Adâlet dilde değil fiilde güzeldir
Hukukuna saygının teminatı adâlettir.
Unutma ki, adâletin neticesi saâdettir.
Kaydeder her şeyi zulüm gören körpe canlar,
Uzak değil hesap günü, yakındır yarınlar.
Kimsede bırakmazlar kimsesizin âhını.
Uykuda geçirme hiç en kıymetli ânını.
Nedir diye sorarsan eğer, en kötü sefâlet,
Adâletsizliktir ki, iflah olmaz o illet.
Saygı gerek insanın aziz hukukuna,
Aldığın her nefes can katar onuruna.
Yarınlara yürüyecek en güzel değerler,
Gözetilen haklardır, hak gözeten neferler.
Irkım olmadı hiç adâletsizliğe örnek,
İstemek ne kelime, hak senin mülkün demek.
Sevgi ikliminde fırtına, boran olmaz.
Teklifsiz dostluklarda güllerin rengi solmaz.
Eğer şüphe duyarsan hakkının sıhhatinden,
Meraklanma! Bu özellik insanın hilkatinden.
Eskilerin sözleri tecrübeye işârettir.
Kulun hakkına saygı, ne de güzel mahârettir.
En tatlı zamanların, adâletle yaşanandır.
Nefsine lütuf sanma, bu senin şânındandır.
Temel kalmaz binada, adâletsiz mekanda,
Ektiğin öfke ise, insan ölür imkânda.
Meyveye renk veren, kökündeki nemdir.
En tatlı lezzetler, o yüce adâlettendir.
Leylek istemezdi ki sancısına hastane.
Hakkındır dedi ceddim, aramadı bahane.
Adâlet dilde değil, fiillerde güzeldir.
Kavrayamaz zâlim ki, idâreci değildir.
Kelâmına sahip çık, söz söylemek hakkındır.
Irak sanma adâleti, beklenen gün yakındır.
Nedâmet duyma sakın, haklı duruşundan,
Dik duran yıkılmaz zâlimin vuruşundan.
Isınırsa kazanlar, hakkı yanan canlarla,
Râzı olmaz adâlet, âdil insanlarıyla.
Bu ilklemenin maksadı, nazarlara yakındır.
Hukukuna saygı istemek en temel hakkındır.
Akrostiş, Fransızca kökenli bir kelimedir ve dilimize bu şekliyle girmiştir.
Divan edebiyatında, sıralı dizelerden anlamlı cümleler üretme şeklinde icra edilen edebi sanatın adı muvaşşahdır. İstihrac da aynı maksat için kullanılmaktadır.
İlkleme, bu sanatın günümüz edebiyat dilindeki karşılığıdır.
Yukarıdaki ilklememizin mevzuu hak, hukuk, adâlet ve idareciliktir. Satırlara gizlenen merâm, hem dikey olarak verilmeye çalışılmıştır, hem de yatay olarak verilmeye çalışılmıştır ve son hüküm olarak da şiiri hitama erdirmiştir.
Bu satırlarda, benzer iki çalışma, “Meram için satırlarda gizlidir merâmımız” ve “Saklı şehir” geçmişte yerini almıştı.
Çocukça bir sanat gibi gelebilir akrostiş ama ben önemsiyorum çocukça tavırları, çocukluğu. Sinsilikten uzak net tavırları ve çocukça duruşu…
Yazıya yer bırakmayan bu girişten sonra asıl konumuza gelelim:
Adâlet.
En çok adâleti önemsiyorum bu hayatta ve her fırsatta dile getirmeye çalışıyorum bu satırlarda.
Allah, önce adâleti emrettikten sonra akrabaya yardım etmeyi emrediyor ve hayasızlığı, fenalığı yasaklıyor. Demek ki önce adâlet, önce adâlet…
“Memleketin direği adâlettir her zaman.
Adâletle nasibin saadettir her zaman.”
diyen Genceli Nizâmi, boşuna mı yaşadı?
“Adâletsiz kuvvet zâlim olur, kuvvetsiz adâlet âciz olur” diyen eskiler, bu hayattan ne götürdüler ukbaya?
Bu toprakların insanının hamurundaki baskın karışımdır adâlet.
Bu millet, âdaletin isminin geçtiği her oluşuma sebepsiz mi sarılıyor?
Adâletin kalkınmaya açılan kapı olduğunu bilen bu millet, açtığı gönül kapısı ile kucaklıyor kendine hizmete adamış delikanlı yürekleri onbir yıldır.
O delikanlı yürekler, sadece kendi ülkesi için değil, Suriye için, Filistin için, Mısır için, Doğu Türkistan için ve Myanmar için de haykırıyor adâleti dünyaya.
Herkese adâlet..
Her keseye adâlet…
İnsanlık, düşmanına bile âdil olabilmekle kemâle erer. İnsanlığın Serveri de bunu emrediyor bütün insanlara.
Üç hassas terazi’mizde de değinmiştik adâletle ilgili altın ilkelere ve tekrardan bizi kurtaracak olan, okuyucunun o yazıya ilişkin gayretidir.
Şunu da söylemeden bitirmeyelim: Adâleti başa taç edecek insanlar öncelikle idârecilerdir. Bu idârecileri de halk, başına taç eder. Kimsenin şüphesi olmasın.
Makamları ellerinden alınsa bile âdil idâreciler, gönüllerdeki yerlerini hiçbir zaman kaybetmezler. Bu kazanım, bir insana yeter de artar bile.
Duânızı eksik etmeyin efendim.