Amerika’nın amacı hep aynı!
Amerika’nın oyalama kapasitesi artık her geçen gün azalarak devam etse de Fırat’ın doğusun da hareket alanının daraldığını görmekteyiz. Münbiç kırsalında Türk Amerikan askeri birliklerinin ortaklaşa devriye görevine çıkmalarının anlamı Türkiye’yi oyalama taktiği olarak görülmelidir. Amerika’nın özellikle haziran ayından beri Türkiye’yi oyalama taktikleri artık Türkiye tarafında rahatsızlık oluşturması Amerika’nın da farklı stratejiler geliştirmesine neden olmuştur. Türkiye her defasında Suriye ve Irak sınır hatlarındaki bu terör yapılanmalarından rahatsız olduğunu deklare etse de “Amerika bu rahatsızlık karşısında Türkiye’nin sınır güvenliği bizim önceliğimiz Türkiye’nin kaygılarını anlıyoruz” gibi söylemler ile Türkiye bu tür açıklamalardan tatmin olmadığını askeri ve siyasi olarak buna önlem alacağını ilan ederek Amerika’ya güvenmediğini belirtmiştir. Türkiye Fırat’ın doğusunda ortaya çıkan PKK veya PYD terör devleti yapılanmasına neye mal olursa olsun asla izin vermeyeceğini defalarca belirtmesi Amerika’nın bölge de yaptığı politikalarda değişikliğe yol açmasına sebep olmuştur.
Amerika’nın bu bölge de tüm oyalama taktiklerinin asıl amacı PYD ye bir devletçik kurma çabasıdır. Şimdiye kadar bunu Deaş terörü ile mücadele kılıfına büründürse de bunun böyle olmadığını Türkiye dahil bölge ile alakalı diğer devletler de artık aleni bir şekilde söylemektedirler. Rusya Dış işleri Bakanı Sergey Lavrov, "İdlib'in Suriye'deki son sorunlu bölge olduğu konusundaki düşüncenize katılamayacağım. Orada Fırat'ın doğusunda, kesinlikle kabul edilemeyecek şeylerin olup bittiği muazzam büyüklükte topraklar var. ABD bu toprakları Suriyeli müttefikleri, başta Kürtler üzerinden orada bir sözde devlet kurmak amacıyla kullanmaya çalışıyor. Bu topraklarda, ABD kesinlikle yasal olmayan yollardan bir sözde devlet kurmaya ve orada kendi himayesindeki kişiler için normal yaşam şartları oluşturmak için her şeyi yapıyor" diyerek Amerika’nın bölge politikasını eleştirmesi olayın sadece Türkiye ile sınırlı kalmayacağını göstermektedir.
Tüm bu endişeleri köşemizden defalarca değinmemizin ana sebebi de Milletimizin her zaman bölge üzerinde oynanan oyunlardan haber olmasını sağlamak Amerika’nın bölge üzerinde ki emellerini göstermeye çalışmaktır. Bizler Rahip Rıza Sarraf davasını, Nato skandalını veya Döviz kuru operasyonuna bu açıdan bakmaktayız. Şimdi Türkiye yerel seçimlere odaklanmaya başladığı şu günlerde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Demirtaş kararı Türkiye’yi siyaseten köşeye sıkıştırma politikası olarak görmek denilebilir. Batı el birlik olmuş Türkiye’nin önünü kesmeye çalışması bizlerin olaylara bakış açımızı asla değiştirmemelidir. Bunu ister tutuklu gazeteci meselesi veya Demirtaş'ın serbest bırakılması kararı , Güneyimizde kurulmaya çalışılan devletçik yapılanmasını perdeleme çabası ve bizi içeride birbirimizle oyalama taktiği olarak görülmelidir. Güneyimiz de olan tüm bu gelişmelerden haberdar olan muhalefet partilerinin AİHM kararına uyacağını anayasal olarak kabul ettiğini söylemelerinde yine dış siyaseti iç siyasete malzeme yaptıklarını göstermektedir. Söylemler İktidar da olan Başkan Erdoğan ve yönetimini yerel seçimlerde köşeye sıkıştırma amacı taşıması muhalefetin İktidar kaybetsin de yanında da Türkiye kaybetse ne olur mantığı olarak düşünmekteyim.