Basın kartı gazetecilik mezununa neden verilmez?
Ülkemizde basın kartı, “sarı basın kartı” olarak bilinir ve Basın Kartı Yönetmeliği kapsamında belli şartları yerine getirip almaya hak kazananlara verilir.
İletişim fakülteleri bünyesindeki bölümlerden biri de ‘Gazetecilik’ bölümüdür. İletişim fakültelerinin omurga bölümlerinden biridir.
Bu bölümden mezun olan öğrencilerin diplomaları, “gazeteci” unvanını iktisap ettiklerinin en açık delilidir.
Öğrenciler ‘gazeteci’ unvanı ile mezun olurlar.
Gazeteci, basının en temel aktörü durumundadır ve mesleki anlamdaki formasyonunun belgesi, beş yılın sonunda aldığı diplomasıdır.
Basın Kartı Yönetmeliği, aslında çok eski bir yönetmelik değildir ve 2001 yılında yayımlanmıştır. Bu yönetmeliğe göre basın kartı alabilmek için;
*18 yaşını bitirmiş olmak,
*En az ortaöğretim veya dengi bir eğitim kurumundan mezun olmak,
*Kısıtlı veya kamu hizmetinden yasaklı olmamak,
*5953 sayılı Kanun kapsamında sözleşme yapmış olmak,
*Gazetecilikle birleşebilen işler dışında resmi veya özel bir kuruluşta ücretli veya ücretsiz görev almamak,
*Anonim şirket ve kooperatif ortaklığı haricinde herhangi bir kuruluşun sahibi veya ortağı olmamak şartları aranmaktadır.
Basın sektöründe çalışan belli kurum ve kuruluşların sahipleri ve yetkililerine de basın kartı verilebilmektedir.
Ülkemizde üniversiteler, verdikleri diplomalar ile mezunlarına ilgili alan hakkında faaliyet yetkisi vermektedir. Gazetecilik mezunu olan bir öğrenci de gazetecilik alanında yeterli görülerek belgesini almaktadır.
Basın kartının verilmesinde maalesef bu husus dikkate alınmadan tavır sergilenmekte ve yeterliliğini diploması ile ortaya koymuş bir gazeteciden, belli bir süredir basın sektöründe çalışıyor olma şartı da aranmaktadır.
Bu husus belli mazeretlerle savunulabilir ama bir basın kartının koca bir diplomadan daha büyük görülmesini kimse izah edemez.
Basın sektöründe mektepli değil de alaylı olanlar için belli bir mesleki hizmetin aranması makul olandır ama 5 yıllık eğitim ile diplomasını almış olan bir gazeteciden hizmet şartı istemek hiç de âdil değildir.
Bu konuda sadece gazetecilik mezunu öğrencilerin çabası sonuç almaya yetmez. İletişim fakülteleri fiilen devreye girmek ve mezun ettikleri öğrencilerinin hukuklarına saygının gereği olarak, her mezunun basın kartı almasına hak kazanması gerektiği hususunda gerekli idari düzenleyici işlemlerin tesisi için çaba harcamak zorundadırlar.
Basın kartı bir kimliğe işaret edecekse, o kimliği en çok hak eden insanlar, diplomasını elinde bulunduran insanlardır.
Basın kartının suiistimal edilebileceği kaygısıyla gazetecilik mezunlarına doğrudan basın kartı verilmesi uygun görülmüyorsa; bu tavır, kontrol mekanizmasının acziyetinin ifşası anlamına gelir ki, kartın verilmemesinden daha vahim bir durumdur.
Hulasa, basın kartı gazetecilik mezunlarına doğrudan verilmeli ve bunun önünün açılabilmesi için iletişim fakülteleri üzerlerine düşen görevi yapmalıdır.
Fakülte mezunlarının elde edeceği bir hak, fakülteye itibar olarak geri dönecektir.
İtibara esas olan kimlik ise, bu kimliğin kazanılmasında asli sorumluluk fakültelerin olmak zorundadır.