Adını koyma zamanı
Bazı HDP’li milletvekilleriyle Cumhuriyet gazetesinin yazar ve çalışanlarının bir kısmının tutuklanmasının ardından yine aynı yaygara koparılmaya başlandı. Yok, efendim seçimle gelen yine seçimle gitmeliymiş, gazeteciler tutuklanamazmış falan filan… Kusura bakmasınlar ama Türkiye verebileceği tavizi zamanında vermiştir. Ülkemizin içinden geçtiği süreçte herkes hak ettiği muameleyi görecektir.
AK Parti hükümeti terörle mücadele konusunda sonuçlarına bakıldığında yanlış görünen çözüm sürecini başlatarak ezber bozan bir adım atmıştı. Atılan bu adım siyasi olarak partiyi zor duruma sokabilecek bir hamleydi. Fakat 30 yılı aşkın süredir devam eden terör belasına belki bir çözüm olur diye yapılan bu iyi niyetli çalışma önce terör örgütünün siyasi uzantısı HDP, 7 Haziran seçiminden sonra da PKK tarafından sabote edildi. O dönemin moda deyimiyle masa bir daha toplanmamak üzere devrilmişti. Hükümet bu adımıyla gerek Kürt kökenli vatandaşlarımıza gerekse dünyaya şu mesajı vermiş oldu; “Bakın silahlı mücadeleyi bir kenara bırakıp barışçıl yollarla çözüme ulaşmak istedik ama gerek terör örgütü gerekse onun siyasi uzantısı buna yanaşmadı. Biz elimizden geleni yaptık. Bundan sonrası onların bileceği iştir.” Gerçektende bu çözüm süreci hamlesiyle PKK ve HDP’nin niyetlerinin üzüm yemek olmadığı çok net bir şekilde ortaya çıkmış oldu.
Suriye ve Irak’ta yaşanan sıcak gelişmeler, ülkemizde devam eden terör olayları devam ederken bu tarz önlemlerin alınması kadar doğal bir şey yok. Zaten mecliste dokunulmazlıklar kaldırılalı epey zaman olmuştu. Devlet Bahçeli ve Kılıçdaroğlu bile savcılar ifadeye çağırdığında giderken HDP’liler akılları sıra artistlik yapmışlardı. “Biz gitmeyeceğiz, güçleri yeterse gelip alsınlar” diyorlardı. Araya 15 Temmuz darbe girişimi girince unutulduğunu zannettiler ama işte şimdi olduğu gibi adalete hesap verme vakti geldi. İnşallah en kısa sürede yargılanıp, hak ettikleri cezayı çekerler. Milletvekili olmak kimseye her türlü naneyi yiyip hesap vermeme lüksünü vermemektedir. Lafa geldiği zaman dokunulmazlıklar kaldırılsın diye efeleniyorlardı. Bu günleri hiç hesaplamadılar galiba. Fazlasına gerek yok sadece hakkettikleri kadar ceza alsınlar kafidir.
Seçimle gelen seçimle gitmeli geyiği ise ayrı bir komedi. Milletvekili oldular diye dört yıl boyunca kafasına göre takılma hakkına kimse sahip değildir. Terör örgütüyle işbirliği yapıp vatana ihanet edenlerin ise hakkı hiç yoktur. Bizim tatlı su liberalleri yine eylemlere başladılar. Diğer yandan da AB bu duruma kayıtsız kalmazmış, bunu kimseye anlatamazmışız falan diye aba altından sopa gösteriyorlar. Avrupa Birliği’nin tepkisi, sözüm ona yayınladıkları sert raporlar ülkemizde sadece bu bir kısmı bizzat Avrupa tarafından beslenen tatlı su liberalleri tarafından ciddiye alınıyor. Sokakta bir karşılığı yok. AB Türkiye’ye akıl vermeye kalkmak yerine ilk önce kendisi terörü desteklemeyi bir kenara bırakmalı. Kendi içerisinde barındırdığı teröristleri, darbecileri ülkemize iade etmelidir. Er yada geç Türkiye’nin bundan sonra sadece Ankara’dan yönetileceğini öğrenecekler.
İçinden geçtiğimiz bu kritik dönemde kıvırmadan, topu çevirmeden, başkaları ne der diye düşünmeden bazı şeylerin adını net bir şekilde koymalıyız. Kimliği, unvanı ne olursa olsun teröriste terörist, darbeciye darbeci, ite it, puşta puşt demeliyiz. Biz kararlı olursak bu çemberi yarıp, daha huzurlu bir Türkiye için ortada bir engel bırakmayız.