İbrahim Çolak
İbrahim Çolak “Biçilmiş çayır kokulu sevgilim...”

“Biçilmiş çayır kokulu sevgilim...”

Senin beni sevmeni beklemem hesaptır, benim seni sevmem hesapsızlık.

X

"Güzellik Allah inancı gibidir; ondan ne kaçabilirsin ne de anlayabilirsin onu."

X

Ankara'ya geleli on bir yıl oldu ve ilk kez beş günlüğüne Sakarya’ya geldim . Sakarya: , çocukluğum, simit ve kaymak satmalarım, gençliğim, okullarım, annen, babam, kardeşlerim, futbol, atletizm, bisiklet sürmek, halayı oynamak, cebimde taşıdığım beyaz mendil, Arnavut taşı döşeli sokaklar, dut ağacı,  anacığımla patates toplamaya gitmelerim, komşu bahçelerinden aşırdığımız armut, sokaklarını eskittiğim kızlar, "Bir Kulunu Çok Sevdim, O Beni Hiç Sevmiyor" şarkıları eşliğinde kendimden geçmelerim.

Dokuz kardeşiz ve yedi kardeşim Sakarya'da oturuyor. Kardeşlerim ve yeğenlerimle beraber olup sohbet etmekten dostlarıma ve anıları yeniden yaşayabileceğim sokaklara zaman ayıramıyor olmama üzülüyorum.

Yine de bulduğum her fırsatı değerlendiriyor ve kendimi sokaklara vuruyorum. Birçok sokağında birçok hatıramın olduğu sokaklarda dolaşmak hüzünlü bir tat bırakıyor gönlümde.

X

Sana kendisinin ne kadar iyi ve hoş bir insan olduğunu anlatan birine karşı dikkatli olmalısın diyen Çerokili -Kızılderili- yaşlı bilgeye katılıyorum katılmasına da 'kötü' bir insan olduğumu nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum. Sanırım 'iyi' bir insan olduğumu söylemez isem vasat bir insan olduğum anlaşılacaktır.

X

En az benim kadar kitabı olan kız kardeşimin kütüphane düzeni verdiği odada kalıyorum. Elimde olan, okuduğum kitapla buluşmadan önce tek tek tarıyorum rafları. On kadar kitabı masanın üzerine alıyor, göz gezdiriyorum. Kırk yıldır bıkıp usanmadan aynı kokuyu veren hanımeli açık camdan bana ulaşıyor ve bana annemi hatırlatıyor. Safi koku, safi hüzün, safi aşk.

X

Geçenlerde şöyle bir şey okudum: "Doğmadıkları yere giden insanlara yabancı denir." Dünyanın geldiği noktada bir yerde uzun zaman geçirmediğimiz için ünsiyetimiz eksik ve her yer müsavi, her yer birbirine eşit. Giderek daha da yabancıyız toprağa, şehirlere, sokaklara, insana, sevmeye ve kalbimize.

X

İyiyi, güzeli, merhametli olanı çoğaltmalı ve duyurmalıyız. Seviyorum; bilinsin, kayıtlara geçilsin istiyorum.

X

Yüksekçe bir dağ başına çıktım bugün. Bulunduğum yere en yakın insan belki beşyüz metre ötede. Serin ve merhametli toprağa verdim sırtımı, biraz kitap okumaya çalıştım ancak o anda yaşadığım haz her şeyden çok daha fazlaydı. Kitabımı yastık yaptım, öyle çok düşüncelere de dalmadım. Şükrettim. Toprak, ben, gökyüzü. Güzeldik.

X

Rahmetli anacığım sobayı çok severdi ve üç-beş yılda bir ne yapar eder sobamızı değiştirirdi. Çoğunlukla kuzine soba kullanırdık. Yine bir kış öncesi, anacığım kovalı soba aldı ve soba eve geldi. Kovalı soba ki zenginlik alameti. Soba kurulduğunda küçük kardeşlerimden biri olan Ömer'in çocuksu olduğu kadar utanarak gülümsemesi ve şunu söylemesi geliyor aklıma: “Töbe töbe ama biz zengin olduk!”

Çoklarımız çok zenginiz de bize bakan fakirliğimizi görüyor.

X

Mezarlık ziyaretindeyim. Otlar yeni tırpanlanmış. Okunan Kuran-ı Kerim’i dinledim, duaya âmin dedim. Sonra herkes dağıldı, olduğum yerde, sağ omuzum üzerine toprağa uzandım ve şöyle dedim: “Biçilmiş çayır kokulu sevgilim...”

Önceki ve Sonraki Yazılar
İbrahim Çolak Arşivi