Ayet Tadında Bir Meyve: İncir
Sonbaharın gelişiyle kışlık hazırlıklar başlar. Evlerde telaşlar artar. Salça yapacaklar, turşu kuracaklar, reçel olmadan kahvaltı sofrasına oturmayanlar, sos hazırlayacaklar, sebze kurutup bir kış rahat etmek isteyenler ve tabii ki kışın yaz sebzelerini hazırca çıkarıp tazesini yemek isteyenler envaiçeşit konserve için kolları sıvar. Bağı olanların pekmez kaynattığı, bazı yörelerde tarhanaların kurutulduğu daha pek çok hazırlığın yapıldığı coşkulu bir aydır eylül.
Farkında olsak da olmasak da eylül tam bir hazırlık ve iş ayıdır. Yazlık giysilerin yerini mevsimlik ve kışlıkların alacağı dip bucak temizliklerin hafta boyu inceden inceye yapılacağı bir mevsim.
Bunca işin arasında, ‘incir çekirdeğini doldurmaz sebepler’ yüzünden karşımızdaki insanı gücendirip ‘ocağına incir ağacı dikmek’ bize yakışmayacağından ‘ bir çuval inciri berbat etmek’ yerine, ona ayet güzelliğinde bir meyve, ‘incir’ ikram edebiliriz belki.
Bu güzel ve ibretli incir anısını Diyanet İşleri Başkanlığı Kurumsal İletişim Müdürlüğünde koordinatör olarak görev yapan Yüksel Sezgin Bey anlatıyor: “Diyanet İşleri Başkanlığı ve Türkiye Diyanet Vakfı 2015 yılı Ramazan Programı kapsamında Etiyopya’ya gittik. Necaşi Hazretlerinin torunlarıyla bir arada olmak, ramazanda onların yüzünü güldürmek, ramazan sevincini paylaşmak, sofralarına katkıda bulunmak amacıyla Etiyopya’nın değişik bölgelerinde bulunduk.
Bir iftar vakti kaldığım yerde ezanla birlikte orucumu açtım. Sofrada Türkiye’den götürdüğüm Beypazarı kurusu, birkaç hurma ve kuru incir vardı. İftardan sonra akşam namazını kıldım ve çay içmek için bir kenara çekildiğimde, Nureddin isimli, Etiyopyalı bir imam yanıma geldi. Kendisine bir adet kuru incir ikramında bulundum. Hem sohbet ediyor, hem de çaylarımızı yudumluyorduk. Nureddin elindeki incirin yarısını ısırarak:
“Bu ne kadar güzel bir meyve, nedir bu meyve?” diye sordu.
Meyvenin incir olduğunu, Allah (cc)’ın üzerine yemin ettiği “Tin” meyvesi olduğunu söyledim.
Hayretle “İncir bu mu?” dedi ve besmele çekerek “Tîn Suresini” okumaya başladı. Elinde kalan yarım inciri büyük bir hürmet ve saygıyla bir peçeteye sardı. O yarım inciri ne yapacağını sordum kendisine…
“Allah (cc)’ın üzerine yemin ettiği bu inciri evime götüreceğim. Çocuklarımın ağzına birer parça koyacağım. Bir ömür damarlarımızda dolaşacak. Bu büyük bir nimet, Allah (cc) bize bu nimeti bahşetti, ne kadar şükretsek azdır.” dedi. Ben de, “Siz o yarım inciri yiyin” dedim ve yanımda bulunan bir paket inciri kendisine ikram ettim. Büyük bir heyecanla paketi alarak:
“Allah’a yemin ederim ki hayatımda aldığım en değerli ve en büyük hediye bu oldu. Sizler ne kadar büyük insanlarsınız, ne kadar büyük bir milletsiniz. 3500 kilometre mesafeden buraya geliyorsunuz ve
Allah’ın Kur’an-ı Kerim’inde zikrettiği ve üzerine yemin ettiği bir meyveyle bizi tanıştırıyor ve ikramda bulunuyorsunuz. Size ne kadar teşekkür etsek azdır. Yıllardır Etiyopya’nın değişik bölgelerinde sofralarımıza katkı sağlıyor, kestiğiniz kurbanlarla bizlere ikramda bulunuyorsunuz.
Gelecekten ümidini kesmiş olan bizlere birer ışık ve ümit oldunuz. Allah(cc) sizlerden razı olsun” dedi.
Bu duygularla Necaşi Hazretlerinin torunlarıyla vedalaşarak ülkemize döndük.”
Bu hatıra kime ne anlatır veya kimler bundan ne ders çıkarır bilmiyorum. Yalnız ben kendime söz verdim. İnşallah bundan sonra, bir incir gördüğümde veya incir yediğimde “Tîn Sûresini” mutlaka okuyacağım.
Hayat kitabımız Kur’an-ı Kerîm’de 95’inci sure. Mekke döneminde inmiştir. 8 ayettir.
Raman ve Rahim olan Allah’ın adıyla
1- İncire, zeytine,
2- Sina dağına,
3- Ve bu emin beldeye (Mekke’ye) yemin olsun ki;
4- Biz, insanı en güzel bir biçimde yarattık.
5- Sonra çevirdik aşağıların aşağısına kaktık (indirdik).
6- Ancak iman edip yararlı işler yapan kimseler başka. Onlar için kesilmez bir mükâfat vardır.
7- O halde bundan sonra sana dini (hesap gününü) yalanlatan nedir?
8- Allah “hâkimlerin hâkimi” değil midir?
Unutmayalım ki “Bir saatlik tefekkür kırk gece nafile ibadetten üstündür” buyurmuştur Peygamber (sav) Efendimiz. Gıdalara dahi ayet gözüyle bakabilirsek şükrümüz ve imanımızın tadı artacaktır. Henüz mevsimi geçmeden ayet tadındaki bu meyveyi yiyelim, yerken tefekkür edelim. Selametle kalınız.