4 Bin Yıllık Türk Zeka Oyunu: “Köçürme”
Milletleri ayakta tutan ve onu geleceğe taşıyan en büyük şey dil, gelenek ve kültürleridir. Ancak, küreselleşen dünya düzeninde maalesef milletler kendi gelenek ve kültürlerinden hızla uzaklaşıyorlar. Değişen dünya şartlarında binlerce yıllık geçmişe sahip olan Türk milletinin bir ferdi olarak bize de düşen görevler var. Bizim görevimiz, atalarımızdan bize gelen kültür mirasımızı yaşatmak, yeşertmek ve onu gelecek nesillerle iletmektir. İşte o kültür değerlerimizden birisi de 4.000 yıllık milli oyunumuz “Köçürme”dir.
Köçürme veya dünyada bilinen adıyla mangala oyunu, Türk milleti tarafından dünya kültürüne armağan edilmiş bir stratejik zeka oyunudur. Oyun, Türkiye’de ve dünyada birçok isimle anılsa da, Kaşgarlı Mahmut'un “Divanü Lûgati t-Türk” adlı kitabında da “Köçürme” adıyla anılmaktadır.
Kazak ve Kırgız Türklerinde “Tokuz Korgool”, “Tokuz Kumalak” gibi isimlerle de anılan oyunun diğer dünya devletlerinde 100, Türk Dünyasında ise 150 farklı çeşidi mevcuttur. Bu farklılık, kurallarda da kendini göstermiştir.
Şuan dünyada en yaygın ve en sade olan mangala türü, karşılıklı 12 küçük kuyu ve “hazine” denilen yan taraflarda bulunan iki büyük kuyudan oluşuyor. Her oyuncunun 6 kuyusu mevcut. Oyuna başlarken her kuyuda 4 taş ile başlarlar. Oyun, herhangi bir kuyudan taşları alıp, birisini taşı aldığı kuyuya bırakarak, eldeki taş bitene kadar sağa doğru her kutuya birer taş koymak suretiyle oynanır. Oyundaki amaç, yan taraftaki hazineyi doldurmaktır. Hazinesinde en çok taş bulunan oyuncu galip ilan edilir. Oyun, herhangi bir oyuncunun, kuyularındaki taşları bitirmesiyle son bulur. Kendi kuyularındaki taşları ilk bitiren oyuncu, rakibinin kuyularındaki taşları da kendi hazinesine alır.
Köçürme oyunu birçok özelliğiyle Türk geleneklerini de kendi içinde barındırmaktadır. Misal olarak, kuyudan taşları alırken bir tanesini taşı aldığın kuyuya bırakmak, Türk töresinde var olan baba ocağına duyulan saygıdan ileri gelmektedir. Zira, Türk milletine göre, baba ocağı terk edilmemeli, bu ocak her zaman tüttürülmelidir. Bundan başka, kuyudan aldığın taşlardan, sonuncu taşın, rakibin kuyusundaki taşları 4, 6, 8 vb. gibi çift sayıya tamamlarsa, o kuyudaki tüm taşlar, senin hazinene koyulur. Bu da, Türk milletinin tekliğe verdiği önem ve çift başlılığın her zaman hüsran olduğu düşüncesindendir. Yine, kuyudan aldığın taşların sonuncusu, senin kuyundan bir kuyuya denk gelirse, aynı kuyunun karşısındaki tüm rakip taşları kendi hazinene koyarsın. Bu da, yine tek olanın her zaman çiften üstün olduğunu simgelemektedir. Bununla birlikte, Türk mangalasını diğerlerinden ayıran bazı kavramlar vardır. Diğer devletlerde oynan mangalada, taşlar “tohum” olarak görülürken, Türkler bunları “asker” olarak isimlendirmişler. Ayrıca bizim “hazine” dediğimiz kuyuya da “orda” yani karargah denilmiştir.
Sonuç olarak, yukarıda da ifade ettiğim gibi, bizi, biz yapan kültürümüz, gelenek ve göreneklerimizdir. Atalarımızdan gelen binlerce yıllık kültürümüzü gelecek nesillere aktarmak, milletimizin her bir ferdinin asli görevidir. Kültürümüzü sevmek, yaşatmak ve gelecek nesillere devretmek dileğiyle…