalınması, fiyatlar genel seviyesinin yükselmesi yani enflasyonist bir ortamın varlığı, üretim ekonomisinin yerini para (kağıt) ekonominin alması, toplumun önemli bir kesimin gayri menkul, altın, döviz gibi çarpan etkisi düşük hatta nerdeyse hiç olmayan alanlara yatırımlarını yapma yolunu seçmesi, bunun da işsizlik sorununu ortaya çıkarması gibi bir sarmala yakalanmamız, ülkemiz için kaçınılmaz bir son ve hüsran olacaktır.

 

Kaderimizi tayin etmemiz toplum olarak elimizde, cennet giden yol da belli cehenneme giden yol da. Tercih bizim, haliyle sonuçlarına katlanmak da 78 milyon vatandaş olarak bizim. Umarım, yıllar sonra seçtiğimiz yoldan pişmanlık duymayız, ülke olarak 2023’leri, 2053’leri, gelişmiş ülkeler sınıfında yerimizi aldığımız yıllar olarak geçeriz. Tersini düşünen ülkemizde bir tane dahi vatandaşımızın olacağına ihtimal vermiyorum. O zaman, zaman; birlik, dirlik, sevgi, toplumsal barışı sağlama zamanı, seçim sonucu ne olursa olsun. Bunu başarabildikten sonra, sosyal ve kültürel açıdan olduğu gibi ekonomik açıdan şahlanmamızın önüne hiç bir güç geçemez. Her türlü iç ve dış kaynaklı krizlerin ve ayak oyunlarının üstesinden kolayca geliriz; yeter ki ülkemize dair niyetlerimiz bozuk olmasın!...   

 

Soru: Reel ekonominin gelişmesi, mali sektörün gelişmesinden daha önemli  mi? Neden?...

 

Sözün Gözü: Temiz niyet, saf kalp, ağızdan çıkan söz, eşittir gez, göz, arpacık ise, doğru yoldasın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Prof. Dr. Fatih Mehmet Öcal Arşivi