Çocuklarımıza Allah sevgisini nasıl aşılarız?
Anne-babalar olarak çocuklarımızın davranışı ya da yanlış tercihlerinden gerekli dersleri her zaman çıkarabildiğimiz söylenemez.
Kendimize sıkça sormamız gereken soru, “Biz nerede hata yaptık?”
Mü'min anne-baba, çocuklarının da Mü'min olarak yetişmelerini ister. Bu aynı zamanda dini bir yükümlülüktür.
Mü'min anne-babalar, doğumlarıyla birlikte kendilerine neşelerin en güzelini tattıran çocuklarının kulaklarına Ezan-ı Muhammedi'yi okurlar ki, nebevi terbiyenin şartlarından birisi yerine gelmiş olsun. Özellikle de ailede Salih bir Mü'min aranır, bu işi deruhde etmesi ve adeta bebeğin “kâlu belâ”da verdiği sözü çağrıştırması için.
Çocuk, bizleri bilinçli bir şekilde izlemeye başladığı güne dek, eğitim açısından her şey güzel ve nispeten kolaydır.
Aslında doğduğu anda bile annesinin sesini tanıyacak kadar yetenekli olan bu minicik varlıkların bizleri izlemedikleri an var mıdır?
Ama yine de daha zor olanı, çevresiyle ilgisinin başladığı, sorular sorduğu dönemdir.
Eğitimciler, çocukların doğuştan dini kabule hazır olduklarını vurguluyorlar. Bizim yaşına ve dönemine uygun bir tarzda anlatacağımız dini konuları çok yadırgamayacak, hemen kabullenme eğilimi gösterecektir. İşte bu noktada küçüklerin değil, biz büyüklerin eğitime ve bilgilenmeye ihtiyacımız vardır.
Çocuğumuzun dini kabule hazır olduğunu düşündüğümüz anda en uygun fırsatı yakaladığımızı düşünür ve bildiklerimizi en ince teferruatına kadar anlatmaya başlarız. Amaç, Rabbimizi tanıtmak gibi hem samimi hem de mukaddes bir amaçtır. Niyet güzeldir. Fakat yalnızca niyetin güzel olması yetmemekte, niyetin nasıl gerçekleştirileceği büyük önem kazanmaktadır. Bizim için bir sınav başlamıştır artık.
Dini eğitim vermek açısından çocuğumuzun ilk çocukluk yılları, onun geleceğini de etkileyecek başarılı bir dönem olabileceği gibi kalıcı yanlışlar dönemi de olabiliyor.
Anne-babaların çocuğun soğukluğundan ya da yanlış tercihlerinden gerekli dersleri her zaman çıkarabildikleri söylenemez.
Çocuğun sorular sormasına, özellikle yaratılış ile ilgilenmesine güvenerek Allah'ın zaman ve mekan dışı, ezeli ve ebedi oluşundan bahsederiz. Halbuki çocukta henüz sayı ve zaman kavramı oluşmamıştır. Soyut düşünememektedir; doğal olarak tanıyacağı ve seveceği her şeyi, görebileceği bir varlık olarak algılama eğilimindedir. Bu nedenle, biz zaman ve mekan üstü, aşkın bir varlıktan, O'nun sonsuz kudretinden bahsetmekle kalmamalıyız.
Çocuğumuza dini, yaşantımızla anlatmalıyız. Güzel örnek olup, ona Allah’ı sevdirmeliyiz. Allah’ın emirlerine uymayı öğretip, her olumlu hareketinde onu ödüllendirmeliyiz.
Çocuğumuzu ahlaklandırırken Peygamber Efendimizin hayatından örnekler vermeli, Efendimizin yaşantısını doğru olan yaşam tarzı olarak benimsetmeliyiz. Yemeği sağ elle yemenin, su içmeden önce Besmele çekmenin, büyüklerimize saygı gösterip küçüklerimize merhamet etmenin, yalan konuşmayıp güvenilir olmanın faziletlerinden bahsetmeliyiz.
Ve en önemlisi de, çocuklarımıza bu güzellikleri aşılarken kendimiz de bu faziletlere uymalıyız. Unutmayalım ki çocuklarımız biz anne-babaların aynasıdır. Onlara baktığımızda kendimizi görürüz.