TÜRK FUTBOLUNUN MELO SORUNU
Bugün spor konuşalım. Lig başladı. Tüm takımlara başarılı bir sezon geçirmelerini diliyorum. Bu arada Konyaspor ve Fenerbahçe’ye ayrıca başarılar diliyorum. Sezon boyunca sadece futbolun konuşulduğu bir lig dileyeceğim, ama bunun mümkün olmadığını biliyorum. Yine de ben dileyeyim. Baştan söyleyeyim, sonra çıngar çıkmasın…Fenerbahçe taraftarıyım. Konya Fenerbahçeliler Derneği Yönetim Kurulu Üyesiyim. Fenerbahçe Spor Kulübü Kongre üyesiyim…
Gelelim mevzuya…
Milli Takımın 2016 Avrupa Şampiyonası maçı için verdiği arada spordaki tartışmalar bitmedi. Hatta 400 bin lisanslı futbolcusu olan Türkiye’nin, 350 bin nüfuslu İzlanda’ya 3-0’lık hezimet bir skorla yenilmesini bile gölgede bırakan bir tartışma devam edip gidiyor. Malum 2013-2014 yılının Süper Lig Şampiyonu Fenerbahçe ile Federasyon Kupasını alan Galatasaray “Soma” yararına “Süper Kupa” maçına çıktılar. Normal ve uzatma periyodu berabere biten maçı ve kupayı penaltı atışları sonunda Fenerbahçe kazandı. Penaltı atışları sırasında Fenerbahçe ve Milli Takım kalecisi Volkan Demirel ile Galatasaraylı Melo arasında yaşanan gerilim haftalardır tartışılıyor.
Futbol Disiplin Kurulu Volkan’a ceza verirken, Fatih Terim de olaya dışardan müdahil olarak, Volkan’ı İzlanda maçı kadrosuna çağırmayarak cezalandırdı. Terim GS Teknik Direktörü iken, Melo’nun takım arkadaşı Riera’yı soyunma odasına kilitleyip eşek sudan gelinceye kadar dövdüğünün ertesinde kameraların karşısına çıkmış ve ilk lig maçında da Melo’ya formasını vermişti. Böylece Melo’nun, Türkiye’de spor ahlakının, centilmenliğin, sportmenliğin, Futbol Federasyonu’nun ve Tahkim Kurulu’nun üstünde olduğu tescil edilmiş oldu. Melo da kendisine yönelik oluşan bu bakış açısı ve anlayışı karşılıksız bırakmadı.
Her maçta rakip sporculara yönelik sert faullerine, hakemlere yönelik agresif tepkilerine saha içi ve dışı karar mercileri tarafından göz yumuldu. Emre Belezoğlu’na TÜRKTELEKOM ARENA’da yaptığı sportmenlik dışı hareketler de cezasız kalınca, Melo iyice dokunulmaz olduğunu anladı. Melo, bu dokunulmazlığını, “Melo gibi futbolcuların Türk futbolunda yeri yok” diyen Türkiye Cumhuriyeti Devleti Federasyon Başkanı Demirören’in Federasyon Kupası töreninde elini sıkmayarak gösterdi. Tartışma artık bitti derken; Melo Süper Kupa törenin de yine Federasyon Başkanı’na postayı koydu. Melo, Demirören’e posta koyarken, Tahkim Kurulu da cezayı Volkan’a kesmekle meşguldü...
Federasyon Başkanı için, “Nasıl ki o beni tanımıyorsa, ben de onu tanımıyorum” çıkışıyla iyice tavan yapan Melo; “Böyle bir açıklama yapıldıysa, böyle bir açıklamadan dolayı bir özür dilenir” diyerek Demirören’den özür beklediğini de tüm Türk halkına ilan etti. Ben sadece, “Helal olsun” derim. “Eğer öyle bir özür dilenir ve yarın öbür gün konuşma fırsatımız olursa, belki de çok yakın arkadaş bile olacağız kendisiyle... Belki benim en iyi arkadaşım olacak” sözleriyle Türkiye Cumhuriyeti Federasyonu ve Başkanıyla adeta dalga geçmeyi de ihmal etmiyordu.
Melo’nu ne dediğini ve ne yaptığını doğru anlayan bir kişi oldu spor dünyasından; Aziz Yıldırım. “Selçuk geldi penaltı attı, Volkan ile arasında hiçbir diyalog var mı? Hiçbir şey yok. Ama Melo ile var. Çünkü Melo devamlı hakaret ediyor. Fenerbahçe maçlarında her türlü pisliği yapıyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin Federasyon Başkanı’nın elini sıkmıyor. Melo’nun bu tavrı Türkiye Cumhuriyeti’ne hakarettir.
Acaba sporcularımız yurt dışında oynadıkları takımlarda bu davranışları yapsalar, o ülkede basın ve kamuoyu ne tür tepki gösterir? Muz göstermeye ırkçılık diyoruz. O hareketi yapan insana herkes saldırıyor. Bu adam Türk insanına karşı her türlü ırkçılığı yapıyor kimse sesini çıkarmıyor.
Hep Türk çocukları hedef yapılıyor. Bu ne biçim iş. Adamın dokunulmazlığı var. Bunu yarattılar. Federasyon başkanının elini sıkmadığı anda ceza kuruluna sevk etmen ve ceza vermen lazım. TFF kendisine saygılı olunmasını istiyorsa bu konuyu çözmelidir.”
Yıldırım, Melo’yu ırkçılık yamakla suçlarken; Melo’nun eşi Müslüman köyünde salyangoz satmaya çıkmıştı. Roberto Melo; İncil’den yaptığı alıntıyla kocasının arkasında duruyordu; “Hristiyanlar yüzyıllar boyunca zulüm görmüşlerdir. Bu savaş bu dünyaya ait değil, ruhani bir savaş. Düşman seni yere sermeye çalıştığında, Tanrı’nın adaleti seni bulacaktır. Sol tarafında binlerce kişi, sağ tarafında binlerce kişi olacak. Artık sen ulaşılmazsın.”
Bayan Melo’nun İncil alıntısı gerçeğe dönüşmüş ve sağında milyonları temsil eden GS Kulüp Başkanı Aysal, solunda Galatasaray taraftarları Melo’ya destek çıkmışlardı. Ancak kehanette tutmayan bir nokta oldu. Sağına ve soluna duranlar Melo’yu dokunulmaz yapmayı başaramadılar. Futbol Disiplin Kurulu, Melo’ya iki maç ceza verdi…
Tartışma bitti mi? Hayır tartışma da lig gibi yeni başladı. Melo, 1-2 yıl sonra Türkiye’den ayrılır ama onun yerini dolduracak biri mutlaka olacaktır. Demek ki sorun isimler değil, futbolcuların tavır ve davranışları. Türk futbolundaki ahlak sorunu mu. O kimsenin umurunda değil. Bu yıl da futbol sahalarında güzelliklerden çok bu tür olayları izleyeceğiz. Çünkü düzeni koruması gerekenler eyyamcılık yapıyor, adama ve takımına göre karar alıyorlar…Yöneticiler, medya ve spor kamuoyu gerilimden besleniyor, bize de olanları seyretmek kalıyor…