Dr. Ramazan Tuzla
Dr. Ramazan Tuzla Çoğu gitti azı kaldı

Çoğu gitti azı kaldı

Dershane tartışmasının, adı konulmamış bir kalkışma olduğunu ifade etmiştik bu satırlarda.

Kalkışmanın boyutunu öğrenmek için çok fazla beklemek zorunda kalmadık ve Türkiye’yi hedef alan ve dershane tartışmasının en temel aktörünü de yanına alan bir saldırı girişimi, Türkiye’nin 50 milyar dolarına mâloldu ve bununla da kalmayacak gibi görünüyor.

Temennimiz, zararın burada kalması ve kalkışmayı kendine bende edinmiş grubun da, bir başına kalakalmasıdır.

“Bizim haberimiz olmadan yaprak kımıldamaz, kuş uçamaz” diyen bir zihniyetin, kendini savunma adına yaptıkları saldırıyla kendilerini ele vermesidir Türkiye’mizin yaşadıkları.

Bir sihrin bozulmasıdır bu saldırı ve büyüklük büyüsünün büyümeden belinin bükülmesidir beddualara bende oluş.

Dua bekliyor Doğu Türkistan ve Türkiye’nin liderine dua ediyor Doğu Türkistanlı.

Dua bekliyor Myanmar ve Türkiye’nin liderine dua ediyor Myanmarlı Müslüman.

Dua bekliyor Çeçenistan ve Türkiye’nin liderine dua ediyor Kafkas Kartalı.

Dua bekliyor Mısır ve Türkiye’nin liderine dua ediyor medeniyetler ülkesinin mazlum Müslüman kardeşleri.

Filistin yaralı, Kudüs mahkûm, Mescid-i Aksa hüzünlü ve dua bekliyor elinde taşlarla onbeşlik delikanlılar. Türkiye’nin liderine dua ediyor gözü yaşlı Filistinli anneler.

Suriye, yaşanmaz bir ülke oldu hemen yanımızda. Açıkta kalan bebekler donarak öldü, insanlığımızı sorgularcasına. Dua bekliyor Suriyeli kardeşler ve dualarını eksik etmiyorlar Türkiye’nin liderinden.

Mavi Marmara kana bulandığı zaman, tek gür seda Türkiye’nin liderinden dünyaya yayıldı ve bütün mazlumlar dua etti bu seda için. Mavi Marmara’nın şehitleri, iyiliğin şâhitleri olarak beklemektedir berzah âleminde.

Hep duaydı hale hale yayılan dünyaya, mazlumların dilinden.

Suriye’den, Mısır’dan, Doğu Türkistan’dan, Filistin’den…

Daha düne kadar kimse etmedi bedduayı, hak eden muhataplar olmasına rağmen.

Neden beddua etsinlerdi ki?

Eğer beddua edeceklerse, muhatapları Esed olurdu, İsrail olurdu, Çin olurdu, Mısır ordusu olurdu.

Onların en son beddua edecekleri ülke Türkiye, en son beddua edecekleri insan da Türkiye’nin lideri olurdu.

Bir de baktık ki, bütün bu mazlumlar yanlış yapmış Türkiye’nin liderine dua etmekle.

Bir dönem mazlum durumunda olup da, on yılın palazlandırdığı bir yapı, kendisine hayat hakkı tanıyan bir anlayışa en âlâ bedduaları sıralıyor birbiri ardınca.

O zaman, doğru olan beddua etmek(!)

Dünya mazlumları da sıraya geçmeli öyleyse. Yapılan iyiliğin karşılığının beddua olduğunu onlar da anlamalı ve beddua etmeli Türkiye’nin liderine(!)

Ahde vefa göstermeliler ve yapılan iyiliklere beddualarla karşılık vermeliler(!)

İronilerimize karşılık bulamayacağımı biliyorum. Masum canların yüreğindeki o kaynama, hiçbir zaman beddua tasında soğumayacaktır. Onlar dualarına devam edeceklerdir ve güzel günler yakındır.

Çoğu gitti, azı kaldı İnşaallah.

Mesele dershaneler mevzusu ise, birkaç tespit ve tavsiye ile yazımızı sonlandıralım.

Dershanelerin kutsallığını bir kez daha öğrenmiş olduk, yaşadıklarımızla. Uğruna beddua edilebilecek kadar kutsal mekânlar olduğunu öğrendik şu günlerde.

Türkiye’mizin Başbakanı, ailelere seslenerek, “devletimin okulları bize yeter, çocuğumu dershaneye göndermiyorum deyin” diyerek bir anlamda bu meseleye son noktayı koydu.

Bundan sonra yapılacak iş, eğitim fakültelerine ve öğretmenlere eğilmektir. İlk iş olarak öğretmenlerin maaşları en az 5 bin TL’ye yükseltilmelidir. 50 milyar dolar maliyeti olacak değil ya.

Öğretmenlerimizin okulları sahiplenmesi gerekiyor ama öncelikle onların da sahiplenilmesi gerekiyor.

Sınavsız üniversite olacaksa bile eğitim fakülteleri sınavla öğrenci alsın ve taban puan beş yüz olsun.

Körpe canlara, bedduayı kimlerin hak ettiğini öğretsinler ve yine de beddua etmemelerini telkin etsinler öğretmenlerimiz.

Senenin sonundayız. Bedduasız yeni senelere…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Dr. Ramazan Tuzla Arşivi