EKSİK KALIR BİR YANIN
Azalır insan zamanla bu dünyadan ve dünyasından. Azalmak takdir de eksik kalmak değil mi? Azalarak mı biter bu ömür, çoğalarak mı gideriz ahret yurduna emir…
Eksik kalır kalem söz bitmeden biterse mürekkebi. Eksilen mürekkep değil kalemin kendisidir belki. Eksik kalışına mı yanmalı sözün yarım kaldığına mı? Şiir, uyandırmıyorsa ölümün kenarında bekleyen bir kumandanı sarsarak, mısralar eksik kalır. Eksik kalır gözyaşı, damlamıyorsa ses etmeden yüreğine yiğidin.
Eksik kalır bir yanın, anlatılan bir hikâyenin kıyısında bile olsa yer bulamazsan. Bir bardak çayı tek başına içmekse sana kalan bardak eksik kalır tadından. Çıktığın yolun nihayeti vuslatın değilse ve seni bekleyen sende ümidini kesmişse vuslat eksik kalır.
Bir meczup çıkar gelir kapına. El açışında sakladığı gamın kederin, içinde bir yerlere dokunmasına bakarsın. Hangi hayatın hangi başkahramanı olmayı arzu ediyordu ve hangi halde geldi kapına? Yoksa kapına gelen senin hikâyeni tamamlamak için çalmış olmasın kapını… Giderse boynu bükük, kaçırmış olduğun içli bir tebessüm eksik kalır.
Düşerse yolun ikindi vakti şehrin ulu camisine teneşir tahtasında bir garip, başında iki çocuğuyla bir kadın, yalnız ve tek başına… Saf tutmuş üç beş Müslüman, imam helallik istiyor. Tanımazdan gelme, helal et hakkını, olur da bir akşam iş çıkışı dua etmiştir tüm yolda kalanlara ve sen bilirsin ki yolda kaldın kaç defa.
Eksik kalır bir yanın, bir çocuğu düşünürken karlar altında. Ellerinin üşümesini ölçme çocuğun yüreğindeki fırtınayla. Ülkeler dolaşır gelir feryadı kalır sinende acısıyla. Gelir dokunur o çocuk masumca yüreğindeki yaraya. Çocuğa dönüp gülmezsen, dudağında titreyen nem eksik kalır.
Eksik kalır bir yanı eli kınalı nişanlı kızın, el sallayarak gönderdiği yavukluyu gözyaşıyla karşılarken. Çeyiz sandığında al yazma, takılmamış nişan yüzüğü eksik kalır. Eksik kalır çınar ağacı altında çağlayıp duran çeşmenin soğuk suyu. Ağlamak neyse de gönül dökünce gözyaşı durmaz, mendil eksik kalır.
Eksik kalır bir yanın, giderken ve gidilirken. Ne gitmeye el verir yüreğin, ne kalmak için imkân bulur mecalin. Omzun eksik kalır, başını koyunca dünya olduğun… Sessizce dua edip boynunu büktüğün seccaden eksik kalır. Masada boş bir kâğıt, üzerinde kalem eksik kalır. Bir yanın eksilir, derin bir sızı gelip yerleşir. Giden gitmiştir de kalan ne ile kalmıştır? Gidilen yer eksik, kalınan yer eksik… Toplayınca hepsini anıların eksik kalır.
Eksik kalır bir yanın, şiirini söylememişken sevdanın ve türküsünü bestelememişken henüz çöllerin. Avuçlarında sıcaklığı eksik kalır ayazdan gelip ellerini veremediğin zaman bahar güneşinin. Yağmur yağmazsa toprağın neşesi, güneş açmazsa başağın uyanışı, yel esmezse dalların salınışı eksik kalır.
Eksik kalır bir yanın Paşam… Gözlerinde gülen çocuk masum, saçlarını uçuran bahar yeli, hüzünle ördüğün yolun kaldırım taşları hepsi seninle kalır da o eksik kalan yanın tamam olmaz. Eksik kalır bir yanın Paşam.