Ayrışmayan Bir Türkiye
Bir yeni yılın daha ilk günlerini yaşıyoruz.
Yeni yılın ilk saatlerinde bir patlama haberi aldık. Yine kalleşçe bir planla ve bir insanın yapamayacağı usulle gerçekleştirilen saldırı sonucu onlarca can hayata gözlerini yumdu.
Gece kulübünde eğlenirken öldürüldükleri için bu yapılan katliamın kendilerine müstahak olduğunu söyleyenler, yılbaşı kutlamalarını eleştirenleri hedef gösterenler, İslama yönelik ağza alınmayacak sözler söyleyenler, kendini hep ayrıştırıp söylem üretenler…
Yapılan ne, yapılmaya çalışılan ne, nereye gidiyoruz, nasıl müdahale edebiliriz, ne yapmalıyız, nerede durmalıyız?
Ülkemizin yükselmesini istemeyen, daha önceleri olduğu gibi kendilerine bağımlılığının her yönden devam etmesini isteyen, menfaatleri doğrultusunda bu ülke üzerinde hak sahibi olduğunu iddia eden herkes birleşmiş, her defasında farklı bir kesimine saldırarak iç savaş çıkarmaya yönelik girişimlerde bulunan şer odakları bu sefer de toplumun farklı bir kesimine saldırı düzenledi.
Farklı bir kesim derken ayrıştırma niyetinde değilim. Dikkat çekmek istediğim nokta, her bir patlama farklı bir camiaya yönelik oluyor. Genel anlamda polisimize ve askerimize saldırsalar da, bu sefer taktik değiştirmiş olmalılar.
Birbirimize cephe almamızı ve sırt dönmemizi istiyorlar. Ayrışmamızı ve kendi kendimizi kırmamızı istiyorlar. Neden her seferinde farklı bir kesime saldırıyorlar ki; aramızda net çizgiler görüyor olmasınlar. Kaldıralım artık şu çizgileri.
Reina’ya yönelik yapılan saldırı bir katliamdır. Bu mekanda öldürenlere oh olsun demek ise, yapılan bu katliama destek olmaktır. İnsanlar yaşamlarında özgürdürler, bizim inancımızda haram bir içecek tüketiyor, olabilirler. Bu durum, bizim o insanlara karşı acımasız davranmamıza sebep olamaz.
Bazı kesimler cenneti garantilemiş, huzura kavuşmuş, ötekileştirdiği insanları cehennemlik ilan etmiş durumda. Bu bir akıl tutulmasıdır. Kimseyi yargılamaya hakkımız yok. Allah’la arasında olan bir meseledir, hiçbirimizi bağlamaz.
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in “Bu katliamın bir mabette yapılmasıyla eğlence yerinde yapılmasının herhangi bir farkı yok." sözlerine tepki gösterilmesine de anlam vermek mümkün değil. Yanlış olan yapılan eylem, onu görmüyoruz gibi geliyor.
Yılbaşı kutlamalarına yönelik Diyanet İşleri Başkanlığı yılbaşından önceki ilk Cuma hutbesinde Müslümanların bir bayramı olmadığına vurgu yapmıştır. Bundan daha doğru ne olabilir ki! Bir ülkenin Diyanet İşleri Başkanlığı yüzde doksan sekizi Müslüman olduğunu söyleyen bir topluma doğru yön verebilmek için yanlış olanları hatırlatır, doğruya yöneltir. Bugün yılbaşı eğlencelerine yönelik açıklamadır, yarın başka bir yanlışı gidermek için açıklama yapacaktır.
Bu hutbeden yola çıkarak saldırıya bu söylemlerin sebep olduğunu söylemek, bir başka türlü akıl tutulmasıdır. Kimse bir başkanının görüşüne destek olmak zorunda değil, ama saygı duymak zorundadır.
Buradan yola çıkarak İslama ve Müslümanlara karşı ağır ithamlarda bulunmak anlamsızdır; Çünkü İslamda böyle canice bir katliam yoktur, bir Müslümanın da böyle bir eyleme kalkışması muhtemel değildir.
Hepimiz aynı olmak zorunda değiliz; farklı olabiliriz. Biz farklı olsak dahi birlik olabiliriz. Benim canım yandığında bir sorun olduğunu görüyorsam, kendim dışında herkesten ayrışmışım, demektir. Biz birlikte Türkiye'yiz.
Bir elin parmakları gibi, birimizin canı yansa hepimiz etkileniriz. Karşımızda duran, bize zarar vermeye çalışan herkesin karşısında beraberce dimdik durabiliriz. Böyle yaptığımız taktirde bir olabiliriz.