BELEDİYELERDE KURUMSAL KAPASİTE
Yerel yönetimler, ‘yerel halkın mahalli müşterek ihtiyaçlarını karşılamak üzere’ kurulan demokratik kamu tüzel kişileridir. Bu amaçla planlanan birimler halkın kendilerine olan güvenine layık olmak durumundadırlar. Şu an teori ve uygulamada mahalli idarelere ‘sınırsız kredi’ açılmış durumda. Kimse bu idarelerin varlığını ya da verimliliğini sorgulamıyor. Bunda bu yönetim birimlerinin halka yakınlıkları ve yapacakları işi en ucuza ve en iyi şekilde yapacağına olan inancın yeri büyük.
AB ‘yerel yönetim’ diyor. Demokrasi taraftarları da. Herkes savunuyor. Fakat bu idarelerin verimliliği, gerçekten demokratik olup-olmadıkları, görevlerini layıkıyla yerine getirip-getirmedikleri konularına yeterince kafa yorulmuyor. Oysa kamu kaynaklarını kullanarak kamu hizmeti sunmaları nedeniyle bu kurumların eleştiriden azade olmaları düşünülemez.
Mahalli idare birimlerinde performans konusu son dönemlerde daha fazla gündeme gelmeye başladı. Kıt kaynakları verimli kullanmak isteyen hükümetler, özellikle küresel kriz şartlarında bu konuya şimdi daha fazla kafa yoruyorlar. Maliye bürokratları performansa ağırlık veriyorlar.
Belediye kanunu, belediyede performans yönetimi uygulamalarının başkanlar eliyle yürütüleceğini kayıt altına aldı. Ancak, şu ana kadar Türkiye’de hiçbir belediye çalışanların performans kriterlerini belirlemiş değiller. Bu da Türkiye’nin garabeti: Belediyeler hükümetin hızına bir türlü yetişemiyor.
Son on yıllık dönemde, Türkiye ekonomisindeki bahar havasının estirdiği olumlu rüzgârlar, belediye gelirlerinde iyileşme, nüfus artışı nedeniyle bu birimlere aktarılan finansal destek ve hükümetin yaptığı kaynak transferleri belediyelerin Milli Gelirden daha fazla pay almalarını sağladı. Daha fazla kaynak, daha fazla dikkati bu birimlere yöneltti.
Nüfus büyürken, gelirler artıp, kaynaklar belediye kasasına girmeye devam ettiği müddetçe başarı ya da başarısızlık kolayca fark edilmez. Edilemez. Ne zaman gelirler artmaz veya azalır, ne zaman işler yolunda gitmez o zaman performans ve kapasite daha fazla göze batar. Dikkat çeker.
Belediye kanunu belediyelere pek çok görevler yüklemekte. Belediye yöneticileri o kadar görev içinden önemli olduğunu düşündüklerini, imkânları ölçüsünde gündemlerine alırlar ve ifa ederler. Gelirlerin artma dönemlerinde çoğu zaman kaynakların yerli yerince kullanıldığını tespit etmek güçtür. Bu nedenle belediyelerin öncelikle kendilerini tanımaları, kaynaklarını gözden geçirmeleri, çalışmalarını belli bir program dâhilinde yerine getirmelerini beklemek durumundayız.
Kapasitelerinin farkında olmalılar ki, hangi görevleri iyi, hangilerini ise kötü yaptıklarını değerlendirebilsinler. Kapasite aynı zamanda potansiyel demektir. Kapasite artırılabilir. Hiçbir başarı tesadüf değildir. Kurumlar ne kadar dinamik, uyanık ve sürekli gelişim ilkelerine uygun yapılanırlarsa, başarıları da o kadar tatmin edici olacaktır.
Kurumsal kapasite bileşenleri beş başlık altında incelenebilir: Kurumsal kaynaklar, yönetim yaklaşımı, kurum kültürü, ilişkiler ve mevzuat analizi.
Kurumsal kaynaklar, tüm kaynakları kapsar. Şu şekilde sıralayabiliriz: İnsan, teknik, fiziksel ve mali kaynaklar. Bu başlık kurumun altyapısını yansıttığı için, gözden geçirilmeli, eksiklik ve yanlışlar düzeltilmelidir.
Yönetim yaklaşımı, kurumun ‘iş yapma’ biçimidir. Şu sorular değerlendirilir: Başkan istişareye ne kadar önem veriyor? Vatandaş katılımına sistematik değer veriliyor, yapıcı eleştiri ve değerlendirmelere itibar ediliyor mu? Süreçler dinamik bir şekilde planlanıyor mu?
Kurum kültürü, kurumun edindiği tecrübeyi, teamülleri ve maddi ve manevi sembolleri kapsar. Belediyelerin birtakım sembolleri, değerleri ve davranış kalıpları olmalıdır. Bu kültür belediyeye yön verir, şekillendirir.
İlişkiler yine önemli bir boyuttur. Kurum içi ve dışı ile münasebetleri kapsar. Kurum içinde sağlıklı işbirliği ortamını, kurum dışında ise dış paydaşların sürece dâhil edilmesini sağlar. Yerinden yönetim kuruluşlarının katılımı sağlayacak paydaşlara değer vermesi beklenir.
Mevzuat bir başka kapasite faktörüdür. Yasal mevzuat başarı ve başarısızlığı doğrudan biçimde etkiler. Kurumların önlerini açıp, işlerini kolaylaştırabileceği gibi tersine etki de gösterebilir.
Saymış olduğumuz kapasite bileşenleri her belediyede farklı şekilde kendini gösterecektir. Belediyeler ve başkanları bu başlıklar itibariyle kurumun fotoğrafını doğru biçimde çekebilirlerse ortaya sağlıklı bir tablo çıkar. Sağlıklı tablo, sağlıklı sonuç anlamına gelir.
Sormak lazım: Bu bileşenleri değerlendirmeden, belediyenin güçlü-güçsüz yanlarını sıralamadan belediye ile ilgili doğru kararlar vermek mümkün müdür? Kurumsal kaynakların sınırlarını ve eksikliklerini öğrenmeden kurumun nereye gidebileceğini kestirmek mümkün müdür? Bu, yola çıkmadan önce bineceğiniz aracı tanımak gibi bir şeydir: Deponuzda ne kadar yakıtınız var? Aracınız virajda nasıl tepki verir? Karda, kışta yol tutma özellikleri nelerdir?
Aracınızı hangi yol şartlarında kullanıyorsunuz? Aracınızın kullanıcıya sağladığı güvenlik ve konfor özellikleri nelerdir? Aracınız üzerinde ipotek, sınırlama türü kısıtlamalar bulunmakta mıdır?
Yukarıda sıraladığımız sorular, kurumsal kapasite çalışmalarında kullanılan değişkenlerdir. ‘Araç’ yerine ‘belediye’ koyun, alın size kurumsal kapasite soruları.
Belediyeler bu çalışmanın önemini yeterince kavrayabilmiş değiller. Türkiye’de şimdiye kadar birkaç kurumda bu türden çalışmalar yürütüldü. Şahsen, 2009 yılında İçişleri Bakanlığı, 2010 yılında Konya İl Özel İdaresi ve 2010-2012 yılları arasında Selçuklu Belediyesi’nde kurumsal kapasite çalışmaları yürüttüm. Son derece faydalı sonuçlar elde ettiğimizi ifade edebilirim.
Kurumlara ve yöneticilerine bir yol haritası ortaya çıktı. Kurumların yararlanıp, yararlanması ayrı bir mesele. Ancak, kurumları bütüncül olarak değerlendirme imkânı vermesi nedeniyle çok yararlı oldu. Bir örnek ortaya koyduk. Küresel kriz şartlarında ülkeler, belediyeler bu konuya yöneliyorlar. Çalışmaları kabullenen yöneticileri tebrik etmek gerekiyor: Eleştirilere kapılarını açtılar. Eleştirilmeyi kabullendiler. Kabullenemeyenler özgüveni olmayan kurumlar.
Belediyelerin neyi yapıp, neyi de yapmaması gerektiğini öğrenmek için bu bir ihtiyaç.
Bir çeşit Yol Haritası…