DEMOKRASİ Mİ İSTEDİNİZ?
İnsanın yaşama yüklediği anlam ve derinlik, aslında hep bu dünyanın refahına dönüktür. Her ne kadar “imtihan dünyası” desek de kendimizden, çevremizden, yarınımızdan emin olmak isteriz. Emin olmak ve güvende hissetmenin ilk yollarından biri adil yönetilme isteğidir. Adilce yönetilme arzusundan doğan arayışlar çeşitli yönetim şekillerini doğurmuştur.
Günümüz dünyasında en ideal devlet rejiminin ve düzenin demokrasi olduğu varsayılmaktadır. Özgürce seçebilme, danışma, muhalefet ve kamusal çoğunluk gibi temel olgular demokrasinin devletler tarafından rahatlıkla kabul edilmesini sağlayan faktörlerdir.
Bununla birlikte demokrasi net olarak tek bir şekil ihtiva etmemektedir. Milletlerin karakterleri, tarihsel birikim ve tecrübe, coğrafya, kültür gibi etkilerden dolayı demokrasinin uygulanışı farklılık arz etmektedir. Buna karşın demokrasi, kimi milletlerin dokusu ile uyuşmazlık göstermiştir. Aynı demokrasi değişik toplumlarda aynı sonucu vermemektedir. Aynı kıtada olmalarına rağmen Amerika Birleşik Devletlerinde kişi hak ve özgürlüklerin tek güvencesi olmakta iken, Güney Amerika memleketlerinde demokrasi, özelliğini yitirerek diktatörlüğe dönüşebilmektedir.
İngilizler, ada devleti olarak ve adanın kapalı imkânlarında ticarete dayalı kazanç sistemi kurdular. Demokrasi orada en katı çizgileri ile uygulandı, ama krallığın gölgesi üzerlerinden hiç kalkmadı. Belki bu yüzden demokratik bir devlet bir sömürge devleti haline geldi.
Afrika devletleri göz önüne alındığında, Arapların İslam öncesi ve Müslüman olduktan sonra kurdukları devletlere bakıldığında, aslında hiçbir sistemin tek ve mutlak düzen olamayacağı anlaşılmaktadır. Milletlerin kimlikleri, içinde bulunulan şartlar, kültür seviyesi, nüfus, coğrafya gibi unsurlar o milletin hangi sistemde daha rahat edebileceğini belirlemelidir.
Demokratik rejimin uygulanacağı toplum buna hazır değilse, demokratik idare partiler aracılığı ile saflaşmalara ve anarşiye dönüşebilir. Devlet çarkını döndürecek kalifiye kadrolar yoksa uygulamalar da su üstüne yazılmış kalır. Kanun ve kurallar, yazılı olduklarında değil, ehil kişilerce uygulanabildiğinde kendilerinden bekleneni verebilir.
Cumhuriyetin kurulması ile hız kazanan demokratikleşme çabaları günümüze gelinceye kadar çeşitli aşamalardan geçti. Adı demokratik sistem olmasına rağmen uygulanışı ve sonuçları göz önüne alındığında bu aşamaların çetin ve sorunlu oldukları söylenebilir. Bunca gelişme, değişim ve edinilmiş tecrübeye rağmen hâlâ rayına oturmamış bir demokrasiden söz ediliyorsa bir yerlerde bir hastalık belirtisi yok değil midir?
Yüzyıllar boyu cihan hâkimiyetini korumuş, inançlarını ideal edinen, insana hizmet etmeyi amaç edinmiş, gelenek ve göreneklerini, Müslüman olduktan sonra bu dinle geliştirebilmiş ve dininin emirlerini, kutsallarını baş tacı ederek bu rehberlikte yol almış bir milletin milli konularda hassas olması doğaldır. Sistem ve nizam ise bu milletin en hassas noktalarından biridir. Son dönemde yaşadığı trajik olaylar, ümitlerin kırılması, yaşadığı savaşlar, içine düştüğü çetin şartlar bu milletin içine işlemiştir. Bu bakımdan, adı ne olursa olsun hasta, zayıf ve kırılgan bir yapı, sağlıklı demokrasi için elverişli ortamı sağlamıyor.