Yemeksepeti değil emeksepeti
Zor zamanlar geçirdiğimiz bu günlerde firmaların aldığı önlemler ve reklamlar ilgimi çekiyor.
Bu süreçte alınan önlemlerin doğruluğu ile takdir ettiğim firmalardan birisi kesinlikle Yemeksepeti…
Yemeksepeti’nin Covid-19 önlemlerinde ilk olarak bünyesindeki firmalarına attığı mesajla işletmenin servis elemanları için bilgilendirme yaptığını duymuştum.
Yemek siparişi veren kişinin kapısına siparişini asmalarını, kapıyı çaldıktan sonra sosyal mesafeyle geride durmaları ve müşterinin paketi aldığından emin olduktan sonra ayrılmalarına yönelik önlemler almışlar.
Bu önlemlerle dikkatimi çeken firma bu hafta televizyonda dönmeye başlayan reklam filmi ile mutlu etti.
Bünyesindeki firmaların emeklerini takdir eden reklam yapmış olmaları kesinlikle çok güzel olmuş.
Emek, mücadele ve azim kokan bir reklam çalışması…
Reklamı izlemediyseniz eğer içeriği şöyle; “Osman abinin döneri, Çiğdem ablanın mantısı, Ali ustanın pidesi ve daha binlercesi biz hep yemeklerini konuştuk şimdi de gelin emeklerini konuşalım. Onlar restoranları ziyarete kapalı olsa da bu zor zamanda ayakta kalmak için mutfaklarını paket servise açmaya devam ediyor. Onların alın teri ve emeği biz evde kalalım diye. Hepsinin emeklerine sağlık dışarda tekrar buluşana kadar burası artık emek sepeti…”
Bu şekilde biten reklam gözlerimi doldurdu.
Müthiş bir birlik kesinlikle...
Reklamı izlerken tüylerinizin diken diken olmaması elde değil.
Çünkü biz birlikte güzeliz…
Anasayfalarında da birçok firma için “Evde Kal” çağrılı reklam yapan Yemeksepeti doğru bir strateji izledi. Umarım bunun yansımalarını da görürler.
Hali hazırda birçok işletme belli süreliğine kapandı.
Ama eminim her gün hevesle geldiğin işletmeyi kapatmak çok zordur.
Bu sebeple gıda alanında bazı firmalar tamamen elini ayağını çekmek yerine en azından tutunacak alan olarak paket servise yöneldi.
Önceden paket servis hizmeti veren ve kazancının büyük bölümünü buradan elde eden işletmeler şuan eskiye göre düşüşte olduğunu dile getiriyorlar.
Çare aranan alan bile zor durumda yani.
Aslında bu düşüşün ana sebebi virüs olmakla birlikte üç sebebi olduğunu düşünüyorum.
Birisi ifade ettiğim ana sebep, ne kadar uzmanlar gıdadan virüs geçmez dese de dışarıdan geliyor olmasının oluşturduğu düşünceler.
İkincisi ise kesinlikle yurttan evine dönen gençlerin artık dışardan yemiyor olması.
En büyük risk son grupta tabi ki evde kalanların yemek yapma aşkından geliyor.
Peki bu yemek yapma isteğini ortaya çıkaran ne?
Yemek yemeyi çok seviyoruz ve sosyal yaşantımız artık kısıtlı bu da birçok kişiyi kendin pişir kendin ye kısmına sürükledi.
Tamam kendin pişir,kendin ye,hadi şimdi de paylaş ama meydan okuma….
İyi de nerden çıktı bu yemekli meydan okumalar?
Hemen bir varyasyon atayım ortaya…
Zaten evde her gün hamur işi ile uğraşan eli öpülesi annelerimizden biri “Ekmeği dışardan almayım virüs olur” düşüncesi ile mutfağa girip ekmek yapıyor sonra örnek olsun diye paylaşım yapıyor.
Ve o andan itibaren sosyal medya ekmek fırınına dönüşüyor.
Herkes yaptığı ekmeklerle birbirine meydan okumaya başlıyor.
Gelsin ekmekler gitsin trileçeler….
Çünkü psikolojimiz yemek yemeye yöneltiyor bunun için mutfağa girip yemek yapmaya koyuluyoruz.
Hele işin içinde bir de bunu paylaşmak varsa kolları sıvamak farz oluyor.
Yapabilene helal olsun ama bir de hiç şimdiye kadar mikseri eline almayanlar meydan okumak için mutfağa girince sonu hayal edilemez bir durum oluyor.
Neyse umarım bu süreci atlatırız da sosyal hayatımıza geri döneriz.