AHLAKIN TEMELLERİ
Ahlakı kolay tanımlayabilirsiniz belki. Kestirmeden giderek ‘’namuslu olmaktır’’tanımı gibi mesela. Beğenmediniz, biraz felsefe soslu falan olsun diyorsanız ‘’insanın doğaya uygun olarak kendidoğasınca yaşamasıdır’’ tanımı size iyi gelmeli. Yine kesmedi biraz da entelektüel olsun istiyorsanız‘’insan olmak, insan haline gelmeyi öğrenmek için çalışmaktır.’’ diyerek hem eğitim hem de cümle içine gizlenmiş bir ahlak tanımı yapmış olursunuz.
Birinci tanımın doğru olduğunu kabul edelim. Bu tanım bizim ahlak hakkında hangi sorularımızın cevabını veriyor ki? Örneğin ,öyleyse namus nedir? İçinde neler taşır? Her toplumun namusa yüklediği anlam aynı mıdır? Bir iyiliği ifade ettiğine göre bu iyiliğin kaynağı nedir gibi soruların cevabı var mı bu tanımlamada?
Böyle bir tanımlama genel ahlakı kuşatır düşüncesiyle yapılmış belliki. Özeli bile tam kavrayıcı değilken geneli nasıl kuşatsın. Bir Marksistin namus anlayışı ile Müslümanın namus anlayışı aynı mıdır?
İkinci tanımın penceresinden bakarsanız doğanınkendisinde bir şuurun varlığından söz ediyorsunuz demektir.Çünkü ona canlı model gibi bakıyorsunuz.Halbuki bizimdoğayı kullanırken kullanacağımız tercihler vardır ve onun bizim irademize karşı çıkmak gibi bir şuuru yoktur. Öyleyse insan ,kendisi bir iradeye muhtaç olan varlıktan nasıl bir ahlak çıkaracak? Kant, soruyu ‘’eğitimcileri kim eğitecek ‘’ diye soruyordu.Ampiristlerhiç değilse (bilgilerin kaynağının deney ve gözlem olduğunu dolayısıyla ahlakın da insan doğasıyla değil deneyve gözlemle ilgili olduğunu savunan felsefi ekol)gözlenen ve tecrübe edilenlerkimi gözleyip neyi tecrübe edecekler sorusunu kendilerine neden sormazlar?
Pedagog ‘’eğitimde basitlikle ve saf ahlaklılıkla bağdaşan bir kültür insanından’’ bahsederken saf ahlaklılık neden sadece retorik planda kalır da örnekler sunmaz veya sunmak istemez?
Mesela kumar oynamak veya oynamamak‘’saf ahlaka’’ dahil midir?Oyun iki taraflı olduğuna göre kazananı ve kaybedeni vardır. Peki kazananın,(olayı yalın bir statü açısından bile değerlendirmeye alsanız)toplumsal karşılığı pozitif midir? Ya kaybedenin aile bireyleri açısından sevgiyle bağlantısı nedir?
Yukarıdaki örneğin şöyle tezahür ettiğini varsayalım. Kazanacağını bile bile kendisine kumar teklif edilen birisi, teklifi ret etmiş ve ret gerekçesini de şu düşünceye dayandırmış olsun. ‘’Evetkazanacağımdan eminim ama öbür tarafta da kesinlikle kaybedeceğime inanıyorum.’’ Bu düşünce her iki tarafa da kazandırıyor mu? Evet. Çünkü kaybedecek olan da kaybetmekten kurtuldu. O halde kaybetmeyen ve de kaybettirmeyen ahlaka saf ahlak dememiz de bir sakınca var mı?
Peki bu ahlakın kaynağı nedir. ‘’Burada kazanırım ama öbür tarafta kaybederim’’ diyen insan bunu kimden öğrenmişse kaynak odur.Evet burada eklektik bir durum söz konusu. Kişi kendisini dünya ile sınırlandırmayıp ölüm ötesi bir seçim de yaparak diriliş ruhuna gönderme yaptığını anlamak için irfan sahibi olmaya gerek yok. Demek ki ahlakın kendisi aynı zamanda bir seçimdir.
Peygamberimiz (S.A.V) ‘’Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim’’buyururken tamamlatmak isteyen iradenin Allah olduğu açık ve net değil midir?
Kısacası bizim dünyaya olan aşırı tutkularımız nedeniyle düşmüş olduğumuz hataların Allah tarafından peygamberleri vasıtasıyla doğrultmaya çalıştığı düşünce sistemine ve o sisteme simetrik davranışlara ahlak diyoruz. Temeli Yaratıcıya bağlı olan bir ahlaktan daha saf ahlak nasıl olur bana söyler misiniz?’’İnsan haline gelmeyi öğrenmek içinçalışmak‘’ tanımının da bizim anlayışımızda karşılığı budur. Selamlar.