Zihni Yöneliş ve Zihin Yönetimi
Olan bitenden yalın ve uzak durarak düşünmek, kolay başarılabilecek bir yetenek değil. Bu gerekli midir sorusunu soracak da değiliz. Bununla birlikte kimi zaman kenara çekilip derin bir idrak ve fikir penceresinden vakıayı izlemek gerekiyor Paşam.
Zihnimizi yönlendiren amillerle zihnimizin yönlendiği çizgi arasında bir bağ olduğu muhakkak. Ancak bize düşündürülmek ve inandırılmak istenen olguların ve nihai kararların kendi zihin dünyamızla uyup uymadığı sorguya muhtaç olarak beklemektedir.
Günümüz dünyası tanımlanırken onca kavramın arasından “iletişim çağı” olarak isimlendirilmesine kimse ses etmiyor. İletişim kanalları ve yollarının bunca çok ve çeşitli olması bir avantaj olarak düşünülse de son tahlilde verdiği zararların toplamı avantajlarını çoktan silmiş olabiliyor.
Zihni yöneliş, insanın aldığı eğitim, terbiye, kişisel tarihi, ait olduğu milletin ve toplumun tarihi gibi birçok farklı yönden tesir altında kalıyor. Okumalar ve gözlemler, etkiye açık olma, ikna edilebilirlik… Tamamı kişinin zihni yönelişini etkiliyor. Burası tamam da zihin yönetimi konusunda düştüğümüz ve savunmasız kaldığımız durumların tahlilini yapmakta neden aciz kalıyoruz?
Kişisel algı, fikir ve kanaatlerimiz bir şekilde kıvama ve kalıba bürünüyor. Bunu bilerek, farkında olarak oluşturmak doğal ve hayatın içinde sürgit devam edecek bir sarmal. Zihni yönelişimizi inançlarımız, değerlerimiz ve benliğimiz çizgisinde tutup geliştirmenin yolu bu sarmalı dengede tutabilmekten geçiyor da zihin yönetenlerin eline düşmek vahim ve tehlikeli olanı.
Zihin yönetenler, kendimizce, fert ve “ben” olarak düşünmemizi istemiyorlar. Hatta düşünme eylemimiz gedik, ketum, eksik ve sınırlı kalsın istiyorlar. Düşünme eylemi insan için “La mümkün” olduğuna göre düşünceyi bir eksen etrafında yönetmeyi formüle ediyorlar.
Zihin yönetme tekniklerinin en önemli amacı şüphe yok ki toplumdaki dinamikleri istenilen vakit ve ihtiyaçta harekete geçirebilme gücünü elinde bulundurmadır. Günümüz iletişim ağı medya üzerinden ve daha çok sosyal olanından güçlenip beslendiği için artık tüm örgüt, yapı ve teşkilatlar bu alanda güçlü olmak ve ön almak peşindeler.
Güçlü bir sosyal hesabı olan kimlik, yazdığı bir cümle, yayınladığı tek bir kare fotoğraf ile kelli felli medya kuruluşlarına bile istediği haberi yaptırabiliyor. Hal böyle olunca zihin yönetme çabasında olanlar her türlü bilgiyi doğru ya da yanlış olmasına bakmadan istedikleri yönde yoğurmayı beceriyorlar. Sonrası daha kolay; istedikleri ağızdan konuşan bir kamuoyu… Zihin yönetenler istedikleri ağızdan ve istedikleri tondan konuşmaların olduğu bir ortamı kontrol etmede daha başarılı oluyorlar.
Bizler, yani bu toprakların derdinde, bu milletin tasasında olanlar, inançları uğruna yol yürüyenler zihin yönetenlerin ağına düşmekte neden bu kadar aceleci davranıyorlar? Soru basit değil, cevabı hiç kolay değil. Bununla birlikte sahip olduğumuz yeteneklerin zihin yönetme çabasında olanlara karşı zihni yönelişimizi bilinç ve iman çizgisine taşıyabilme gücünü bize verdiğini unutmamalıyız. Kolay ikna edilebilmek, tahlil etmeden inanmak, sorgulamadan hak vermek gibi tavırlardan kaçınarak işe başlamak lazım belki de.