Ak Parti iletişim alanında yetersiz kalıyor
Yeni bir algı operasyonu daha yapıldı ve olayın aktörleri neticeye ulaştılar. Ülkede 1.5 aylık ayçiçek yağı stoku kaldığı yönündeki haberlerden sonra insanlar marketlere hücum ederek, rafları boşalttılar; yağ fiyatları olmadık şekilde yükseldi.
Mantıklı olalım…
Böyle bir şey olabilir mi? Böylesi temel bir tüketim maddesi konusunda yöneticiler, devlet bu kadar hazırlıksız yakalanabilir mi?
Maalesef bu da bir provaydı. Tarım bakanlığındaki nöbet değişiminin hemen ertesi gün böyle bir olayın gerçekleşmiş olması son derece düşündürücü.
Aynı günlerde zeytin ağaçlarının kesilerek, yerlerine maden ocakları açılacağı yönündeki haberlerin paylaşılması tesadüf müydü?
İnsanımız olmadık haberlere, gerçekleşme ihtimali bulunmayan olaylara karşı oldukça hassas hale geldi.
Bu kadar büyük bir ekonomide, hele de Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi gibi yönetimde koordinasyona önem veren bir modelde böylesi provokasyonlara karşı koruyucu bir mekanizmanın bulunmaması en basit ifadeyle tecrübesizlik.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tam da bu tür durumlar için öngörülmüş bir kurumdur. Anlık ve en doğru bilgiye sahip olup, ilgili kişi, kuruluş ve kamuoyunu aydınlatma sorumluluğu bulunuyor.
Toplumu kışkırtan kesimlerin iyi niyetli olmadığını düşünüyorum. Bir taraftan uluslararası piyasalarda sürekli olarak yükselen petrol fiyatları ve neden olduğu maliyet artışları ile enflasyon karşısında ücret artışı talep eden milyonlar, diğer taraftan vergi muafiyeti talep eden kesimler mevcut.
Birileri utanmadan kalkıp, vergileri düşür, ücretleri artır, fiyatları kontrol et, enflasyonu dizginle gibi birbiriyle tamamen ters etki yapacak önerileri getirmeden sıkılmıyorlar. Buna karşı ne Ak parti ne de hükümet etkili bir iletişim ve bilgilendirme süreci yönetebiliyor.
Dezenformasyonla toplumu zehirleyenler kendilerine uygun bir alan bulabiliyorlar.
Sonra birileri kalkıp ‘ülkede diktatörlük düzeni var’, ‘tek adam her konuda karar veriyor’ diyebiliyorlar. Öyle bir durum olsa sen konuşamazdın.
Bugün, OHAL uygulamasını kaldıracaklarını söyleyenler beş sene önce, sistem değişikliği getiren referandum ile çok daha ağır bir model olan sıkıyönetim uygulamasının kaldırılmasına karşı çıkmışlardı.
Bugün karşı çıktıları OHAL, sivil bir yönetim modeli iken sıkıyönetim sevk ve idarenin silahlı kuvvetlere geçtiği çok ağır bir modeldi.
Kusura bakılmasın; bu kadar açık bir operasyon varken, millete tuzak kuran kesimlere karşı, hukuk içinde bir mücadele yapılmamasını anlayamıyorum.
Millete yukarıdan ve basın açıklaması şeklinde değil ama doğrudan bilgi kanalları aracılığıyla bir bilgilendirme yapılması gerektiğine inanıyorum.
Kanaat önderleri, sivil toplum liderleri ve toplumun değer verdiği insanları bilgilendirin. Ayrıca, istişare kanalları oluşturun.
Ak Parti bilgiyi yönetemiyor. İletişim konusunda kaybeden tarafta yer alıyor.
Bilgiyi yönetmeyen, toplumu doğru biçimde bilgilendiremeyen kaybeder.
Yağ kuyruğuna girenler sadece muhalifler değil; muhtemelen Ak parti seçmeni de vardı.
Toplum psikolojisi sadece 67 yıl önce kurgulanan 6-7 Eylül olaylarıyla değil, bugün de yönetiliyor, yönlendiriliyor.
Birileri toplumla oynuyor. İletişim konusunda Ak Parti ve hükümet yetersiz kalıyor. Sosyal medya, internet, açıklamalar, raporlar şeklinde ortaya çıkan tezvirat haksız bir düzeni besliyor.
İnsan haklarından hukuk devletine, yolsuzluk algısından basın özgürlüğüne kadar geniş bir yelpaze birilerinin manevra ve oyun alanı haline gelmiş.
İletişim alanında bir uzmanlığım bulunmasa da reaksiyoner bir yaklaşımla tepkisel değerlendirmeler yapmak olmadığını biliyorum.
Toplumun derinliklerine inmek lazım: Çarşı, pazar, cadde, sokak, tezgâh, toplu taşıma, park, bahçe, cami, cemaat gibi alanlara ulaşmak gerekiyor.
Buralarsa, sivil toplumun hizmet alanına tekabül ediyor.