Yurdumda dostu sevindiren, düşmanı üzen gelişmeler
Vatanımızda; düşmanları üzen, dostlarımızı sevindiren çok güzel gelişmeler olmaktadır. Geçtiğimiz Cuma günü Sayın Cumhurbaşkanımız, Dolmabahçe Çalışma Ofisi'nde; “Türkiye, tarihinin en büyük doğal gaz keşfini Karadeniz’de gerçekleştirerek, 320 milyar metre küp doğalgaz rezervinin bulunduğu” müjdesini kamuoyuna açıkladı.
Yılda 50 milyar metreküp doğalgaz tüketen Türkiye, bu doğalgaz rezervi hizmete girince ne kazanacak? Sorusu ile ilgili uzmanlar görüşlerini açıkladı. Buna göre:
Konutlarda, sanayide ve elektrik üretiminde günümüz itibariyle doğal gaz ihtiyacının sadece yüzde ikisini üretilebilen bir ülke artık bu rezervle 20 yıldan fazla bir sürede tamamını üretebilen ülke olacak.
Ekonomik büyümede temel girdi olan enerji maliyetleri azalacağından dolayı, doğal gaz tüketimi ucuzlayacak ve henüz doğalgazın gelmediği yörelere doğalgaz temini sağlanacak.
Türkiye rahatlayacak ve daha güvenli bir duruma gelecektir. Gazın fazlasını ihraç edebilecek. Ayrıca uzun vadeli kontratlarda fiyat rekabeti oluşturma şansı olacak.
Doğal gaz ithalatımızı dolar üzerinden yapıyoruz. Genel olarak ekonominin önemli kırılgan noktalarından biri de dolardır. Dolayısıyla Türkiye doğal gaz ihtiyacını kendi kaynaklarıyla karşılayabilecek duruma geldiğinde daha az dolar harcayıp, daha az ithalat yapılacağı için dışarıya bağımlılık azalacak ve dolar kuru üzerinde Türkiye’nin riski de düşecektir.
Rusya’ya olan bağımlılığı azaltarak hem ekonomik, hem de siyasi anlamda Türkiye’ye taze bir güç kazandıracaktır. Ekonomi üzerinde de doğrudan olumlu etki yaparak özellikle cari açığın kapatılması konusunda önemli bir fayda sağlayacaktır.
Türk-Akım projesiyle gelen Rus gazı ve TANAP ile gelen Azerbaycan gazı da beraber düşünüldüğünde, özellikle Avrupa’ya gaz ihracatında Türkiye önemli bir konuma gelebilecek. Türkiye, enerji için geçiş ülkesi olma özelliğine, üretici olma özelliğini de katmış olacak ve bu alanda önemli bir oyun kurucu olacaktır.
İthalat azalacağı için döviz tasarrufu sağlanacaktır. Eğer ihraç edecek düzeyde bir kaynak olursa da zaten döviz girdisi sağlayacağı için ekonominin bu konudaki rahatlama düzeyine ciddi katkı sağlayacaktır.
Netice itibariyle böyle bir kazanım, Türkiye’nin bölgesel güç olma gayretine ve iddiasına çok somut bir katkı sağlayacaktır.
Uzman görüşleri böyle…
Bütün bu gelişmeler, doğal olarak iç ve dış düşmanları hayli üzecek, dostlarımızı da çok sevindirecektir. Atina’nın ve Macron’un sesi olan yerli piyonlar; “Bunun işletme maliyeti var, dereyi görmeden paçayı sıvamayın; hem bakalım bize yedirecekler mi? derlerse şaşmayın. Prof. Özgür Demirtaş namlı ezik bir zat, attığı tweetinde “Dünyanın en büyük enerji rezervlerine sahip olan Venezuela’da, bir bidon petrol, bir tane Damak Çikolata bile etmiyor” diyerek köle zihniyetini dile getirmekten çekinmemiştir. Batı’nın icazetiyle yol alma şahsiyetsizliği illetiyle muallel gayr-ı milli kafaların bunu anlamalarını ve sizin sevincinize ortak olmalarını beklemek, akrepten bal yapmasını beklemek kadar abestir.
Düşmanın sevinmesi, cibilliyetinin gereğidir. Onların iç dünyalarının röntgenini bize sunan Rabbimiz bu konuda şöyle buyurmaktadır: “Size bir iyilik gelirse bu onları üzer, ama başınıza bir kötülük gelse buna sevinirler. Eğer sabreder/direnir ve muttaki olursanız, onların tuzağı size hiçbir zarar vermez. Allah onların yaptıklarını çepeçevre kuşatmıştır.” (3Âl-i İmran:120).
“Sen onların dinlerine uymadıkça yahudiler de hıristiyanlar da senden asla memnun kalmayacaklardır.” (2Bakara:120).
Üzülmekle de kalmazlar, öfkelerinden parmaklarını ısırırlar. Bakın Yüce Allah onların bu ruh halini nasıl anlatıyor: “…Onlar size fenalık etmekten asla geri durmazlar, hep sıkıntıya düşmenizi isterler. Gerçekten, kin ve düşmanlıkları ağızlarından taşmaktadır. Kalplerinde sakladıkları (düşmanlıkları) ise daha büyüktür… Kendi yandaşlarıyla baş başa kaldıkları zaman size olan kinlerinden dolayı parmak uçlarını ısırırlar. De ki; ‘Kininizle geberin.’ Allah kalplerde olanı bilir.” (Âl-i İmran:118-119)
Müslümanlar, Atina’nın ve Macron’un ya da bunların sesi olanların bu tavırlarına ve bir takım kırıcı sözlerine hazır olmaları gerekir. Tıynetlerinin gereğini yapan bunlarla ilgili de Rabbimiz şöyle buyurur: “Kendilerine kitap verilenlerden ve müşriklerden birçok üzücü sözler işiteceksiniz. Eğer sabreder ve takvalı olursanız bilin ki bunlar, yapılması gerekli olan işlerdendir.” (3Âl-i İmran:186).
Tarih ve yaşananlar bize göstermiştir ki haçlı sürüsü birbirinin dostu, müminlerin düşmanıdır. Kur’an, bu gerçeği birçok ayetinde haykırmaktadır. “Müslümanlardan olmayanların sürekli olarak müminler aleyhinde çalıştıklarını, onlara zarar verdiklerini ve içlerinde fesat çıkarmaya gayret etiklerini; müminlerin sıkıntıya düşmelerinden memnun olduklarını; müminlerin aleyhinde sürekli olarak propaganda yaptıklarını ve onlara karşı içlerinde kin beslediklerini; kâfirlerin ve münafıkların, müminlerin birlik ve beraberliklerine, başarılarına, zaferlerine ve refahlarına üzüldüklerini; başarısızlıklarına, yenilgi, hastalık ve benzeri sıkıntılarına sevindiklerini” ısrarla tekrarlamaktadır. Bütün bunlar karşısında bize düşen, sabırla direnç göstererek “muttaki duruş” sergilemektir.
İçimizdeki Yunan ve Fransız eziklere, Ertuğrul Gazi’nin şu meşhur sözüyle seslenmek istiyorum: “Zalimin köpeği olacağınıza garibin aslanı olun ki, öldüğünüzde mezar taşınıza it değil yiğit yazılsın.” Gerisi lâf-ı güzaf.