Mehmet Toker
Mehmet Toker Yerli ve milli otomobili kim, neden istemiyor?

Yerli ve milli otomobili kim, neden istemiyor?

Üretilebilirdi, üretilemezdi, fabrikası vardı, yoktu, tasarımı İtalya'da yapıldıydı, bataryası ithaldi, ne kadar yerliydi, ne kadar değildi? vb. tartışmaların ya da aleyhteki sözlerin daha dumanı tüterken, henüz mürekkebi kurumadan yerli ve milli marka akıllı araç 29 Ekim 2022 tarihi itibariyle banttan indi.

1961'de denenen, lakin prototip üretimin ötesine geçemeyen (geçmesine müsaade edilmeyen) "Devrim" otomobilinin üzerinden yaklaşık 62 yıl geçtikten sonra marka ve patenti Türkiye'ye ait bir otomobil sıfırdan üretilerek; Türkiye'yi, dünyada otomotiv markası sahibi 22 ülkenin yer aldığı ülkeler ligine 23. ülke olarak yükseltti.

Türkiye esasen 50 yılı aşkın süredir otomotiv endüstrisinde fason/montaj olarak üretim yapan ülkelerden birisi. Fiat, Renault, Ford, Toyota, Hyundai, Honda, Peugeot/Citroen, Isuzu ve Opel'in bazı modelleri Türkiye'de montajlanıyor. Mercedes, Man, Isuzu, Mitsubishı, Ford gibi markaların kamyon, otobüs ve benzeri ticari modelleri de yine Türkiye'deki otomotiv sektöründe fason/montaj üretilen araçlar. Türkiye'ye yaklaşık 60 yıldır sadece fason üretim merkezi olarak bakan ve pazar olarak gören Dünya otomotiv sektörünü elinde tutan tröstler/karteller Türkiye'nin bu yolda atacağı adımdan ciddi anlamda rahatsız oldular/oluyorlar. Tabii ki bu markaların Türkiye'de distribütörlüğünü/pazarlamacılığını yapan ve fason olarak bu markalara üretim yapan içerideki karteller de Türkiye'nin yerli bir marka oluşturup, alternatif bir ürünü pazara sürmesinden büyük rahatsızlık duydular.

Vehbi Koç ve Bernar Nahum'un İzmir Fuarında gezerken, İsrail yapımı bir fiberglass araçtan etkilenerek Ford şasesi ve motoru üzerine İngiliz Reliant firmasına fiberglasstan model/kaporta tasarlatıp, imal ettirerek üretmiş oldukları "Anadol" yirmi yıl gibi bir süre üretildikten sonra piyasadan çekilmiştir. Çünkü Koç Grubunun distribütörlüğünü ve fason/montaj üretimini yaptığı Fiat ve Ford markaları ve OYAK'ın distribütörlüğünü ve fason/montaj üretimini yaptığı Renault markaları derleme, toplama da olsa yeni bir markanın, Türkiye pazarında söz sahibi olmasını uygun görmemişlerdir.

4 Mart 1961 tarihinde, Necmettin Erbakan'ın Bakanlar Kurulunda yaptığı yerli otomobil üretebileceğimize dair sunumdan sadece üç ay sonra 10 Haziran 1961 tarihinde tamamen yerli ve milli devrim otomobilini üretmek azmi ile yola çıkanlar, o dönemde bile Türkiye'deki istemezükçü tayfanın ya da Dünya'yı sömüren kapitalistlerce fonlanan, kendilerini halkçı, solcu, sosyalist ve komünist olarak tanımlayan tayfanın itirazları ve aleyhte propagandaları ile karşı karşıya kalmışlardır. Dönemin Ulus gazetesinde yazan ve Türk solunun önemli ideologlarından sayılan Doğan Avcıoğlu, "Yerli ve milli bir otomobil üretmenin kaynak israfından başka bir manaya gelmeyeceğini" ifade etmiştir. Yine dönemin gazetecilerinden Yeni İstanbul Gazetesi sahibi Habip Edip Törehan, "Böyle bir teşebbüsü bir hayal olarak" nitelendirmiş ve "Otomobil fabrikası kurulup kurulmayacağını düşünmenin bile vakit kaybı" olduğunu ifade etmiştir. Yine dönemin (y)anlı şanlı gazetecilerinden Burhan Felek, Cumhuriyet Gazetesinde: "Bizde endüstri montajdan ibarettir. Otomobil için de montaj atölyeleri kurmak düşünülüyorsa ona diyecek yok ama fabrika hadi canım şaka mı ediyorsunuz? Daha Türkiye'de otomatik vites tamir eden atölye yok. Nereden aklımıza gelir böyle hikayeler?" demek suretiyle istemezükçü taifenin sözcülüğüne soyunmuştur. Fetö'den hüküm giymiş Altan kardeşlerin babası Çetin Altan ise yine Milliyet Gazetesinde, yerli ve milli otomobil üretme girişimi ile ilgili istihzai bir yazı kaleme almış ve "bunun mümkün olamayacağını" dile getirmiştir.

Aradan yıllar geçse de zihnen, fikren, kalben mandacı zihniyet, sahip olduğu aşağılık kompleksinden kurtulamamakta ve yerli ve milli olan her projeye karşı çıkmaya devam etmektedir. Türkiye'de gerek savunma sanayii, gerek otomotiv sanayii, gerekse Dünya ölçeğinde stratejik öneme haiz enerji vb. sanayii dallarının gelişmesi noktasında birileri, kendi şahsi veya ait oldukları alt kimliğin çıkarlarını önceleyerek, devletin ve milletin yararına olan her teşebbüse sürekli engel çıkarmanın peşinde olmuşlardır.

TOGG'un banttan indiriliş merasimi, 9 Ocak 1996 tarihinde işlenen Özdemir Sabancı suikastını yeniden hatırlatıyor. Özdemir Sabancı, Sabancı Holding'in otomotiv sektörünün yönetimini uhdesinde bulunduran kişiydi. Katledildiğinde Türk Japon işbirliği ile 5000 kişiye istihdam sağlayacak bir Toyota fabrikasını Türkiye'de kurdurmaya çalışıyordu. Böylelikle Türkiye pazarını elinde tutan Alman, Fransız, İngiliz ve İtalyan markalarının tahtını sarsacak bir adım atmıştı. O da fason/montaj üretim yapacaktı ama Türkiye'de hali hazırda montajı yapılan araçların iç pazarını ciddi oranda etkileyecekti. Bu girişiminin bedelini maalesef iki çalışma arkadaşı ile birlikte en güvenli binalardan birisinde haince ve profesyonelce bir suikasta kurban gitmekle ödedi. TOGG'un banttan indiriliş programında Mehmet Gürcan Karakaş'ın konuşmasını büyük bir dikkatle dinledim. Üretilen araçlardan otomobil değil, "akıllı cihazlar" diye bahsetmesi ve bu cihazların inovatif ve ekolojik özelliklerine vurgu yapması önemliydi. Zira 100 yıldır oyunun kenarında tutulan, oyun dışında bekletilen Türkiye, otomobil mantığının/anlayışının değiştiği önümüzdeki gelecek yüzyıla oyuna hazır ve oyunun kurallarını belirleyici olarak gireceğinin sinyalini verdi.

Otomotiv imalatı ve pazarının ezici ağırlığını deruhte eden Avrupa'da yaşanan enerji ve hammadde krizlerinden dolayı; otomotiv sektöründe tedarikçi olarak çalışan, yedek parça vb. üretimler yapan şirketlerin bir bir kapandığı, fosil yakıt fiyatlarının ekonomik silah gibi kullanıldığı bir dönemde alternatif bir yakıtla ve inovatif bir düşünceyle üretilen araçlar, Türkiye'nin ayağındaki prangaları kırması açısından önemli bir adımdır. Ayrıca yetişmekte olan nesillerin, gelecek kuşakların öğretilmiş çaresizlikten kurtulmaları ve özgüvenlerini yeniden kazanmaları adına mühim bir gelişmedir. Öyle inanıyorum ki AR-GE çalışmaları ile araçlarda kullanılan bataryalarda Lityum-İyon yerine Toryum, Bor vb. elementler kullanılmaya başlandığı zaman Türkiye, otomotiv sektöründe dünyada belirleyici güç olacaktır. Otomobil artık sizi A noktasından B noktasına ulaştırmaktan öte bir anlam ifade ediyor. TOGG ülkemize milletimize hayırlı olsun...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Toker Arşivi