Musab Seyithan
Musab Seyithan Emperyalizmin karakteristiği

Emperyalizmin karakteristiği

İnsanoğlunun genlerine firavunluk da, Musalık da kodlanmıştır. Yani Firavunumuz da Musa’mız da içimizdedir. قَدْ اَفْلَحَ مَنْ زَكّٰيهَاۙ وَقَدْ خَابَ مَنْ دَسّٰيهَاؕ  فَاَلْهَمَهَا فُجُورَهَا وَتَقْوٰيهَاۙOna kötülük duygusunu da, iyi olmayı da ilham edene yemin olsun ki, nefsini kötülüklerden arındıran kurtuluşa ermiş, onu kötülüklere daldıran da ziyan etmiştir.(91/Şems:8-10) ayetleri bunu açıkça ortaya koymaktadır. “Heva ve hevesini/arzularını ilah edineni gördün mü?(25/Furkan:43) ayetinin de belirttiği gibi, nefsinin “Tahakküm etme” arzusunun peşine takılan zalim yöneticiler, dünyada da ahirette de ziyana uğrayanlardandır. Nefsini kötülüklerden arındıran adil idareciler ise, adalet tarihinin altın harflerle kaydettiği kahramanlardandır. Mümin iseler  “Arşın gölgesinde gölgelenecek” olan yedi sınıftan ilkidir.

Dolayısıyla “İnsan; hayırla-şerrin, ihtirasla-hakkaniyetin, ifratla-tefritin, isyanla-itaatin, azgınlıkla-itidalin çarpışma alanıdır.” İnsanlara hükmetme, hükmedemediğini de siyasî, ekonomik ve sosyal tahribatlarla zayıflatarak ezme HIRSI, tarihî süreç içerisinde bütün emperyalist güçlerce uygulanagelmiş bir taktiktir. Emperyalizmin karakteristiği gereğidir.

“İslam’ın doğuşundan kısa bir süre önce Mekke’de, Bizans İmparatorluğuna bağlı bir krallık kurma teşebbüsü başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Bizans İmparatoru Jüstinyen, Kureyş’in Esed kolundan olan ve Hristiyanlığı kabul eden Osman b. Huveyris’e bir taç giydirerek eline, kendisini Mekke kralı tayin ettiğini içeren bir de mektup vererek yollamıştı. İmparator mektupta Mekkelilerden Osman b. Huveyris’i kral olarak tanımalarını ve kendisine vergi vermelerini istemişti. Jüstinyen’in mektubu ve tacıyla Mekke’ye gelen Osman b. Huveyris, Kureyş kabilesini toplayarak durumu iletince başta kendi ailesinin ileri gelenleri itiraz etti. “Mekke’nin özgürlüğe alışmış halkı kendilerinin bir kral tarafından idare edilmesine asla razı olmazlar” diyerek karşı çıkmışlardı. Dolayısıyla imparatorun isteği reddedilmişti. İmparatorun isteğinin yerine getirilmemesi üzerine Bizanslılar, Suriye’ye giden Kureyş tüccarlarını rahatsız etmeye ve hatta tutuklamaya başlamışlardı. Fakat bu baskılar da sonucu değiştirememişti.” (Prof. Dr. İsmail Sarıçam, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, s.31). 

İşte dünyaya hükmetme hırsı ile dolu o günün Bizans’ı, emir ve talimatlarını yerine getirmeyen Mekke üzerinde tahakküm kuramayınca hayat damarlarından biri olan Suriye’ye giden kervanları rahatsız ederek ve tüccarları tutuklayarak operasyon çekmiştir. Mekke halkı kışın Yemen’e, yazın da Suriye’ye düzenledikleri kervanlarla yaptıkları ticaretle geçinirlerdi. Arazi tarıma elverişli olmadığı için ticaretten başka seçenekleri yoktu. Yemen ve Suriye onların iki ticarî hayat damarı idi. O günün emperyalisti Bizans, siyasî olarak avucunun içine alamadığı ülkelerin ekonomisini altüst edecek girişimlerde bulunmak suretiyle çökertme yoluna gidiyordu. Dik duranlar kazanıyor, eğilenler ise kaybediyordu.

Bugün de değişen bir şey yok. Asrın emperyalist sömürgecileri, Amerika ve Avrupa ülkeleri de, içerden elde ettikleri işbirlikçi-kukla siyasetçilerle sömürü hortumunu sürekli canlı tutarsa problem çıkarmamaktadırlar. Emperyalist emellerini gerçekleştirdiği bir ülkede, kefenini giymiş milli bir lider çıkıp “Siyasî, ekonomik ve askerî olarak tam bağımsız ülke olacağız” anonsuyla işe koyulmuş ve bu uğurda da ciddi adımlar atmışsa, emperyalist liderler kudurmaya başlar.

Türkiye’ye diş geçiremediği 2018 yılında sabık ABD Başkanı Donald Trump, attığı Twitter mesajında, "Türk lirası, çok güçlü dolarımız karşısında hızla düşerken Türkiye'den gelen çelik ve alüminyum üzerindeki gümrük vergilerinin ikiye katlanmasına onay verdim! Alüminyumda bu oran artık yüzde 20, çelikte de yüzde 50. Türkiye ile ilişkilerimiz bu dönemde iyi değil!" demişti. Çünkü her dediğini “tamam efendimci” bir eda ile karşılayan kukla liderler gitmiş, yerine Türkiye’nin menfaatine olmayan ve sömürü içerikli taleplere direnen bir milli lider gelmişti. “Bunu yapan sen misin?” diyerek dolar kuruna müdahale yapılmış ve 2018 yılında Türk lirası, dolar karşısında yüzde seksen değer kaybetmişti. Trump’ın yerine gelen Joe Bidon da “Türkiye’de muhalifleri desteklersek Erdoğan’ı yeneriz” diyerek, emperyalist iştahlarını boğazlarına tıkayan milli liderlere tahammüllerinin olamayacağını açıkça beyan etmiş oluyordu. Bugün de siyaseten elde edemedikleri üstünlüklerini ekonomiye müdahale ederek, döviz kurlarıyla oynayarak Türkiye’de muhalefetin elini güçlendirmek ve hayat pahalılığını körükleyerek iktidara güç kaybettirmek ve 2023 seçimlerinde Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığına son vermek suretiyle, yeni seçilen kuklalar sayesinde emperyalist emellerine rahatça ulaşacaklarını hedeflemektedirler.

Bu oyuna gelerek milli lider yerine küresel güçlerin kuklası birine Türk milleti yetki verir mi? bilemeyiz. Ama oluşturulan algılar sonucu verirse, celladına âşık bir kamuoyu oluşturulmuş demektir. Vay o zaman Türkiye’nin haline. Elli yıl geriye marş marş.

Tarih tekerrür ediyor. Hak-batıl mücadelesinde değişen bir şey yok. Dünün cahiliyesinde emperyalist Bizans’ın, atadığı kralın kabul edilmemesinden dolayı Mekkelinin ticaret kervanlarını vurmasıyla, bugünün çağdaş cahiliyesinde Türkiye’ye her dediğini yaptıramayan emperyalistlerin döviz kurlarıyla oynayarak yaptıkları ekonomik müdahale aynıdır. Yani niyetler ve tahakküm hırsı, dünkü cahiliyede ne ise bugünün cahiliyesinde de aynıdır. Hayat standartları, ilk cahiliye dönemine göre çok değişmiş ve gelişmiş, teknolojinin de devreye girmesiyle zirve yapmıştır ama “sömürerek semirme tutkusu” hiç değişmemiştir. Yani araçlar hep değişmiş ama amaçlar, emperyalizmin karakteristiği gereği hep baki kalmıştır.

Öyleyse cahiliye karanlığından İslam’ın aydınlığına kavuşmak için dünyanın ufkunda İslam güneşinin bütün görkemiyle yeniden doğması gerekmektedir. Yoksa dünya müstekbir ve müstebitlerinin zulmü artarak devam edecektir. Ümitvarız, çünkü “İstikbal inkılâbâtında en gür seda, İslam’ın sedası olacaktır.” Allah mühlet verir ama ihmal etmez. Çalışmak bizden, zafer Allah’tandır.  

Önceki ve Sonraki Yazılar
Musab Seyithan Arşivi