ACIKINCA ASFALT YENMEZ
İstanbul Türkiye nüfusunun dörtte birinin yaşadığı dev bir metropol. Hemen herkes, İstanbul Türkiye ortalamasıdır, İstanbul neyse Türkiye odur şeklinde düşünür. Bende öyle düşündüm ve 2011 seçim sonuçlarına bir göz attım. Öyle değil. CHP oyları Türkiye genelinde % 25 iken İstanbul’da % 33. Dar gelirliler için hayat zor, İstanbul’da daha zor. Bir asgari ücret ev kirasını ancak karşılıyor. Dar gelirli aileler çoluk çocukları ile beraber çalışıyorlar. Eve birkaç asgari ücret giriyor da ancak geçiniyorlar. Sosyal hayat diye bir şey yok, insanlar sadece çalışıyorlar. Vahşi kapitalizm hüküm sürüyor yani. Evler; İnsanlar ertesi gün çalışacak gücü bulsun diye istirahat edilen yerler sadece. Apartmanlarda insanlar komodin çekmecesindeki elbiseler gibi, akşam katlanıp giriyorlar dolaba, sabah vitrine çıkıyorlar.
Bugünlerde İstanbul’ da hayat patatese endekslenmiş durumda, ağzını açan patates beş lira diyor. İyi ama bu adamlar İstanbul’a şunları yaptı, bunları yaptı ya. I ıh, acıkınca asfalt yenmez, patates beş lira.
Demek ki bu ülkenin parası varmış. Bu kadar kısa zamanda bütün ülkeyi duble yollarla donatabiliyorsan, metro, hızlı tren, Marmaray, Ak Saray yapabiliyorsan asgari ücreti de insanca yaşanabilir bir düzeye çıkarabilirsin. Bu kadar liberalizmden sonra bir parça sosyal politikalara ağırlık verebilirsin. İş adamlarıyla yaptığın toplantılarda ‘yerli otomobil istiyorum’ la beraber, artık şu devasa karlarınızdan biraz feragat edin, işçinizin yüzünü güldürün diyebilirsin.
Aslında işsizlik yok, varsa da gizli işsizlik var. Vasıfsızsanız, ya da alanınız dışında asgari ücretle çalışırsanız iş çok. Ama asgari ücret işte. Üzerine hiçbir gelecek bina edilemeyen, sadece, sorulunca evet, çalışıyorum, bir işim var demeye yarayan bir ücret. Çocuklar babalarını işe gidiyor bilsinler diye, katlanılan bir ücret.
Ak Saray’dan ve milyonluk saatlerden sonra muhalefetin 1.500 TL vaadine imkansız diyerek bir seçim kampanyası yürütülemez. Muhalefet top yekûn ekonomi üzerine kurulu bir kampanya yürütüyor. Paralel yapının medya organlarına bakın, bütün göstergeleri dibe vurmuş bir Türkiye göreceksiniz. Suriyeli göçmen sorunu bile ekonomiye indirgenmiş durumda. Hükümetin her bir Suriyeliye 800 TL maaş bağladığı şeklinde bir şehir efsanesi kasten yayılıyor. Hal böyleyken paralel yapıyla mücadele, barış süreci ve başkanlık sisteminden oluşan üç sacayaklı kampanya, Ak Parti’nin bugüne kadar yürüttüğü en başarısız kampanya olacaktır.
Başkan olsan, barış olsa, paralel yapıyı asfalta yapıştırsan ne olacak. Acıkınca asfalt yenmez.
Ak Parti doksanlı yılların hem ekonomik hem sosyal hem de siyasal enkazından doğdu. O yüzden yaşı kırkın üzerinde olanlar için kolay kolay bitmeyecek bir kredisi var. Bizler için Ak Partinin oy kaybetmesi eski Türkiye’ye dönüş anlamı taşıyor. On iki yıllık kazanımların heba olması, Türkiye’nin tekrar derin odakların elindeki bir muz cumhuriyetine dönmesi anlamı taşıyor. Ama bugün yirmili yaşlarda olanlar için ne 28 şubat süreci ne de doksanların ekonomik ve siyasi krizleri bir anlam ifade ediyor. Gençler gelecekle ilgili plan yapmak istiyorlar, önlerinde asgari ücret duruyor.
Hâsılı kelam; İstanbul’dan bakınca CHP oylarını artıracak gibi görünüyor. Ak Parti hiçbir şey vaad etmiyor, CHP bol keseden sallıyor ama vaatleri umudu besliyor. Zor zamanlarda böyle olur. Piyango bileti almak, ya da göle maya çalmak gibi. Ne yaparsın, umut fakirin ekmeği.
Ak Parti kurmayları oturup yeni bir hesap yapmalı. Artık asfalt, demir ve beton yığınlarına yatırım yapmak yerine, başta asgari ücret olmak üzere halkın refahını yükseltecek formüller üzerinde çalışmalı. Aksi halde kaybeden Ak Parti değil Türkiye olacak. Ve Ak Parti kurmaylarının Türkiye’ye bu kötülüğü yapmaya hakları yok. Yanlışlarının ve hırslarının bedelini millete ödetmeye kimsenin hakkı yok, vesselam.