Dünya mülteci günü
2020 yılında pek çok gelişme zihnimizde yer etti, asla silinmeyecek yere kaydedildi. Bunlardan biri de Yunanistan sınırında Avrupa’ya sığınmak için aç, susuz, yorgun, biçare ama umut dolu gözlerle kapının açılmasını bekleyen mülteci aileler.
Kiminin evi bombalanmış kimi tüm ailesini savaşta kaybetmiş kimi de her şeye rağmen gelecek ümidiyle dolu sınır kapısını gözlüyorlar. Mültecileri ülkeye kabul etmeyen Yunan sınır güvenlik güçleri tarafından düzensiz göçmenlere yönelik gaz, sis ve ses bombalarıyla plastik ve gerçek mermiler kullanılarak yapılan müdahaleler sonucu, 3 göçmen hayatını kaybetmiş, 214 göçmen de çeşitli yerlerinden yaralanmıştı.
Pazarkule - Kastanies sınır kapıları arasındaki tampon bölgede bulunan ağaçlık alanda bekleyen sığınmacılara her gün Kızılay, AFAD ve STK’lar tarafından yiyecek ve giyecek yardımı yapıldı. Öte yandan Edirne İl Sağlık Müdürlüğü yetkilileri ise sıtma ve benzeri hastalıkların önüne geçebilmek adına gerekli tedbirleri aldı.
2001’den bu yana her yıl 20 Haziran’da çeşitli etkinliklerin düzenlendiği Dünya Mülteciler Günü, dünyanın her yerinden şiddet ve baskıdan dolayı evlerinden kopartılan ve zulümden kaçan insanların anıldığı bir gündür.
Eskiden malumunuz kölelik sistemi vardı. Hür bir aileden doğan çocuk hür olarak yaşamını sürdürürken köle bir ailenin çocuğu köle olarak yaşamına devam etmek zorunda idi. Tabii her şeyde olduğu gibi bunun da istisnası vardı ki köleyi satın alan hür kimse onu isterse azat eder özgürlüğüne kavuştururdu. Elbette mülteci olmakla kölelik aynı kavramlar değil fakat şu var ki, mültecilerin de -ülkemiz gibi iyi niyetli ülkeleri istisna tutarsak- genellikle en temel insanlık haklarından olan yeme içme barınma gibi ihtiyaçlarının karşılanmasına müsaade edilmiyor üstelik insanca muameleden de mahrum bırakılıyorlar.
Vatan sevgisi imandandır derler. Mültecilik kader midir su götürür bir konu. Ancak her vatandaşın vatanına sahip çıkması her gencin iman ve vatan sevgisiyle donatılması, en doğru kaynaklardan eğitim hakkı tanınması mülteciliği yok edecektir kanaatindeyim. Üstat Mehmet Akif ne güzel demiş: “Sahipsiz vatanın batması haktır. Sen sahip çıkarsan bu vatan batmayacaktır.”
Bodrum’da 2015 yılında denize açılan iki lastik botun su alıp ters dönmesi sonucu denize düşen Aylan bebek çok konuşulmuş insanlık dramı olarak tarihte yer edinmişti. Bunun üzerine 2017’de Finlandiya 5 eurolara Aylan bebeğin fotoğrafını bastı.
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) tarafından Haziran 2016 yılında #WithRefugees inisiyatifi ile başlatılan dilekçe uygulaması hükümetlere, mülteciler için adil bir şekilde çalışmaları yönünde çağrıda bulunması adına zorla yerinden edilen halklar için hükümetlerin harekete geçmesini ve insanların söz konusu halklar ile dayanışma içinde olmalarını teşvik etmektedir. Bahse konu dilekçe, hükümetten şunları talep etmektedir:
Her mülteci çocuğa eğitim hakkını gerçekleştirme imkanının sağlanması,
Her mülteci aileye yaşamlarını sürdürmeleri için güvenli bir yerin temin edilmesi.
Her mülteci bireye kendi toplumlarına olumlu katkıda bulunması için, kendisine uygun iş fırsatının sunulması ve yeni beceriler edinmesinin sağlanması.
Peki bu söylenenler BM üyesi kaç Avrupa ülkesi tarafından gerçekleştirildi acaba? Yoka BM’nin amacı vicdan rahatlatmak için tıpkı anneler günü, öğretmenler günü yahut şehit ve gazileri anma programı gibi bir gün icra edip mültecilerin böyle bir günden haberleri dahi olmadan biz iyi niyetliyiz, bakınız onlar için gün bile tertip ettik mesajı mı vermek acaba?
Yakın tarihteki Mozambikli mülteciler, Hindistan’daki sayıları 10 milyonu bulan Bengalli mülteciler, Vietnam ve Kamboçyalı mülteciler, İran devrimi sonrası ülke dışına kaçan rejim muhalifi mülteciler, 1979 yılında yaşanan işgal girişiminden sonra Afganistan’dan kaçan 6 milyon mülteci; Körfez savaşından sonra Irak’tan kaçarak İran’a sığınan 1.3 milyon, Türkiye’ye sığınan 460.000 Kürt mülteci, Sudan’ın Darfur bölgesinde yaşanan insan krizden dolayı bir milyon, öncesinde ise güneyde 4 milyonu aşkın yerinden edilmiş insan kitlesel iltica hareketleri, halen insanlığın belleğinde sıcak birer sorun olarak durmaktadır.
Dünya üzerinde en çok göç alan ve mülteci kabul eden ülke hiç şüphesiz ki Türkiye. Osmanlı’dan ayrılıp farklı ülkelerin sömürüsü altına giren ve ülkedeki iç ve dış karışıklıklardan dolayı evini yurdunu bırakan insanlar baba evi Osmanlı Devletinin varisi Türkiye Cumhuriyetine dönmektedir.