Murat Can
Murat Can Yazmak Bir Hastalıktır

Yazmak Bir Hastalıktır

Yazmak bir hastalıktır. İcra edemezseniz rahatsız olursunuz… Bunun yanında yazamamakta başka bir hastalıktır. Kalemi elinize aldınız mı, iki kelimeyi yan yana getiremez, tıkanır kalırsınız. Ezberini unutmuş tiyatro oyuncusuna gelen tırak misali… Bir süredir ki epey bir süredir böyle bir haldeydik. İçimden yazmak geçmiyordu. Nitekim Lokman Bey Yeni Haber Gazetesi’ni alıp, ciddi bir gazete ortaya çıkartıncaya kadar... Gazeteyi görünce biraz kalem oynatmanın iyi olacağını düşündüm. Nitekim dilim şişmişti. Kısacası iyi oldu işte…

Ömer Dinçer Gitti, 17 Milyon Öğrenci Ders Başı Yaptı...!

Muhalifleri neredeyse 17 milyon öğrencinin ders başı yapmasını Ömer Dinçer’in gitmesine bağlayacak desek güzel bir mübalağa sanatı olur. Bu yüzden yazıya böyle bir girişi uygun gördüm. Her neyse durumu uzun uzun anlatmayalım. Ömer Dincer’in uygulamaları, yaklaşımı ve tarzı eğitim camiasıyla birlikte vatandaşa hep itici geldi. Bu iticilik yapılan güzel şeyleri gölgelemede çok işe yarar. İyi işlere imza atarsınız ancak höt hötçü tavrınız sizi kötü adam ilan ettirir. Bir kez kötü adam ilan edilirseniz geri toparlayıp sempatik olma şansınız çok azdır.

Eğitim camiasında bayram havası esmesi sanırım Ömer Bey gidince her istek ve taleplerin yerine geleceği inancının bir tezahürü. Ancak bu düşünceyle heveslenenler maalesef beklentilerini bulamayacaklar.

Şubat ataması olmayacak mesela, yada herkes Konya, Ankara, Antalya merkezde çalışamayacak. Üzücü tabi.

Bu arada eş durumu tayini için Başbakana teşekkür etmek gerek. Ömer Dinçer’in gidişiyle yüzleri gülen sanırım şimdilik sadece onlar oldu. Geri kalanı zaten hükümet politikası…

Kısaca yeni bakan Nabi Avcı ile pek çok şeyin değişeceğini düşünmüyorum ben. Ancak, Konya adına sevindirici bir durum var ortada. O da Milli Eğitim Bakan Yardımcımız Orhan Erdem beyin bakanlıkta etkisi. Aslında Orhan Erdem beyin müsteşar, geçtiğimiz günlerde Genel Müdürlükten alınan Prof. Hakan Sarı hocamın yeniden genel müdür olacağı söylentileri de sanırım bu etkiden olacak.

Olur, mu peki?

Sanmam. Cuma günü Orhan beyi makamında ziyaret ettim. Protokolde bakanlıkta ikinci sırada görünen Orhan Bey, Bakan yardımcılığından ayrılıp Müsteşar olmaz diye düşünüyorum. Hakan hocama da soracaktım ama bende ki cep telefonu iptal olmuş. Yinede onunda gideceğine ihtimal vermiyorum. Ancak bir gerçek var oda Orhan Erdem’in Milli eğitim Bakanlığı’nda artık daha güçlü ve söz sahibi olduğu… Bu güç Konya şehir âli menfaatleri için hayırlı olur diyelim.

Hazır eğitim lafzı açılmışken etine sütüne hatta atanamayan öğretmenler mevzuuna girmek isterdim. Fakat o zaman mevzu uzayacak, onun yerine bir serbest kıyafete kısaca bakıp nokta koyayım yazıya diyorum.

Serbest kıyafet güzel,  mantıklı ve doğru. Ancak bir takım endişelere bende katılıyorum. Kıyafet serbest olmalı bana kalırsa ama okullar kendileri yelek yada kazak gibi bir şey belirleyebilirler. Fakirler ne yapacak endişesini yersiz buluyorum. Zira kıyafet çok pahalı bir meta değil. Ancak ben güvenlik açısından bakıyorum olaya. Öğrencilerin en basitinden okul bahçesinden öğrenci olmayandan ayrılması gerekiyor bir şekilde. Buda bir imge ya da kıyafet ve türeviyle yapılabilir. Kısacası kısmi serbestlikten yanayım.

Devlet ve Millet terimleri yeniden tanımlanmalı…

Bizim kulakları çınlasın Ali Sürücü ağabey vardı il başkanı. Bir gün Vali Ahmet Kayhan’ın makamında Başbakan’ın programını yapıyorlar. Ali ağabey her zaman ki doğallığıyla Vali beye dönerek “ortaam yaz bakalım, biiir” deyi vermiş. E Ali ağabey doğal adam. Vali Kayhan’da alıngan değil, geçinip gidiyorlardı…

Vali biraz halk adamı olacak, protokol adamı değil. Bartın Vali’si kendine yazık etmiş. ilk kararnamede merkezde… Başbakan’ın hiç sevmediği bir vali modeli kendini açık ediverdi. Ne diyelim devletin sıcaklığını göstermektense protokol esaslarını öğreten valinin merkeze alınması kimseyi üzmez sanırım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Murat Can Arşivi