Ekmek kapısı ve gayret kapısı
Şunu baştan ifâde edelim:
‘Önce insan’ diyerek çıkılan yolda, Allah bu yolun yolcularını mahcup etmez. Tabi ki bu yolda lazım olan, menzile varma niyetli adımlardır. Dilde olanı fiile dökmek, niyet edileni gayret ile tahakkuk ettirmektir.
Tedbiri de elden bırakmamaktır.
‘İmkân, imtihandır’ diyen güzel insanların sözünden devam edelim.
Allah, her insanı mutlaka imtihan etmektedir. Bunu hepimiz biliyoruz. Hepimizi de farklı imkânlarla, imkânsızlıklarla imtihan etmektedir, bunu da bilen biliyor.
Başlığımızı ekmek kapısı ile açmıştık ya, o kapıdan giriş yapalım ve yürüyelim bakalım, nereye kadar gidebileceğiz…
Allah, bazı insanlara imkân vererek birçok insana ekmek kapısı açmalarına fırsat verir. Ekmek kapısının bir diğer adı işletme, bu kapının sahibinin bir diğer adı da işverendir.
Ekmek kapısındaki ilişki, işveren-işgören ilişkisidir. Bu ilişkiye kanunlarda iş sözleşmesi ya da hizmet sözleşmesi dendiğini de ifâde edelim.
Gayret kapısına ne oldu, derseniz; geleceğiz.
‘Önce insan’ diyerek yola çıkan insanların açmış oldukları ekmek kapısı, o kapıdan giren insanların huzur yurdudur. Aile iaşesinin kazanılması yolunda bir eğlence parkıdır, çalışmadan para kazanmanın mekânıdır.
Bu kapıda iş gören insan, işinden dolayı yorulmaz. Bu kapının sahibi olan işveren ise, insanlığının gereği ufak tefek şeylere darılmaz, huzur yurdunu daraltmaz.
‘Önce insan’ diyen işverenin, bu ekmek kapısını ben açtım, gibi bir enâniyeti olmaz. O bilir ki, bu imkân onun imtihanıdır. Bu imtihanın kazanılmasının yolunun, yolun sonuna kadar insanlıktan çıkmamaktan geçtiğini de bilir.
Hiçbir zaman, işini gören insana, ‘ben açtım bu kapıyı sana, ben ne dersem o olur’ hissiyatını yansıtmaz. Bu kötü kokuyu, iş ortamına hiçbir zaman yaymaz, yayılmasına da müsaade etmez.
‘Önce insan’ diyen işverenin ekmek kapısındaki durum şudur: Bu kapıda çalışan insanlar, çalışarak dinlenirler. Dinlenmek için molaya ihtiyaçları yoktur.
Gelelim gayret kapısına…
‘Önce insan’ diyen işverenin açmış olduğu ekmek kapısını güzelleştiren şey, şüphesiz ki, gayret kapısını ardına kadar açan işgörendir.
İşverenin iyiliği ve çalışandan öte insan için sergilediği hassasiyet, gayret kapısını ardına kadar açan çalışanların bulunduğu ortamda kıymet kazanır.
Ekmek kapısını güzelleştiren, gayret kapısının ardına kadar açılmış olmasıdır.
İş görme anlamında gayreti sergileyecek olan da şüphesiz ki işgörendir.
İşveren, huzur yurdunun devamlılığını sağlamak mecburiyetinde olan kişi olduğuna göre, bu huzur yurdunu hak etmeyenlere, kale kapılarını ardına kadar kapatmak da yine işverenin sorumluluğundadır.
O zaman, ekmek kapısı açan işverenlerin üzerine düşen en temel sorumluluk, bu kapıdan içeriye her önüne geleni almamaktır.
İşverenin açmış olduğu ekmek kapısının bir bela kapısına dönüşmemesi, gayret kapısını ardına kadar açacak insanlara ulaşmak ile mümkündür. Bunun da her daim mümkün olmadığı, iş hayatının en müşkül mevzusunun doğru çalışanı bulmak olduğu, hepimizin mâlumudur.
Ekmek kapısının sahibi olan işverenlerin sorumsuz ve sorunlu çalışanlar hakkındaki şikâyetlerini duymayanımız var mı?
İş hayatında, her işveren için, doğru çalışan kriterleri farklılık gösterebilir. Farklılık göstermemesi gereken, doğru insan kriterleridir. Bilinmelidir ki, doğru insan kriterlerini üzerinde barındıran kişi, doğru çalışan kriterlerinin de birçoğunu bünyesine katmış kişidir.
Önemli birkaç teknik ayrıntı, işverenin tecrübesine havale edilecek husustur ve bu da önemsiz değildir ama daha önemli olan, işveren kanadının, doğru insan kriterleri hususunda tecrübeli olması, açmış olduğu ekmek kapısını gayret kapısı ile donatabilecek insanlara ulaşma kabiliyetini artırmış olmasıdır.
Birçok işverenden duyarız ‘ben insan sarrafı oldum’ demelerini. Olmuşlarsa, belki, kötü çalışan sarrafı olmuşlardır. Bunu da bütünüyle tecrübe ederek, kötü çalışanın mâliyetine katlanarak gerçekleştirmişlerdir, ferâsetleri ile değil.
Sonraki kararlarında, kötü çalışan için tecrübe ettikleri hususları ön plana alarak karar vermeleri, onların insan sarrafı olmasına imkân vermez.
Bu yazı, ekmek kapısı açmış olan işverenin, gayret kapısını ardına kadar açacak insanları bulmasına yardımcı olacak bir yazı değildir.
Bu yazı, işverenlerin açmış oldukları ekmek kapısının önemine vurgu yapan, gayret kapısını sonuna kadar açacak olan güzel insanların ekmek kapısından içeri alınması gerektiğini ifade etmeye çalışan ve çalışan kriterlerinden ziyade insan kriterlerinin öncelikli olması gerektiğini ifade etme maksadına mâtuf bir yazıdır.
Senede bir gün bayram yapmak yerine, her günü bayram havasında geçiren insanların huzur yurdu, şüphesiz ki, işyerleridir. Bu huzur yurdunun huzurundan sorumlu olan işverenler, gayret kapısını ardına kadar açan insanların ekmek kapısının sahibi olan işverenler olursa, değil senede bir bayram, bin bayram olsa, yine zorlarına gitmez.
Tekrar olsa da, bütün meseleyi hülasa eden cümle şudur:
‘Önce insan, diyerek ekmek kapısı açmış olan insanların bu ekmek kapısını kıymetli kılacak olan şey, gayret kapısını sonuna kadar açacak insanları bulmaktır.
Son Söz
İşçimi buldum dedi, bir garip işveren.
İşçi mi buldun, dedi, sonrasını gören.
Gayret kapısıdır, bunu sakın unutma,
Açtığın ekmek kapısına kıymet veren.