ACİL REZALETİ
Konya Eğitim ve Araştırma Hastanesi Acil bölümüne yolu düşecekler rezalete hazır olsunlar. Şu yaşadığımız çağda ben böyle bir rezillik görmedim! Acile gelen hasta 2 saat ayakta bekler mi? Bu acilde bekliyor. Acile gelen vatandaşın zaten durumu iyi olmadığı için acile gelmiştir; fakat bu acilde daha da kötüleşebilirsiniz. Hastanenin aciline geçtiğimiz günlerde bir arkadaşımı götürdüm. Acil bölümünde tadilata gidilmiş. Yenilenme çalışmaları yapılmış. 3 adet muayene odası oluşturulmuş fakat her odanın önünde yaklaşık 20 kişi sıra bekliyor. Yaklaşık 50 dk. arkadaşın muayene olmasını bekledik. Muayene olduktan sonra bu sefer tedavi odasının önündeki sıraya geçiyorsunuz. Burada da yaklaşık 40 kişi sırada bekliyor. 1 saat falanda bu sırada bekledik. Yanımdaki arkadaşım ayakta duramıyor, ağrısı arttı ama mecbur o sırayı beklemek zorundaydı. Sırada bir teyze ile konuştuk. Tansiyon ölçtürmek için sırayı beklediğini söyledi. Tabi isyan ediyordu. 1 saattir bir tansiyon ölçtüremedim dedi. Teyze senin tansiyon bu sırada beklemekten iyice fırlamıştır dedim. Gerçekten de teyzenin tansiyon iyice fırlamış. Teyze bir süre sonra iyice kötüleşti. Acile geldiğine pişman olduğunu söyledi. Gelen hastalar zaten sıra beklemekten olsa gerek, patlamaya hazır bomba gibiydi. Hastanenin içerisinde bir telaşe almış başını gidiyor. Gelen hastalarla ilgilenen bir birim, bir görevli dahi yok.
***
Adli vaka olayına gelelim. Numune hastanesinin yıkılmasının ardından, polisimiz adli vaka olaylarında genellikle Meram Eğitim ve Araştırma Hastanesini kullanıyor. Bu hastanede adli vaka bölümü yok! Adli vaka için getirdikleri zanlılar vatandaşın muayene olduğu bölümde sağlık taramasından geçiriliyor. Tadilat yapacağız derken, hastaneyi iyice kötü bir duruma götürdüklerinin farkında değiller. Adli Vaka bölümünün bir an önce hizmete girmesi gerekiyor. Acil hastalarıyla aynı bölümde adli vaka kontrolü mü olur. Burası Türkiye. Oluyor işte. Bu yazıyı yapıcı bir eleştiri olarak görüp umarım hastane yönetimi gerekli çalışmaları yapar. Bizim amacımız kırıp dökmek değil, tedavi etmek, onarmaktır...
O GÖNÜLLERİN BAŞKANI OLMAYA DEVAM EDECEK
Selçuk Üniversitesi Reklamcılık Bölüm Başkanlığı’ndan alınan Hüseyin Altunbaş ile ilgili bir yazı yazma gereği duydum. Günümüze kadar polemiklere hiç girmedim. Sadece Rektör Hakkı hoca ile twitter üzerinden kısa bir soru cevap konuşmamız oldu. Bölüm Başkanlığında Profesör varken Doçente iş düşmez denilerek görevden alındı. Tamam bu konuda bir şey diyemeyiz ama verilen eğitim, yapılan etkinlikler farkındaysanız hiç ön plana çıkmadı. Bölüm Başkanı profesör olsun da gerisi önemli değil gibi bir açıklama geldi. Bölüm Başkanlığını bir çok akademisyen yapabilir. Önemli olan o bölümdeki öğrencilerin aktifliği, aldığı eğitimle ileriye bakışı, çalışmalarıdır. Hüseyin Altunbaş çok heyecanlı, öğrencileriyle arkadaş, dost ve bir o kadarda not konusunda cimri bir hocadır. Aslında öğrencilerinin bu kadar arkasında durmasına bile şaşırdım çünkü dersler konusunda çok sert olduğunu öğrencileri hep söylüyordu. Öğrencilerine çok fayda getirecek işlere imza attı. İstanbul'dan, Ankara'dan ve Türkiye'nin farklı bölgelerinden ünlü reklamcıları, Metin yazarlarını getirerek farklı seminerler düzenledi. Öğrencilerin kendilerini geliştirmelerini sağladı. Öğrencileri sahaya sürerek, piyasayı tanımalarını sağladı. Öğrencilerine arı gibi çalışmalarını vazife edindirmişti. Sosyal sorumluluk projelerine de çok önem veriyordu. En son Trafik Şube Müdürlüğü ile görüşüp öğrencilerini gönüllü trafik elçisi yapma kararı almıştı. Bunun gibi birçok detay bulabilirim. Yani işini severek yapan ve heyecan taşıyan biriydi. Bölüm Başkanını her zaman bulabilirsiniz ama bu kadar aktif bir insanı zor bulursunuz diye düşünüyorum. Hocanın bütün şevkini ve azmini kırdınız. Bunu başardınız. Tebrik ederim. Hüseyin Hoca İstanbul'da, İzmir'de daha güzel işler yapar diye düşünüyorum. Selçuk Üniversitesi belki değerini bilemedi ama onun değerini bilecek güzel yurdumun onlarca üniversitesi var diye düşünüyorum. Hoca, Sen gönüllerin bölüm başkanısın. Çok sevdiğin öğrencilerinin abisisin, babasısın. Keser döner sap döner, gün gelir hesap döner hesabından yola çıkarak gülüp geçmelisin. Bu dünya Sultan Süleyman'a kalmadı, sana bana da kalmaz...