Sıtkı Yonca
Sıtkı Yonca AZ DEĞERLİ HIRSIZLIK DA VARMIŞ DEMEK Kİ

AZ DEĞERLİ HIRSIZLIK DA VARMIŞ DEMEK Kİ

         Bu Ak Parti hükümetleri hırsızlığı neden önlemiyor? Neden önleyemiyor sorularına sizin de muhatap olmuşluğunuz vardır. İlk soru bir sitemin sonucuyken, ikinci soru kısmen Ak Partiyi savunmaya odaklı diyebiliriz.

         Sorular, yasalara bir göndermedir aslında.

         Peki yasa ne diyor?

         5237 sayılı Türk Ceza Kanunun onuncu bölümü ‘’Mal Varlığına Karşı Suçlar’’ başlığı altında 141.maddeden 148. Maddeye kadar ‘’hırsızlık’’ suçuna ayrılmış. Maddeleri ve taşıdığı hükümleri burada yazmak mümkün olmadığına göre, kısa süreli hapis cezalarında suçun özelliği itibariyle bir aydan başlayıp bir yıla kadar (Md.49/2) mahkumiyet cezaları önerdiğini söylemekle yetinelim.

         O halde, madem TCK da karşılığı var; neden caydırıcı olamıyor sorusu aklın işleyişi gereğidir.

         Kanaatimiz odur ki;  145.madde bırakın caydırmayı, hırsızlığı, psikolojik bağışıklığa zemin hazırlayabilecek kabiliyeti nedeniyle; teşvik edici bir tehlike bile taşıyor.

         ‘’Hırsızlık suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle, verilecek cezada indirim yapılabileceği gibi suçun işleniş şekli ve özellikleri de göz önünde bulundurularak, ceza vermekten vazgeçilebilir.’’(TCK:Md.145/1)

         147.madde ‘’Hırsızlık suçunun ağır ve ihtiyaçtan kaynaklanarak işlenmesi halinde olayın özelliğine göre indirime gidilebileceği gibi ceza vermekten de vaz geçilebilir.’’ diyor.

         Hukuki terminolojinin dışına çıkarak söyleyelim.

         Bir eylem ya suçtur ya değildir. Suç değilse TCK da ne işi var? Suçsa vazgeçmek ne demek? Burada vazgeçmeyi, suçu affetmek olarak değerlendiriyoruz; daha ötesi(hafife almak gibi) hırsızlığı suç olmaktan çıkarıp toplumu duyarsızlaştırır.

         Yasa koyucunun tercih yapma yetkisi elbette olacak ama mağdur adına affetmek gibi bir yetki kullanacaksa, mağdur neden şikayetçi olsun?

          Bize göre 145/1. madde insan merkezli değil eşya merkezli. Çünkü cezayı eylem değil malın kendisi belirliyor azlık-çokluk oranıyla. Öncelikle kavramı ‘’hırsızlık’’ olarak ele almışsanız, Türk milletinin bu kavrama yüklediği anlamın, Almanların yüklediği anlamdan daha derin ve dini kökleri olduğunu da dikkate alacaksınız.

         15 Temmuz şehitlerinden Erol Olçok’un eşi Nihal Hanım’a sorun bakalım, eşinin hala asılı duran 50 liralık  pantolonun değeri sadece 50 liradan ibaret midir? (Faraza) Pantolonu hırsız götürünce, kayıp sadece 50 lira diye cezadan vaz geçerseniz Nihal Hanım’ın vicdanen tatmin olacağını, ruhen sarsılmayacağını düşünebilir misiniz?…Mümkün mü?

         Gece saat 02 sıralarında pencere demirlerinden içeri girmeye çalışan hırsızı görerek şok geçiren ve altı ay psikolojik destek alan kadının, evinden hiçbir şey alınmadığı gerekçesiyle cezadan vaz geçtiğiniz için caydırıcı olamıyorsunuz.

         İslam, şaka bile olsa boş silahla bir insanı korkutmayı yasaklayıp insanı merkeze alırken;  korkudan şoka giren kadının ruhsal travmasını yok farz ederek ısrarla ‘’az değerli mal’’ üzerinden hüküm kurduğunuz için caydırıcı olamıyorsunuz.

         Bu madde üzerindeki yorumların çeşitliliği ortak kanaati de zorlaştırıyor.

         Örneğin:

         Değerli savcılarımızdan birisi bu maddeyi irdelerken sadece ’’ malı az değerli’’ bulması halinde hakim takdir hakkını kullanarak ya indirime gider ya da cezadan vazgeçer’’ yorumunu yapmış ama Yargıtay  ‘’koşullar’’ diyerek şekil ve özelliklerin de araştırılmasını istiyor  ‘’Çalınan paranın azlığı (50L) nedeniyle TCK nın 145.maddesinin uygulanma koşullarının tartışılması gerektiğinin gözetilmemesi bozmayı gerektirmiştir.’’ (2.Ceza D.  K.No:2019/6338-K.T.02.04.2019)

         147.Maddeyi Anayasa aykırı bulan hukukçular bile var. Haksız da değiller. Neye göre ağır, kime göre, neyin ağırlığı sorularına gerekçeleriniz nedir? İhtiyaçtan kastınız ne???

         İnsanı merkezlemeyen bir yasanın sonuç alma şansı yoktu ve olmadı. Selamlar.

        

Önceki ve Sonraki Yazılar
Sıtkı Yonca Arşivi