Yalan Yazan Yazar
*Yalan yazan yazar tekzip yayınlar ne kadar çok tekzip o kadar yalan. Uzun dönemde çokça yazdığım gibi canım ülkemin çok muhterem profesörleri için intikal yapmalarını eleştirtirdi isem yazarlar içinde aynı durum geçerli. Ya düzgün yazın yâda sadece okuyucu olarak kalın. Yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklar dönemi azalacak. Bunun ilanını dürüst yazanlar açıklayacak. Hiçbir siyasi bu konuda hem fikir değil çünkü.
**Pazar günü cumhuriyet bayramı, arifesi olan tek resmi bayramımız. Osmanlı İmparatorluğu, 1876 yılına kadar mutlak monarşi, 1876-1878 ve 1908-1918 arasında meşruti monarşi ile yönetilmiştir. I. Dünya Savaşı'nda yenilgiye uğramasının ardından işgale uğrayan Anadolu'da halkın işgalcilere karşı Mustafa Kemal Paşa önderliğinde verdiği Millî Mücadele, Ekim 1922 tarihinde millî güçlerin zaferi ile sonuçlandı. Bu süreçte, "Büyük Millet Meclisi" adıyla 23 Nisan 1920'de Ankara'da toplanan halkın temsilcileri, 20 Ocak 1921'de Teşkilat-ı Esasiye Kanunu adlı yasayı kabul ederek egemenliğin Türk ulusuna ait olduğunu ilan etmiş ve 1 Kasım 1922'de aldığı kararla saltanatı kaldırmıştı. Ülke, meclis hükûmeti tarafından yönetilmekteydi. 27 Ekim 1923'te İcra Vekilleri Heyeti'nin istifası ve yerine meclisin güvenini kazanacak yeni bir kabinenin kurulamaması üzerine Mustafa Kemal Paşa, yönetim biçiminin Cumhuriyet olması için İsmet İnönü ile birlikte bir yasa değişikliği tasarısı hazırlayarak 29 Ekim 1923'te Meclis'e sundu. Teşkilat-ı Esasiye Kanunu'nda yapılan değişikliklerin kabulü ile Cumhuriyet, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından ilan edilmiş oldu. Cumhuriyetin ilanı, Ankara'da 101 pare top atışı ile duyuruldu ve 29 Ekim gecesi ile 30 Ekim 1923 tarihinde başta Ankara olmak üzere tüm ülkede bir bayram havasında kutlandı.
***100 Yıllık durumumuz bizimle aynı pozisyonda olan ülkeler ile karşılaştırıldığı zaman vahim bir pozisyondayız. Güney Kore nerede biz neredeyiz. Güney Kore dünyanın en büyük ekonomik güçleri arasında 11.sırada biz ise 20.sıradayız. Kişi başı gelirde bizim 4 katımız. Polonya belki bir Almanya değil ama şu an kişi başı gelirde bizim 2 katımız.
Endüstri 1.0: Su, buhar, rüzgâr vb. doğal çevre gücünün makinelerde kullanılması.
Endüstri 2.0: Elektriğin keşfi ve güç kaynağı olarak kullanılması. Elektrik Endüstri 2.0 kavramını ortaya çıkarttı. Böylece elektrik kaynaklı seri üretim hız kazandı.
Endüstri 3.0: Dijital, elektronik sistemler ve bilişim sistemlerinin sektöre hâkim olmaya başlaması. Yazılım destekli üretimlerin ortaya çıkması. Seri üretim hız kazandı. Makineleşme artsa da insan gücüne her zaman ihtiyaç duyuldu.
Endüstri 4.0: İnsan gücünün önemini yitirmeye başlamasıyla birlikte siber, fiziksel sistemler devreye girdi ve “Nesnelerin interneti” ( Internet of Things ) kavramı fabrikalarda da kullanılmaya başladı. Akıllı saatler, akıllı bileklikler üretilmeye başlandı. Herhangi bir nesneye internet erişimi sağlanmasıyla akıllı nesneler ortaya çıktı. Bu fiziksel sistemler sayesinde fabrikaların yönetimi fazlasıyla kolaylaştı. Enerji tüketimi azaldı, verimlilik arttı.
Derken endüstri 5.0 geldi gidiyor.5.0’ı toplum odaklı insansız teknolojiler olarak veya Toplum 5.0 olarak da tanımlayabiliriz. Yani robotlar fabrika içerisinde bir insanın yapabileceği hemen hemen her hareketi yapabiliyor, birbirleriyle iletişim kurabiliyor ve elde ettikleri verileri anlık olarak bulut sistemine (Cloud) kaydedebiliyorlar. Böylece oluşan veriler eş zamanlı olarak incelenebilir hale geliyor.
****Sonuç olarak, Endüstri sanayi 2.0 olan ülkemizde, internet hızında ilk 100 ülke arasında değiliz. Öğrencilerin %40’ı okuduğunu anlayamıyor. Sorgulama özelliğimizi yitirdik. Magazin haberleri her tarafta. Kitap okuma oranımız bizim oranımız olan %1’de. Zengin ve fakir farkı arşa çıktı. Dini günler ve milli özellikler her kesim tarafından suiistimal ediliyor. Sanat ve bilimi kimse konuşamıyor. Sistem sadece tanıdıklar vasıtasıyla ilerliyor. Dünyada her şey için, medeniyet için, hayat için başarı için en gerçek yol gösterici ilimdir, fendir. İlim ve fennin dışında yol gösterici aramak gaflettir, cahilliktir, doğru yoldan sapmaktır. Yalnız ilmin ve fennin, yaşadığımız her dakikadaki safhalarının gelişimini anlamak ve ilerlemeleri zamanında takip etmek şarttır. Bin, iki bin, binlerce yıl önceki ilim ve fen lisanının koyduğu kuralları, şu kadar bin yıl sonra bugün aynen uygulamaya kalkışmak elbette ilim ve fennin içinde bulunmak değildir. Mustafa Kemal ATATÜRK, 1924.