BUDA BİR DEVRİM
Tarihe bir kez daha not düşüyoruz. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül bir ilke imza attı.
Türk Silahlı Kuvvetleri; Cumhurbaşkanı ve Cumhurbaşkanlığı Yerleşkesi'ni koruma görevinden "seremonik görevleri" dışında tamamen çekildi.
Genelkurmay Başkanlığı'na bağlı Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı'nın görevi; Cumhuriyet tarihinde ilk kez "muhafızlık" görevine son verilerek, resmi törenler, başkomutanlık karargâhında temsil ve saygı nöbetleri ile sınırlandırılmış oldu.
Cumhurbaşkanı ile Cumhurbaşkanlığı yerleşkelerini koruma görevi ise tamamen Emniyet Genel Müdürlüğü personelinden oluşan Cumhurbaşkanlığı Koruma Başkanlığı'na bırakıldı. Düzenleme, Gül'ün imzasını taşıyan Cumhurbaşkanı Kararnamesi ile resmi nitelik kazandı.
Evet, bu yine bir devrim…
Cumhurbaşkanı, devletin başkanı aynı zamanda Baş komutan. Hal böyle olunca ordu biraz fazla sahipleniyor ve her şeyiyle ilgileniyordu. Hatta sanki Cumhurbaşkanı’nda askeri bir hava bile seziyorduk.
Özellikle asker yaveri ve Milli Güvenlik Kurulu toplantıları bunu pekiştiriyordu.
İyide cumhurbaşkanı başkomutan olduğu kadar sivil halkında da devlet başkanı değil mi?
Bu kısmını düşününce Cumhurbaşkanı’na verilen askeri havanın aslında gereksiz olduğunu düşünüyor insan.
Kısacası Köşkün sivilleştirilmesi güzel olmuş. Yıllardır sivilleşme adımlarına eklenen bu yeni gelişme beni mutlu etti. Yaveri hala duruyor mu bilmem. Ancak bana göre bir yavere de ihtiyaç yok.
Yolumuz düşmez, arada bir önünden geçeriz, içine girmişliğimizde yoktur. Ama sembolik açıdan Sayın Gül yine tarihe not düşmüştür.
Hatırlarsınız. Abdullah Gül’ün attığı adım daha önce Meclis’te atıldı. Meclis taburu kaldırıldı. Yerini emniyet aldı. İşler tıkır tıkır yürüyor.
Tam burada gece seyrettiğim programlardan birisinde emekli bir paşanın şu haykırışını hatırladım.
- Bütün bu gelişmelere Genel Kurmay neden sessiz kalıyor.
Hala aramızda sivilleşmeyi özümsememiş askeri vesayetin gerekliliğini savunan insanlar var. Temennimiz geri dönülmez bir sürece girip bir daha o dönemleri yaşamayalım.
SALAK DEĞİLİZ
Fatih Altaylı, Türkiye'nin birkaç gündür konuştuğu 'Akil insanlar' haberiyle ilgili olarak sunum yapan muhabire fena taktı...
Fatih Altaylı, aynı grubun kanalında muhabirin anlatımına bozulunca bağlantı sonrası ağzına geleni söyledi: Bu muhabirler yüzünden kendimi çok salak zannediyorum...
"Haber televizyonlarında muhabirleri izlerken, kendimi çok salak zannediyorum. Neden sürekli defalarca tekrar ediyorlar, aynı şeyi 7 kez tekrar ediyorlar, bir kere söyleyince anlıyoruz, salak değiliz!" diye tepki gösterdi.
Altaylı çok doğru söylüyor. Haber kanallarının özellikle zaman doldurmak için sürekli sağa sola bağlantı yapıp muhabirlerin sürekli aynı şeyleri tekrar etmesi benimde sinirimi bozuyor.
Adam oraya canlı yayın arabası göndermiş, muhabir göndermiş, ama söylediği incir çekirdeğini doldurmuyor.
Muhabirin papağan gibi tekrar ettiği bilgi stüdyoda haberleştirilip verilse ne güzel olur.
Para, zaman ve emek israfı birde sinir harbi.
GÖZÜME TAKILANLAR
- Tuğrul Türkeş, Erdoğan'ın 'Milliyetçiliği ayağımın altına alırım' sözüne, 'Senin o bacağını kırarlar' diye cevap vermiş. İyide bacağı kırdın, ayet var, ayeti ne yapacaksın?
·Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan, "Bundan sonra genel başkanımızın dediği gibi. O, 'vur' diyecek vuracağız, 'öl' diyecek öleceğiz." Demiş. Hayretle izliyorum. Ölmeye meraklı ne çok insan varmış.
·CHP Adana Milletvekili Turgay Develi, CHP'ye çok ağır eleştirilerde bulundu. Develi, CHP'nin yıllarca başörtüyle, dindarlarla uğraşıp, halkın sorunlarından uzak kaldığını ve CHP'nin halka artık samimi gelmediğini söyledi. Milletvekilliğinin gideceğini bilerek bu kadar cesur açıklamalara bende hayran kaldım.
·Haydar dümen yıllarca insanları ve hastalarını kandırmış. Adamın soyadı Dümen. Neye şaşırıyoruz ki?
- Ünlü sanatçı, şehir tiyatroları tartışması esnasında "Tiyatro hiç kapatılır mı. Ha tiyatro kapatmışsın ha cami" açıklamasında bulunmuş. Bunlar tiyatroda ne yapıyor gerçekten merak ettim. Gidip bir baksak mı? Girişte takke ve tespih dağıtıyorlar mı? Aklımı bir sürü soru kurcalamaya başladı.
- Geçen Atalay’ı gördüm. Selam vermeden geçti. Eskiden böyle değildi.