Çok mu Zor ?
Toplum içinde hiçbir fert, diğerlerinden ayrı ve uzakta kalarak hayatını sürdüremez. Rabbimiz insan fıtratına böyle bir özellik bahşetmiştir. Bu ilişkilerin en önde gelenlerinden biri de Müslümanın komşusu ile olan ilişkisidir. Bunu bilmeyenimiz duymayanımız yoktur.Ama ne hikmettir bir türlü komşuluk ateşi yakamıyoruz. Ümid ediyorum ki bu yazım belki bu ateşi yakmanıza vesile olacak ve insanlık koltuk sevdasından dizi sevdasından vazgeçip yan tarafında ya da karşıda ya da çok uzakta eski komşuları olduğunun farkına varacak..
Sosyal yardımlaşma ve dayanışma açısından insana aileden sonra en yakın sosyal çevreyi komşular oluşturduğu içindir ki, gerek Kur’an’da ve gerekse hadislerde komşuluk ilişkileri üzerinde hassasiyetle durulmuştur. Bir çok kez büyüklerimiz bahsettiler . Nisa suresinin 36. ayetinde iyilik yapılması gerekenler arasında komşular da sayılmaktadır: “Allah’a ibadet edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya, elinizin altındakilere iyilik edin. Şüphesiz, Allah kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez.”
Ve yine
Görmüyor musunuz?
Allah anne babaya ve akrabaya iyilikten sonra komşuları zikretmiş ve haklarına riayet edilmesini emretmiştir” diyerek konunun önemine dikkat çekmişti
Bakın
Kültürümüzdeki süzülmüş bir anlayışın ifadesi olan, “Ev alma komşu al” özdeyişini hep duymuşuzdur. Komşuluk ilişkilerimize yol gösteren ; Komşu komşunun külüne muhtaçtır”, “Komşuda pişer bize de düşer” gibi özdeyişler ve deyimler de komşuluk ilişkilerimizi en güzel şekilde anlatır.
Ama malesef bir gereçek var ki o da şehirleşme süreciyle birlikte büyük ölçüde zayıfladığı malesef . Bunu kimse inkar edemez. Hızlı kentleşmenin ve değişen iş hayatının bir sonucu olarak, komşuluk ilişkilerimizin olumsuz yönde etkilendiğini artık herkes görmekte ve yaşamaktadır.
Ecdadımız ramazan aylarında gece sahurda kimin lambası yanmıyorsa kapısına erzak bıraktığı günlerden bugün aynı apartmanda yaşadıkları halde yardımlaşma ve dayanışma bir yana, birbirlerini tanımayan ve birbirleri ile selamlaşmayan insanların sayısı hiç de az değildir. Birbirimizle ilişkilerimizin zayıflayıp kaybolma noktasına geldiği çağımızda, kalabalıklar içinde gün geçtikçe yalnızlaşıyoruz. Ebeveynin evladından, komşuların komşulardan kaçtıkça kaçmaya çalıştığını üzüntüyle görüyoruz.Oysa “Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir” buyurmamış mıydı en sevgili Nebi
Evet, eskiden komşu açken tok yatılmazdı… Evlerden evlere yemekler taşınır, ikram edilirdi. Eskiden komşu, yandaki dairede oturan değil, aileden biri sayılırdı. Hep demez miyiz, “Nerde o eski komşular, komşuluklar?” diye… Büyüklerimiz eski komşularını yad ederler. Peki, neden bu hale geldik, neden bitti komşuluk? inancımızın kazandırdığı bir kültürdü. Oysa şimdilerde bu inancı da kültürü de yitirmeye başladık. Batı kültürünü ithal ettik hayatımıza. Oysa eskiden komşularımız akrabadan bile yakın olurdu akrabanın akrep gibi sokmaya başladığı dönemlerde ..
O Halde Varmısınız?
Gelin, hayatımıza anlam, ömrümüze bereket katan; tatlı dil ve güler yüzü, sevgi, dostluk ve paylaşmayı bu günden itibaren komşularımızla doyasıya yaşayalım. Bunlar için bayramı beklemeyelim .Önce içten bir “komşu selamı” ile başlayalım. Birbirimizle karşılaştığımızda selam verip vermemekte tereddüt etmeyelim. Ziyaretine gidelim komşumuzun. Zekatlarımızla, fıtır sadakalarımızla, infaklarımızla güç durumda olan komşularımıza yardımcı olalım.Bu hiç zor değil
Bakın Efendimiz (s.a.v) ne buyuruyor güzide sahabesi Ebu Zerr’e: “Ey Ebu Zer! Çorba pişirdiğin zaman suyunu çok koy ve komşularını gözet!”
Belki içimizdeki o komşuluk ateşini yakmak için olsa gerek ama ne olursa olsun “Komşu komşunun külüne muhtaçtır.”
Ne dersiniz.
Kalın efendim sağlıcakla ...