AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞI
Tarih sahnesinde şanla ve şerefle 600 yıl hüküm sürmüş Osmanlı Devleti’nin manevi mimari Şeyh Edebâli, küçük bir fidanın dev bir çınara dönüşmesi için gereken can suyunu Osman Gazi’ye: “Evlat, insanı yaşat ki devlet yaşasın” testisi içinde vermiştir. Edep ve feraset timsali Osman Gazi bu testiyi, altı asır kırmadan taşıyacak bir nesle emanet etmiş ve o nesil de, ahde vefanın zirvesine çıkmıştır.
“Bu testi şu an kırık” diyenlerinizi duyar gibiyim.
Evet, testimiz kırık ama parçaları elimizde, kaybolmadı.
Edebâli’den günümüze can suyunun adı modern tabiri ile sosyal devlet oldu. İlke olarak anayasamızda yer buldu. Yeni anayasa çalışmalarının da merkezine oturdu.
Sosyal dokunun en temel unsuru insandır. Bu dokunun korunmasına yönelik temel aktörün belirlenmesi boyutunu, sosyal devlet olmanın gereği için atılmış ilk adım olarak görebiliriz. Yakın zamana kadar, sosyal devlet olmanın gereği için kurulmuş çok sayıda teşkilat, farklı üst yönetimlere bağlı olarak ve dağınık şekilde hizmet vermeye çalışıyorlardı. Bunlar arasında Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu, Özürlüler İdaresi Başkanlığı, Şehit Yakınları ve Gazi Dairesi Başkanlığı, Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı Genel Müdürlüğü gibi kuruluşları sayabiliriz.
Kırık testi onarılmaya başlandı İNŞAALLAH.
Parçalar tek tek bir araya getiriliyor.
633 sayılı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile, sosyal dokuya yönelik dağınık şekilde hizmet veren tüm aktörler tek çatı altında toplanmıştır. Bu çalışmayı, sadece yeni bir bakanlığın kuruluş çalışmasından ibaret görmek haksızlık olur. Kanaatimce bu gelişme, “önce insan” ilkesinin ete kemiğe büründürülmesidir. Bu Bakanlığın kurulmuş olması, insanımızın geleceğine ve insanımızı anlamaya yönelik yapılmış önemli bir yatırımdır. Kısa dönemde meyvesini vermezse de, uzun dönemde kazanan, anlaşıldığının farkına varan insanımız olacaktır.
Yeni kurulan bu Bakanlığın taşra teşkilatı, Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü’dür. İl müdürlüğüne bağlı olarak çeşitli birimler örgütlenmiş durumdadır. Bakanlığın illerdeki kanadı il müdürlüklerine büyük ve önemli görevler düşmektedir. Kendinden haberdar etmek ve varlığının farkındalığını artırmak, bu görevlerinin başında yer almaktadır.
“Hizmet etmek sayılır erkeklikten nişana,
Halkına hizmet etmek şereftir bir insana.” (Genceli Nizami)
İsteyerek ya da hasbelkader bu şerefe talip olma fırsatına sahip olan insanlar arasında en nasipli olanların, bu Bakanlık bünyesinde hizmet verenler olduğunu düşünüyorum. Bu bünyede, ben şuna inanıyorum ki, ne kadar çok iyi şeyleri yapmayı düşünürseniz, Allah da size o kadar çok yardım edecektir. Kelam ehli bunu ne de güzel söylemiş:
“İyiliği ezelden âdet et sen özüne,
İyiliğin her yanda kapı açar yüzüne.”
“Dünya için istediğimiz makamları, Rabbim ukbayı kazanmaya vesile kılsın” diye dua eden insanlar için önemli bir hizmet mekanı. Karşılıksızlık burada; vakıf kültürünü yaşatmak burada; diğergam olmak burada; sevindirebildiğini görmek burada; en samimi “Allah razı olsun”lar burada. Muhatabınız, devlete en çok ihtiyaç hisseden insanlardan oluşuyor çünkü. Bu insanlar ki:
Yol bilmez, dil bilmez,
Katıklı yemek yemez.
Açlık bükse de belini,
Edebinden istemez.
Teşkilatlanmasını tamamlama aşamasında olan ve il yöneticilerini peyderpey atamaya devam eden Bakanlığın kanaatimce en önemli sorumluluğu, İnsanlığın Serveri Efendiler Efendisi’nin (S.A.V.), “ İşi eline veriniz.” düsturuna sahip çıkmaktır. Bu konuda özellikle üst yöneticilerin ve bölge milletvekillerimizin sorumluluğu büyüktür ve menfi neticesi veballidir. Mevlam bu insanlara kararlarında isabet nasip etsin.
İnsana hizmet edecek olan yine insandır. Öyleyse her iki taraf için de:
“İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.”
AKİF’E
“Toprakta gezen gölgeme toprak çekilince,
Günler şu heyulayı da elbet silecektir.
Rahmetle anılmak ebediyet budur ancak,
Sessiz yaşadım, kim beni nerden bilecektir?”
Sessiz yaşadım diyen Akif, sedasını yüzyıllara duyurmuştur ve bir milletin bağımsızlığına sembol olmuştur. Ey Koca Akif! Sen Çanakkale’yi görmesen de, bu nesil senin sayende Çanakkale’yi öğrenmiştir ve unutmayacaktır. Marş’ın dimağımızda, adın yâdımızdadır.
Rabbim bizlere de Akif gibi sessiz yaşamayı nasip etsin.
Duanızı eksik etmeyin efendim.