İbrahim Çolak
İbrahim Çolak Hayata yol gösteren ölüm

Hayata yol gösteren ölüm

“Yüreğimde yeşerttiğin sevginin farkında değilsin.
Seni yaşam boyu izi kalacak bir aşkla seviyor ancak sana bunu anlatamıyorum.
 
Hava soğuk, uzak dağlar karlı. Kızılderililer yaş söylemez, kırk bahar gördüm derler. Çok bahar gördüm, bir baharı kaçırdım. Kelimelerin ardına saklanıyorum. Gönlüm dağ oluyor, senin bahar diye beklediğin kimdir? Toroslardan selam ediyorum. 
 
Senden ayrılırken kendimden ayrılıyorum. Senden ayrılınca kalan, hüzün ve hasret oluyor ancak karanlıkta bir ışık var. Daima da olacak.
 
Sessizsin. Sessizliğinde acılık yok. Bu sessizlikte büyük, küçük, zayıf, insanın bütün kederleri, ümitleri, mücadeleleri, zaferleri, korkuları, düşleri, söyleyemedikleri, işkenceye benzer pişmanlıkları, cesurca öne çıkışları bir sandık içine konmuş gibi bir araya toplanıyor. Öyle bir sandık ki içinde çeşit çeşit mücevherler vardır fakat hiçbiri kıymetsiz değildir.
 
Çiçeklere bakınca sana bakmış gibi oluyorum. İçinde bana söylediğin, söylemediğin, hiçbir zaman söylemeyeceğin ne varsa hepsini nergiste, sümbülde görüyor gibiyim.
 
Bir kadından yeni bir kadın; kendini bilmeyen bir kadından kendini bilen bir kadın, çok zaman neden kadın yaratıldım diye düşünen bir kadından bundan sonra kadınlığını bütün kalbiyle sevecek bir kadın ortaya çıkarıyorsun.
 
“Kadının aşkı baharın ilk günü gibidir / Kadının aşkı su içmeye gelen ceylan gibidir.”
 
Cesur olursak sonsuzluk âleminde buluşuruz. Fakat şimdi korkaklık edersek o dünyada, yani asıl dünyada ebediyen ayrılacağız. Sen ve ben ne olursak olalım, ne yaparsak yapalım, hiç olmazsa bir şeyimiz, inancımız var. Her şeyin bu dünyadan ibaret olmadığına, hayatımızdaki bütün sırların içinde çözüleceği en son hayata inanıyoruz.
 
Sen bana iyi davranıyorsun, ben başka türlü nasıl hareket edebilirim.
Gül mevsiminde doğduğunu biliyorum.
Her derin aşk, içinde büyük bir korkuyu da taşır.
Aşk bekler, aşk bekler, aşk bekler. Ben de bekliyorum.
 
Sen benim her şeyimsin. Senden başka hiç bir şeyim yok, şimdiye kadar yaşayıp unuttuğum bütün o senelerde de hiç bir şeyim yoktu.
 
Gergefinde yumuşak bir seccade dokur gibi vefa dokudun.
Allah seni bana verdi. Şükrediyorum. Dua ediyorum.
 
Kuran diyor ki: “Her âdemin kaderini boynuna astık?” İnşallah senin de kaderin inci dizisi kadar sakin ve güzel olsun. En birinci, en hakiki dualar, Allah’a en çabuk yükselen dualar, insanın hareketleri değil midir? Beni her gün dualarında göreceksin.  
 
Yalanlarla dolu dünyada ben sende hakikati aradım. Sessizliği, çoklarının müziği sevdiği gibi sevmeye başladım. Asıl mesele, mümkünse insanın kendi içindeki çölü cennete çevirmesidir.
 
Istırap nedir öğrenmeden sevmek olmayacak bir durumdur. Ruhumuz hazır olmadan sevmenin tadına varamayız. Dünyada yaşamanın güçlüklerini öğrenmeden cennete giden bir çocuk oranın kıymetini tam manası ile bilebilir mi?
 
Büyük bir aşka hiç bir şey dokunamaz. Dünyada daima baki kalan tek ölmez şey aşktır. Aşk hiçbir silahın delip geçemeyeceği bir zırha bürünmüştür. Hiçbir şey yalnız başına mesut değildir. Kuşların da can yoldaşına ihtiyaçları vardır. En cesurumuz bile kendine destek olacak bir insan eli, teselli edecek bir insan sesi arar. Başka hiçbir kadına sana baktığım gibi bakmayacağımı biliyorum.
 
İnsanlar ancak keskin ve kuvvetli hisler duyunca büyümeğe başlarlar.
Başağın güneşe dönmesi ile ceylanın suya inişi de aynı şeydir.
Kim seviyorsa bu sesin feryadı ona aşinadır.
 
Gidiyorsun. Gitmeden önce bana elini verir misin?
Sanki sen aydınlıktasın da ben karanlıktayım.
Gözlerin yaşsız ama yaşlı olsalardı bu kadar mahzun olmazlardı.
Bir annenin, babasız kalan çocuklarına baktığı gibi bakıyorsun.
Kalbindeki bütün hisler yüzüne vurmuş.
Yalnızca sevilen ve seven bir kadının teselli edebileceği sözler söyle bana.
Git, Allah seninle beraberdir ve benim bütün kalbim.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
İbrahim Çolak Arşivi