Haneler
Bu misâfirhânenin fânîliğin fehmeyleyen
Hâne-i kalbinde Hak’dan gayrı mihmân istemez
Kuşadalı İbrahim Halvetî
(Bir misafirhaneye benzeyen bu dünyanın fani olduğunu idrak eden insan kalp evinde Allah’tan başkasının olmasını istemez)
Hane: Farsça bir sözcük olup ev, mesken, konut anlamlarını taşır.
Kültür ve uygarlık tarihimizde hane çatısı altına sığdırılmış pek çok yapı ve hizmet alanı mevcuttur. Necmettin Erbakan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi HANELER adı ile bir minyatür sergisi açtı ve katalog yayınladı. Bu kataloğu da sergideki minyatürlerle süsledi. Şimdi sizlere bu katalogda ismi zikrolunan hanelerden kısa bilgiler paylaşacağım.
Mevlevihane: Mevlevi tarikatlarına mahsus tekkelere verilen addır. Mevlevihaneler külliye biçiminde planlanmış olup merkezinde semahane çevresinde türbe, mezarlık, meydanışerif ve mescid yer almaktadır.
Nakkaşhane: Osmanlı döneminde kitap sanatının icra edildiği atölyelere Nakkaşhane adı verilmekteydi. Nakkaşlar, yazma eserlerin bezenmesi (müzehhiplik), resimlenmesi (musavvirlik), metinleri sınırlayan cetvellerin çekilmesi(cetvelkeşlik)ve boyaların hazırlanması (renkzenlik) gibi kitap sanatları ile ilgili işlerin dışında kalem işi ya da çini desenleri gibi mimari süslemelerin tasarlanması; ahşap ve mukavvadan yapılan küçük sandıkların bezenmesi; çadır, otağ, halı ve kumaş gibi dokumalarda kullanılan desenlerin hazırlanmasından da sorumluydular.
Kütüphane: Okur ve araştırmacılar tarafından kullanılmak üzere oluşturulmuş kitap koleksiyonu barındıran mekan veya yapıdır. Osmanlıların kitaba verdiği ehemmiyet dolayısıyla padişahlar, valide sultanlar, vezirler, paşalar tarafından yüzyıllar boyunca birçok kütüphane yaptırılmıştır. Bunları yaşatabilmek için de zengin vakıflar kurmuşlardır. Osmanlılar döneminde ilk kütüphane Osman Bey zamanında İznik’te, ikincisi Edirne’de Lala Şahin Paşa tarafından kuruldu.
Postahane: Posta gönderilerinin yollanması, alınması, ayrılması vb. işlerin yapıldığı merkezler için kullanılan addır. Postahane (posta evi) kelimesi zaman içinde postane olarak kullanılmıştır. Halkın posta sisteminden yararlanması Osmanlı’da 2.Mahmut dönemiyle başlar. İlk posta teşkilatı Tanzimat Fermanı ile yaşanan gelişmelerin sonucu olarak Osmanlı Devleti’nin tüm halkının ve yabancıların posta ihtiyaçlarına cevap vermek amacıyla Abdülmecit tarafından nezaret adı altında 1840’ta hizmete konulmuştur.
Aşhane: İhtiyacı olanlara, yolculara, misafirlere ve dervişlere ücretsiz sıcak yemek sağlamak amacıyla kurulan bir nevi büyük yemekhanelerdir. Osmanlı döneminde ilk aşhaneyi Orhan Gazi İznik’te kurmuştur.
Kalendarhane: Kalender, seyyah ve dervişlerin kaldıkları kente geçici olarak gelenlerin konakladıkları tekkelerin genel adıdır.
İbadethane: Bir inanca bağlı olanların belli zamanlarda topluca veya tek başına ibadet ettikleri özel olarak yapılan binalardır. Yahudilerin mabedlerine sinagog ve havra; Hristiyanlarınkine kilise ve bia veya savmea; Müsümanların mabedine mescit ve cami denir.
Gülhane: Park adını eskiden burada gülbeşeker yapan imalathanelerin yeri olmasından ötürü almıştır. Bizans Döneminde askeri depoların ve kışlaların bulunduğu Gülhane Osmanlı Döneminde Topkapı Sarayı’nın dış bahçesi olarak kullanılmıştır.
İmarethane: Osmanlı’da yoksullara yemek dağıtan bir hayır kurumu olarak bilinir. Cami, mescit, medrese, darüşşifa, aşhane gibi birimlerin tamamı için de kullanılmıştır.
Darphane: Darphanede para basımı dışında saray için gerekli olan altın ve gümüş eşya, hatıra sikkeleri ve mücevherlerin imalatı da yapılırdı.
Şifahane: Şifa evi sıhhat yurdu manalarına gelen Şifahaneler Selçuklu ve Osmanlı’da din, dil, ırk ayrımı yapılmaksızın ücretsiz olarak hizmet veren, daha çok kimsesiz, sokakta kalmış veya kalma ihtimali bulunan insanlara hizmet eden tamamen Allah rızası gözetilmiş kuruluşlardır. Osmanlı Döneminin ilk şifahanesi Bursa Yıldırım Bayezid Şifahanesidir.
Tophane: Osmanlılarda tophane kelimesi, topların döküldüğü ve kundaklandığı teşkilatlı bir müessese için kullanıldığı gibi zaman zaman baruthane, top güllesi mahzeni ve top deposu gibi yerler için de kullanılmıştır.
Misafirhane: Selçuklu ve Osmanlı imparatorluğu dönemlerinde birçok il ve ilçede bulunan misafirhaneler seyahat ederken yerli yabancı her kesimden insanın ücretsiz kalabildiği imparatorluk vakfiyeleridir.
Tersahane: Bir Osmanlı denizcilik terimidir. Türkler Anadolu’ya ayak bastıktan sonra Akdeniz’e açılabilmek için tersaneler kurarak gemi inşa etmişlerdir.
Hendesehane: Sultan1.Mahmut’un 1734’te uygulamaya koyduğu Humbarahane ve Hendesehane ilk astsubay sınıf okulu olarak başlamış ve ardından askeri mühendislik yönüne kaymıştır.
Kağıthane: Kağıthane deresi ve çevresinde yer alan doğal güzellikleri koruları, havuzları, çeşmeleri ve Sadabad Sarayları ile ünlenen Kağıthane hem padişahların zaman zaman ava çıktıkları hem de halkın en çok sevdiği eğlence ve mesire yeri olmuştur.
Rasathane: Tarihi Babil, Eski Yunan ve Mısır Medeniyetlerine kadar uzanan ilk rasathaneler İslam dünyasında görülmüştür. Gök olaylarını incelemek, her çeşit değişiklikleri gözlemlemek ve verileri toplamak için kurulmuştur.
Feshane: 2.Mahmut tarafından 1826’da yeniçeri ordusunun yerine gelmiş olan yeni orduya üniforma dikmek için kurulmuştur.
Kahvehane: Osmanlı’da ilk kez 16.yy.ortalarında görülmeye başlanan kahvehaneler ilk kahvehaneler camilerin yanında namaz saatini bekleyen insanlara hizmet ermek üzere açılmıştır.
Zamanla sohbet etmenin yanı sıra musıki dinletileri, şiir ve kitapların kaleme alınması ve okunması, aydınların tartışma mekanı olması ve birtakım eğlencelerin düzenlendiği mekanlar olması bakımından da önemliydi.
Zeyrekhane: Orta Bizans dönemine ait Pantokrator Manastır Kilisesi. İstanbul fethedildiğinde 2.Mehmet yapıyı önce kendi vakfiyesine dahil etti. Ardından dönemin alimlerinden Molla Zeyrek Mehmet Efendi’yi kilisenin medreseye çevrilmesi için görevlendirdi. Fatih, kendi külliyesi tamamlanana dek öğrencilerin burada okumasını emretti ardından mollayı buraya müderris atadı.
Patrikhane: Hristiyan Ortodoks kilisesinin başında olan Papaza Patrik,idaresi aly-tındaki kilise kuruluna da Patrikhane denir.
Tabakhane: Debbağhaneden gelen bir kelimedir. Debbağ eski dilde deri işleyen kişiye verilen isimdi.
Muvakkithane: Muvakkitlerin yani vakti tespit edenlerin çeşitli aletlerle namaz vaktini belirlediği,gözlem yaparak zamanı tespit ettikleri mekanlardır.
Çok kısa bilgiler verdiğim bu kataloğu incelemenizi, buradaki minyatürleri gördükten sonra hanelerden günümüze kalanları ziyaret etmenizi tavsiye ederiz. Esen kalın