GERÇEK KİŞİ ORTAĞIN PARASINI ŞİRKETE KULLANDIRMASI HALİNDE ...
GERÇEK KİŞİ ORTAĞIN PARASINI ŞİRKETE KULLANDIRMASI HALİNDE VERGİSEL DEĞERLENDİRME
Vergi ödevlerini yerine getirmede “mükellefiyet” kavramı ön plana çıkmakta olup, mükellefiyet; gerçek kişi olabildiği gibi tüzel kişilik de olabilmektedir. Tüzel kişilikten kasıt; anonim şirket, limited şirket, kollektif şirket ve komandit şirket gibi Türk Ticaret Kanununda yer alan şirket türleridir.
Gerçek kişi ile tüzel kişi mükellefiyeti arasında vergi avantajları olmakla beraber; kurumsal işletme imajına ilk adım atılmasından dolayı tüzel kişi mükellefiyet daha çok tercih edilmektedir.
Tüzel kişi vergi mükellefiyetlerinin en önemli problemlerden biri; ticari iş ve işlemler gerçekleştirilirken şirketin nakit durumunun zayıfladığı zamanlarda ortağın şirkete parasını vererek olası ödeme sıkıntılarını önlemek adına finansal destekte bulunması veya şirketin üçüncü kişilerden ödünç para alınması hallerinde gerek ortaklardan yapılan borçlanmalar gerekse üçüncü kişilerden yapılan borçlanmalar ve bu borçlanmalara ilişkin olarak kurumlar vergisi kanununda belirtildiği üzere örtülü sermaye durumları ortaya çıkmakta, örtülü sermaye ile ilgili olarak vergisel yükümlülükler doğmaktadır.
Türk Ticaret Kanununda yapılan değişiklik ile; tek kişi ile limited şirket ve anonim şirket kurulabilmekte, ortak şirketini kendi başına yönetebilmektedir. Bu da ortağın parasını şirket sermayesini artırımda bulunmadan şirketin ihtiyacı doğrultusunda kullanmasına, az bir sermaye ile yüksek tutarlı ciroları yakalayabilmesine, şirketi sermaye tutarı bakımından küçük gösterirken, yapılan ciro ile hormonlu büyümeye, şirket ortağına kayıtsız kazanç sağlamaya, şirket bilançolarının gerçeği yansıtmamasına ve ortaklar cari hesabını sürekli çalıştırmaya sevk etmektedir.
Vergi kanunlarımızda şirket ortaklarının parasının şirket tarafından kullanılması ile ilgili olarak; Kurumlar vergisi kanununun “Örtülü Sermaye” başlığı altında 12. maddesinin 1. fıkrasında "Kurumların, ortaklarından veya ortaklarla ilişkili olan kişilerden doğrudan veya dolaylı olarak temin ederek işletmede kullandıkları borçların, hesap dönemi içinde herhangi bir tarihte kurumun öz sermayesinin üç katını aşan kısmı, ilgili hesap dönemi için örtülü sermaye sayılır." açıklaması yapılarak kurumların ortakları ve üçüncü kişilerle olan borç ilişkilerinde belli şartların üzerinde olan tutarların vergisel boyut kazandırılarak parasal ilişkilerin kayıtlı sermayeye dönüşmeden ortağın ödünç paralarının sermaye olarak kullanılması/ortakların vergilendirilmemiş ticari kazanç hallerinin özendirilmemesi/tespit edilmesi ve üçüncü kişilere ödünç para ilişkileri neticesinde kayıtsız kazanç sağlamamaları için daha dikkatli borçlanmalar yapılması hususunda düzenleme yapılmıştır.
Şirket ortaklarının şirkete yıl içinde kullandırdıkları paraların şirketin öz sermayesinin üç katını aşması halinde örtülü sermaye olarak değerlendirilecek olup, 1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin "Örtülü sermaye üzerinden yapılan ödemeler veya hesaplanan tutarların kâr payı sayılması ve yapılacak düzeltme işlemleri" başlıklı bölümünde "Örtülü sermaye üzerinden hesaplanan tutarlar, Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunlarının uygulanmasında, gerek borç alan gerekse borç veren nezdinde, örtülü sermaye şartlarının gerçekleştiği hesap döneminin son günü itibarıyla dağıtılmış kâr payı veya dar mükellefler için ana merkeze aktarılan tutar sayılacaktır." açıklamalarına yer verilmiştir.
Özetle, gerçek kişi ortakların şirketlerine kullandırdıkları paralar veya ödünç para verme işlemlerinde örtülü sermaye şartlarının sağlanması durumunda örtülü sermaye üzerinden hesaplanan tutar, hesap döneminin son günü itibarıyla dağıtılmış kar payı olarak dikkate alınacak olup, tüzel kişi işletmelerinin ödünç para alıp – verme işlemlerinin titizlikle takip edilmesi gerekmekte, örtülü sermaye şartlarının sağlanması halinde ortağa kar dağıtımı yapılmış gibi işlem yapılması gerekmektedir.
İşlerimizin hayr, akıbetimizin hayr olması dileğiyle, selam ve dua ile…