Arka plan
Bu köşeden özellikle son 6 aydır ülkemizin çok zorlu bir dönemden geçtiğini defaatle dile getirmiştik. Ülkemizdeki son zamanlardaki artan canlı bomba saldırıları, bu gerçeği daha da gün yüzüne çıkarmış oluyor.
Yaşanan her terör saldırısından sonra ise, herkesin aklına ilk olarak ‘’kim, neden yaptı’’ soruları geliyor…
7 Haziran seçimlerinin hemen öncesinde başlayan bu tür saldırıların hepsinin ortak amaçlarından birinin Türkiye’yi istikrarsızlaştırmak, Suriyeleştirmek ve halkı tedirgin etmek istediği bir gerçektir.. Lakin bu amacın yanında her saldırının birde spesifik bir yönü olduğu da akıllara gelmektedir..
Mesela 7 Haziran seçimlerinin hemen öncesinde HDP’nin Diyarbakır seçim mitinginde bu tür saldırıların ilki kendini göstermiş, malum kişiler ise bu saldırının faili olarak Devletimizi itham etmekten geri durmamıştı. Seçimlere bu atmosferde girilmiş ve HDP beklenmedik bir oy oranı almayı başarmıştı… Dolayısıyla buradaki saldırının, mağduriyet görüntüsüyle oy kazandırma amacına yönelik yapıldığı kendini aşikâr etmiştir.
7 Haziran sonrasında ise Suruç saldırısı yaşandı. Bu olay ise, tek parti iktidarının olmadığı bir Türkiye’nin bu saldırıyla kuşatılması, failin DAEŞ etiketiyle sunularak İncirlik üssünün DAEŞ karşıtı koalisyona açılmasına, yani Suriye’deki politik düzenin şekillendirilmesinde rol oynamasına vesile oldu.
100’den fazla kişinin hayatını kaybettiği Ankara saldırısı ise, 1 Kasım yeniden seçimlerinin hemen öncesinde gerçekleşmiş ve siyaseti dizayn etme amacında olduğu birçok kesim tarafından dile getirilmişti… (Selahattin Demirtaş’ın olay yerinde miting yaparak, devleti suçlamış ve oy istemiş olması durumu daha da ironik hale getirmiştir. )
Hava Kuvvetleri binasına çok yakın mesafede gerçekleşen ikinci Ankara saldırısı ise, Türk Hava kuvvetleri tarafından sınır ihlali nedeniyle düşürülen Rus uçağından dolayı , bazı yorumcular tarafından Rusya ile ilişkilendirilmişti..
Hülasa görüleceği üzere yaşanılan her saldırı genelde Türkiye’nin istikrarını, dik duruşunu hedef alsa da, özelde başka amaçlarının da bulunduğunu düşündürmektedir.
Yeni anayasa ve Başkanlık sisteminin konuşulduğu günlerde gerçekleşen saldırıların bir amacının da bunun gerçekleşmesinin önüne geçmek olduğu ilk akla gelen durumlardan biridir… Çünkü başkanlık sistemi ile birlikte Türkiye geri dönüşü olmayan bir yükselme dönemine girmiş olacaktır.
Dokunulmazlıkların kaldırılmasının gündemde olduğu şu günlerde yoğunlaşan saldırılar dikkate alınırsa, HDP’nin uzunca süredir parlatılan siyasi figürlerinin parmaklıklar ardında kalmasını istemeyen güçlerin, bunu önlemeye yönelik hamleler yaptığı akla gelen ihtimaller arasında ön sıralarda yer almaktadır…
Güneydoğu’da devam eden operasyonlarda öldürülen yüzlerce teröristler ve halkın PKK’ya destek vermemesi gibi nedenlerle umutsuzluğa kapılan örgüte moral vermek için yabancı örgütler tarafından organize edilen bu saldırıların PKK’ya itham edilerek örgütü güçlü gösterme gayretleri olarak da okunabilecek ihtimaller arasındadır…
Türkiye, bir yandan güney sırında bir oldubittiyle terör devleti kurulma projesine karşı çıkıp küresel güçlerin oyununa çomak sokarken bir yandan da, mülteci kriziyle boğuşan Avrupa Birliği ile kıran kırana pazarlık yapan güçlü bir aktör konumundadır… İşte bundan dolayıdır ki, Türkiye’nin bu güçlü rolünün kırılıp, küresel ve batılı güçlerin menfaatleri doğrultusundaki yörüngede hareket etmesi istendiği için ülkemizde birtakım saldırı olayları yaşanmaktadır…
Mülteci sorunu nedeniyle Türkiye - AB arasında yapılacak olan zirve öncesi Brüksel’de toplantı yerine yakın yerde PKK çadırının kurulmasına müsaade/seyirci olunması, cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın da belirttiği gibi AB’nin Türkiye’ye karşı ikiyüzlülüğünün en iyi göstergesidir.
Yaşadığımız bu saldırılarda yapılan manipülasyonla görünen/gösterilmek istenen hedef Ak Parti ve Recep Tayyip Erdoğan olsa da amaç ülkemizin birliği ve beraberliği, hatta devletimizin ta kendisidir.
Rabbim devletimize zeval vermesin, birliğimizi ve beraberliğimizi daim eylesin,
Ordumuzu muzaffer eylesin,
Selametle…