Sezai Keskin
Sezai Keskin TÜRKİYE’NİN KANINI EMEN SÜLÜKLER

TÜRKİYE’NİN KANINI EMEN SÜLÜKLER

 
Taksim, Gezi Parkı Türkiye’yi içeriden ve dışarıdan kuşatan tarihi düşmanlarımızın senaryosunu yazdığı bir tiyatro sahnesidir. Türkiye ne zaman başını kaldırıp, ayaklarının üzerine basmaya başladıysa; yürüyüşünü engelleyecek diken ve taşlar sıralanmıştır önüne...Çok eskilere gitmeye gerek yok...Hafızanızı yoklayın yeter. Bu ve benzeri oyunlar defalarca sahneye konmuş lakin başarı hedefine ulaşamamıştır. Asıl hesap Türkiye’yi parçalamak ve Türk milletini bölmek, halkını faiz ve borç batağına sokup ülkenin kaynaklarını kurutmaktır. Parkta üşümüş kaplumbağa gibi yatan zavallılar ise bu kirli oyunun maşası ve figüranıdır. Bazı saftirikler hala bunun bir ağaç-mağaç işleri olduğunu düşünebilir. Yıllar boyu Türkiye; “Taşeron olsam mı olmasam mı, AB’ye girsem mi girmesem mi, özüme dönsem mi dönmesem mi?” ikilemi içerisinde kıvranırken, AB; “Alsam mı almasam mı, -almasam daha iyi ama- küstürsem mi küstürmesem mi?” diye kıvranıyor, ABD ise “Taşeronluğa devam eder mi etmez mi, başıbozuk hareket eder mi etmez mi, ezsem mi ezmesem mi, vursam mı vurmasam mı?” diye kıvranıyor. Türkiye’nin dönüşümü (ya da dönüşememesi) sadece kendisini değil, neredeyse bütün dünyayı etkiliyor. Hesaplar kitaplar yeniden yapılıyor, çizgiler tekrar tekrar yazılıp çiziliyor. Bu hengâmede gemi dümeninde ehil olmayan insanların bulunması, kaptan köşkündeki koordinenin eksik ve yetersiz olması tehlikeli sularda yüzen bir geminin selameti açısından büyük tehlike arz eder. Hamdolsun; Türkiye’nin kaptan köşkünde canla başla çalışan, gemiyi iç ve dış fırtınalara karşı su almadan yüzdürebilen usta bir kaptan var. Bu gemide kayda değer malları olmadığı için canlarını feda eden, iş yükünü çeken garibanlar olduğu gibi, saltanat sefasını sürdüren ve yıllar boyu kan emici bir miktar sülükler de var. Türk halkının soyula soyula kaybedecek bir şeyi zaten kalmamıştır. Dolayısıyla, gemi batarsa bundan en çok zarar görecek olanlar da aslında bu sülüklerdir. Batılılar bu gerçeği görüyor ve ona göre hareket ediyor. Türkiye'yi gerçekte Türkler mi yönetiyor? Boğazın iki yakasını parselleyen sülüklerin, yalılarına, yatlarına, yanından ayırmadıkları uşaklarına baktığımda bunun doğru olmadığını anladım. Şu an buna hiç inancım kalmadı,  bu toprağın insanlarıyla hiç bir manevi ve kültürel bağı olmayan tuzu kuru! mutlu azınlık, değer yargılarımızı tahrip ederek toplumumuzun geleceği ile oynamaktadır. Türkiye’nin yıllar boyu kanını emen sülüklerin tilki sessizliğinde yaşadıkları lüks, şımarık ve debdebeli hayatı son bulmaması için, gençleri ateşe sürüp maşa gibi kullanıyorlar. "Tavşana kaç, tazıya tut" misali bir politika izleyen bu bir avuç kaymak tabaka zavallı, zırcahil gençlere ‘’özgürlük’’ yalanını pompalayıp ateşe körükle gidiyorlar. Türkiye’nin sülük haritasına bakarsak bunların yoğunlukla boğaz civarında kümelendiğini kolaylıkla gözlemleyebiliriz. Bu Hırsız Baronların hayatına dikkatlice bakın ülke gündemini belirleyen merkezlerde nasıl etkili olduklarını göreceksiniz, siyaset, sanat-manat, finans, medya, dernekler-mernekler ve birçok organizasyonda hep söz sahibi oldukları gerçeğini kim inkar edebilir. Bunlar Türkiye’de hiçbir zaman Türk gibi yaşamadılar, Türk devletini ve Türk milletini aşağıladılar, Türkiye’yi yurtdışında sıkı-fıkı dost oldukları gavurlara şikayet ettiler. İç ve dış işbirlikçileri sayesinde Türk halkının sırtından hiç inmediler. Şimdi sandıkta mücadele edemeyenler, 4-5 tane kıytırık ağacı bahane ederek farklı girişimlere yöneliyorlar. Geçmiş dönemlerdeki gaddar halk düşmanı, ‘’Bereket Tanrıçası’’, kendi borazanlarını öttürecek yoldaş iktidar olmadığını gördüler. Baronların hortumları kesildi, eskiyi mumla arıyorlar, iktidara, sağa sola pervasızca saldırmaları bu sebepten. Ez-cümle bu azgınların vatan sevdası özde değil, sözdedir. Eski soygun günlerine dönmek ve yıkılan ‘’Sömürü Hortum İmparatorluğunu’’ geri kazanmak için canla başla ‘’ağaca’’ sarılıyorlar, oysa üniversite yapmak için ormanları yağmalayıp talan edenler, ülkenin altını üstüne getirenler yine bunlar. Bu millet fakir dahi olsa şerefli ve hayırseverdir, istediğiniz ağaç olsun, sofrasından keser yine de size ağaç parasını sadaka niyetine verir. Dürüst olun!                                                                                            Eğer ağaç dikmek istiyorsanız, derdiniz ağaçsa biz verelim dikin…
 
 
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Sezai Keskin Arşivi