Hakan Bahçeci
Hakan Bahçeci Çok malumat çok bilen

Çok malumat çok bilen

Çok biliyoruz çok… Tamam, da bu biliş neye tekabül ediyor, neyimize merhem oluyor?

Çağımız insanı bilgiye ulaşmak konusunda fazlaca şanslı… Bir dokunuş kadar uzağındayız bilginin. Medya çağı ile birlikte bilgiye ulaşma hızımız kat be kat süratlenmiş durumda.

İnsanın her şeyi bilmesi mümkün değil. Böyle bir iddianın baştan nakıs ve güdük kalacağını da biliyoruz. Mesele şu ki; biliyor gibi yapanlar ve “ben daha iyi bilirim” diyenler kalabalık bir güruh halinde arzı endam ediyorlar.

Bilgiyi çoğaltmak tek başına yetmiyor bence insana. Kaldı ki modern çağ hep yeni şeyler öğretmek zorunda hissediyor kendini. Nitekim her yeni aygıt yeni bilgiler gerektiriyor. Esasen yapılan şey şu; ürettiğim yeni yaşam tarzlarına ayak uydurman için verdiğim malumatı öğrenmelisin. Yeni teknolojiler gün yüzüne çıktıkça yeni bilgilere ihtiyaç duyuluyor.

Kişinin yeni şeyler öğrenmesine karşı olduğumuz sanılmasın, bir eğitimci olarak zinhar böyle bir düşüncede olamayız. Diğer yandan derinliği olmayan, faaliyete dökülmeden, amel edilmeden öğrenilen bilgi hakikate ulaşma yolculuğunda yük olacaktır sadece.

Herkes her şeyden haberdar, herkes fikir sahibi, herkes hemen her konuda uzman… Bunun böyle olmadığını yine bahsini ettiğimi o “herkes” de farkında. Nasıl oluyor da gerek kişisel gerek toplumsal düzeyde erdemli insanlar olmayı ıskalıyoruz?

“Bilenlerle bilmeyenler bir değildir” prensibi ve ilkesi, bilenlerin hakikati bulma, yaşama, anlatma konusunda bilmeyenlere göre önde olduklarını hatırlatmak için değil midir? Kaldı ki bilmek mesuliyeti çoğaltan bir durumdur. Bilmeyi istemek tavsiye edilir ama aynı zamanda bu bilmenin hayata müspet ve faydalı yansıması da beklenir.

Çok malumat çok bilen demek olabilir lakin her bilen “arif” olamıyor azizim. İlim sahibinin aynı zamanda irfan sahibi olması da yakışanı değil midir? Her an ve her şartta bilgiye ulaşmak mümkündür lakin o bilginin, ilme ve irfana dönüşmesi elzemdir.

Yeni bir çağın eşiğinde hatta içinde olabiliriz. Yapay zekâ denen ve “büyük veri” olarak çevrilen bilgi deposu hacim olarak ne kadar bilgiye sahip hayal etmek bile zor. Öte yandan ne kadar büyük ve çok olursa olsun salt ve kuru bilgi, insanı “kâmil olma” derecesine yükseltemez. Sığ ve yalın bir çağ yaşadığımızı görmüyor olamayız. Netice ve kazanç odaklı hedeflerimiz, harcama ve tüketme üzerine kurulu keyiflerimiz var. Bunun bir cendere olduğunun farkında bile değiliz.

Çok bilmekten ziyade bilginin ne olduğu ile ilgilenmek, az da olsa bildiğimizle irfan sahibi olabilmek, bilginin kendisi için de isabetli olacak. Başarır mıyız bunu sence?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hakan Bahçeci Arşivi