Prof. Dr. Önder Kutlu
Prof. Dr. Önder Kutlu AK PARTİ ‘İŞİ’ BİLİYOR

AK PARTİ ‘İŞİ’ BİLİYOR

Malum, seçim dönemi başladı. Partilerde hummalı bir çalışma var. Seçime girecek siyasi partiler adaylarını belirlemekle meşguller. Farklı yöntemler kullanıyorlar. Kimi belli bölgelerde önseçime gideceğini açıkladı, kimi merkez yoklaması ile belirleyecek kimi de daha farklı ve alışılmadık yöntemler kullanıyor.

Seçimin favorisi, Ak Parti en son ifade ettiğimiz tarzı benimsedi. ‘Alışılmadık yöntemleri’ uygulamaya koyuyor. Geçtiğimiz haftalarda teşkilatlara Temayül Yoklaması yaptılar. Teşkilat mensupları kimleri milletvekili adayı olarak görmek istediklerini Genel Merkeze bildirdiler. Bu, sürecin birinci aşamasıydı. Parti mensupları görüşlerini ortaya koydular.

Sonra mülakatlar yapıldı. Milletvekili adayları oluşturulan komisyonun karşısına çıktılar. Sorulan çeşitli sorular aracılığıyla eğilimleri, kapasiteleri, partiye katabilecekleri şeyler, partiden beklentileri gibi pek çok konuda fikirlerini beyan ettiler.

Sürecin başka bir aşaması ise bugün uygulamaya konuldu. STK yönetim kurulu üyeleri aday adayları içinden (veya dışından) aday olarak görmek istedikleri kişileri kullanmakta oldukları oylarıyla ortaya koyuyorlar.

Bu, ‘alışılmadık’ bir uygulama. Çok yönlü yararları olabilecek bir girişim. Hem parti açısından bir duruş biçimi, hem STK’lar bakımından bir tercih, hem seçmen ve toplum noktasında bir uygulama hem de aday adayları için düşünülen boyutları bulunuyor. O nedenle ‘çok yönlü’ ifadesini kullanmayı tercih ettik. Herkesi ilgilendiren bir yönü var, yani.

Diğer partiler bunu eleştirebilirler. ‘STK’ları siyasetin içine çekmekle’ itham edebilirler. Toplumu ‘siyasallaştırmakla’ suçlayabilirler. Bence bu iddiaların hiçbir geçerlik payı yok. Kimse zorla, kolu bükülerek oy kullanmaya zorlanmıyor. Sadece bir ‘davet’. Katılan katılır, katılmayansa katılmaz.

Şahsen ben de bir STK’yı temsilen oy kullanma hakkına sahibim. Başkanlık görevini yürüttüğüm HİSDER (Hikmet İlim ve Sanat Derneği) adına. Yönetim kurulunda görev yapan birbirinden kıymetli arkadaşlarımızla biz bu ‘fırsatı’ değerlendirme kararı aldık. Zira partileri eleştiriyor, adaylarını belirlerken bizimle istişare etmedikleri için kızıyorduk.

Hangi partiye oy vereceğimiz bizim meselemiz. Ama mademki böyle bir talep var, bize icabet etmek düşer. Diğer partilerden de aynı yönde talep gelirse, oralarda da oy kullanmaktan imtina etmeyiz. Nihayetinde üyelerimiz adına hareket ediyoruz. Üyelerimizin içinde farklı partilere oy kullanabilecek arkadaşlarımız bulunabilir. Buna bizim söyleyecek hiçbir lafımız olamaz. Zira biz bir STK’yız. Düşünce kuruluşuyuz. Toplumsal sorumluluklarımız bunu gerektirir. 7 Haziran günü sandığa gider, bize en yakın olduğunu düşündüğümüz partiye oyumuzu kullanırız. Kullanmayabiliriz de. Bu bizim şahsi tercihimiz.

STK’lar açısından pozisyonumuzu ortaya koyduk. Ak Parti açısından konu gene çok boyutlu. Öncelikle topluma bir mesaj veriyorlar. ‘Biz kamuoyunu ve sizin temsilcilerinizi önemsiyoruz’ diyorlar. Temayül sonuçlarını hangi ölçüde dikkate alacaklarını bilmiyoruz. Ama bize düşen ‘dikkate alacaklar’ gibi hareket etmek. Yoksa bu kadar zahmete niçin katlansınlar? Toplumu temsil kabiliyetine sahip insanları ve temsilcileri oy kullanmaya davet etmelerinin bir maliyeti bulunuyor. Sonuçlara hiç itibar etmezlerse bizi üzerler. Kendimizi kullanılmış hissederiz. Ama illa da STK’ların görüşü doğrultusunda karar vermelerini de beklememek gerekiyor. Başka paydaşlar da bulunuyor da ondan.

Parti açısında en büyük kazanç bununla sınırlı değil. Bu aynı zamanda bir ‘halkla ilişkiler’ faaliyeti. STK’lar bunu konuşuyor. Medya gündemine alıyor. Toplum da süreci ve sonuçları merak etmekte. Seçim döneminde daha ne olsun?

Ayrıca, STK’lara verilen üstü örtülü bir mesaj: ‘Bu adaylar sizin, onlara sahip çıkın’ demek. Haftalardır aday adayları o dernek senin, bu vakıf benim koşturuyorlar. Toplumun temsilcileri ile kaynaşıyorlar. Kendilerini tanıtırken, partiyi de anlatıyorlar. Çok akıllıca bir uygulama. ‘Bedava’ propaganda, ‘bedava’ halkla temas.

Oy kullanma bir istişare demek. ‘STK’lar ne düşünüyor’ aslında ben de çok merak ediyorum. Zira o kadar çok kuruluş, bu kadar fazla aday adayı içinden bir tercih ortaya koyacak. Maniple edilme ihtimali neredeyse sıfır. Parti teşkilatlarını belki yönlendirmek mümkün olabilir, ama bu kadar çok sayıda ve ilgi alanında çalışma yürüten kuruluşu ve temsilcilerini kontrol etmek neredeyse imkânsız. Vicdanıma göre oy kullanırım. Sadece şahsımı düşünsem belki farklı yaklaşma ihtimalim olabilir(di), ama tüm toplumu düşünmek zorunda olduğum için daha fazla dikkat ederim.

Aday adaylarına verilen mesaj da çok açık: ‘Git, toplumu temsil eden insanlarla beraber ol, onların gönlünü yap’. Seçimden sonra toplumu unutmamaları için düşünülen bir yol. Toplumsal boyutu ağır basan bir tercih.

Seçimden sonra birinci öncelikli mesele yeni anayasa. Anayasa yapım sürecinde toplumla daha fazla hemhal olmak gerekecek. Aday adaylığı döneminde bunu başarabilenler, seçimden sonra daha avantajlı olacaklar. Şu anda milletvekili adaylarının ‘rütbesi’ yok. Herkes aynı durumda. STK temsilcisi de, normal vatandaş da aynı statüde.

Ama seçimden sonra ister istemez bir hiyerarşi oluşacak. Vekiller milletten farklı olduklarını düşünecekler. Toplum da ona uygun davranacak. En iyisi toplumu, sosyal organizasyonları ve aday adaylarını şimdi ‘kaynaştırmak’. Sonrası, Allah kerim.

Görüldüğü gibi bu uygulama herkes açısından avantajlı. Herkesin işine geliyor. Herkes faydalanıyor. Ak Parti seçmenle teması ve toplumun nabzını tutmayı çok iyi biliyor. Konunun başkaca yönleri de bulunuyor. Oralara değinmek için yerimiz kalmadı.

Ama şu kesin: Ak Parti kendine güveniyor, topluma güveniyor.

Darısı diğer partilerin başına…

Davet ederlerse, onlara da görüşümüzü beyan ederiz…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Prof. Dr. Önder Kutlu Arşivi