Başını kaldıran Türkiye
Seyyid Ahmet Arvâsi, Müslüman Türk Milleti’nin başı dik gezmesi için fikrini ve fiilini ortaya koymuş ve bu dünyadan göçmüş bir münevverdir. Mekanı cennet olsun.
Seyyid Ahmet Arvâsi’nin berzah âlemindeki yaşantısının şu günlerinde, Türkiye, yaşarken olmasını hayal ettiği bir Türkiye olarak başını kaldırmış ses vermektedir.
Bu günleri görse idi, inanıyoruz ki, çok sevinirdi.
1988 yılında daktilosunun başında vefat eden Arvâsi, bir devlet olarak Türkiye’nin büyümesini istemeyen odakların kimler olduğunu, “Milletlerin İtibarı” adlı kitabında şöyle anlatır:
“Size bu konuda bir fikir vermek üzere iki hadise nakledeyim. Yakın zamanlara kadar, ABD’de bulunan ve şimdi yurda dönen bir doçent arkadaşım anlatmıştı:
“ABD’de uzun müddet bulundum. Halkla ve akademik çevrelerle sıkı ve samimi ilişkiler kurmak fırsatını bulduğumu da söyleyebilirim.
Hemen belirtmeliyim ki, Amerikan halkı, bizi kâfi miktarda tanımıyor ve Amerikalı aydınların ise bize karşı olumsuz tavırları var. Birgün Amerikalı öğretim üyeleri ile birlikte tanınmış bir üniversitenin bahçesinde sohbet ediyorduk. Söz, dolaşıp Türkiye’nin gelişmesine ve Orta-Doğu’da oynayabileceği role gelmişti. Onlar, Türkiye’nin bir an önce, yeter derecede kalkınmasını, kendileri ile bağlarını güçlendirerek Orta-Doğu’daki görevlerini başarmasını temenni ediyorlardı.
Ben, Türkiye’nin Orta-Doğu’daki görevleri konusundaki ifadeleri çok müphem bulduğum halde, bunun üzerinde durmadım ve sadece şu soruyu sordum. “Mademki Türkiye’nin gelişmesini ve kalkınmasını istiyorsunuz. Neden, sahip olduğunuz imkânların mühim bir kısmını seferber edip ülkemi ayağa kaldırmıyorsunuz?
Neden Türkiye’min bir an önce ilimle, çağdaş teknoloji ile, nükleer enerji ile güçlenmesini ve bir Batı Avrupa ülkesi seviyesinde sanayileşmesini temin etmiyorsunuz?
Hayrete şâyandır; sohbet ettiğimiz üç Amerikalı profesör aynı anda, aynı tepkiyi gösterip kahkahalarla güldüler. İçlerinden biri şöyle dedi: “Ne diyorsunuz! Böyle bir Türkiye’nin hayali bile bizi ürkütüyor.
Düşünün, kalkınmasını tamamlamış ve bir Batı Avrupa ülkesi seviyesinde sanayileşmiş, nükleer teknolojisini çağdaş ölçülerde geliştirmiş bir Türkiye ne demektir? Elinde atom bombası, hidrojen bombası ve nötron bombası bulunan ve milyonlarca orduya kumanda eden bir Atilla, bir Fatih Sultan Mehmet ve Yavuz Sultam Selim düşünüyorum da, ürperiyorum.” dedi. Diğerleri de tavırlarıyla onayladılar. Onları dehşetle ve hayretle seyrediyordum.”
Seyyid Ahmet Arvâsi’nin ikinci anekdotu da Almanya ile ilgilidir ve onların da Türkiye’ye bakış açıları Amerikalılarınki ile aynıdır.
Bugün bu profesörlerin korktukları başlarına gelmiş durumdadır ve Türkiye başını kaldırmıştır.
Başı dik bir Türkiye, haliyle, dünyaya baş olan beşleri korkutmaktadır.
Beş devletin başına ağrılar girmiş durumdadır. Bu ağrıları dindirmek için de, bu zamana kadar ağırladıkları kişi vasıtasıyla Türkiye’min başını yeniden eğmeye çalışmaktadırlar.
“Millet eğilmez, Türkiye yenilmez.”
Bu sahipleniş, hiçbir millete nasip olmayacak bir sahipleniştir ve zor zamanların milleti olan Müslüman Türk Milleti, ferâsetini bir kez daha tüm dünyaya göstermiştir.
Koca Akif’in sedası kulaklarımızdan gönlümüze yol alsın:
“Sahipsiz vatanın batması haktır.
Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır.”
Duânızı eksik etmeyin efendim.