TAHİR YÜKSEK REKTÖRLÜĞE...
Selçuk Üniversitesi'nin rektörlük seçimleriyle ilgili son günlerin moda söylemleri ve soruları şunlar...
Selçuk Üniversitesi’nin rektörünü akademisyenler seçmeyecek mi?
Neden müdahale ediliyor?
Siyaset neden karışıyor?
Başbakan’ın birini işaret etmesi doğru değil?
Zaten Sayın Başbakan adaylardan birini işaret etmez...
Bu söylemlerle gelen zevatın fertlerinden birine sordum: Selçuk Rektörüyle neden bu kadar ilgileniyorsun?
Aldığım cevap şu…
- Tabi ki ilgileneceğim, ben Konya’da yaşıyorum ve bu şehrin üniversitesi beni ilgilendirir…
Be hey cahil, be hey şaşkın, be hey zavallı ve dahi kifayetsiz muhteris.
Sen ki çıkıp konuştuğunda 3 kişiyi toplayamayan zavallısın, yazdığın yazı 32 tık almıyor internette, facebook’ta bir paylaşım yaptığında 12 beğeni alıyorsun. Senin gibi bir zavallı Selçuk Üniversitesinin rektörlük seçimleriyle ilgilenecek... Bu ülkenin Başbakanı, ülkede yaşayan her iki kişiden birinin, Konya’da yaşayan her 4 kişiden 3'ünün oyunu almış Başbakan’ın, rektörlük seçimiyle ilgili bir çalışması yada tercihi olmayacak…
Kimse kusura bakmasın.
Bu ülkenin Başbakan'ı Konyalı. Dahası Konya milletvekili. Bu yüzden bu konuda bir tercihinin olmasından daha doğal bir şey olamaz...
Rektörlük seçimini bir kaç başlıkta ele alalım. İlk olarak Tahir Yüksek... Şimdi kalkıp birisi "Tahir Hoca bu işe layık değil" diyebilir mi? Diyen varsa buyursun gelsin. Tartışmayı başka mecralarda yapmaya gerek yok.
Buyurun soruyorum. "Tahir Hoca bu işe layık değil" diyen biri var mı?
Bu soruyu ağzına kadar dolu, büyük bir salonda sorsam, salonda derin bir sessizlik olurdu.
Bu salon Konyalı akademisyenlerle dolu olsa, sessizliğin ardından birde alkış tufanı kopardı.
O zaman şöyle bir gerçek var. Prof Tahir Yüksek bu işe layık, değerli bir isim. Öyleyse bu konuda tartışan kişilerin yarın Üniversiteye rektör olacak bir ismi yazarken daha dikkatli yazmalarında, rencide etmemelerinde, yetersiz ve saçma donelerle yıpratmamalarında fayda var.
Bir diğer başlık Mustafa Şahin.
Mustafa Hoca içinde eminim kimse şöyle yanlıştır demez. Nitekim benim kendisini eleştirdiğim tek konu bir önceki rektörlük seçimlerinde çekil denmesine rağmen inat etmesi ve mevcut rektörün atanmasına vesile olmasıdır. Bu stratejik hata ve inat dışında Mustafa Hoca'ya da birşey söyleyemem.
Ancak YÖK'te bu noktada endişeli diye düşünüyorum. Yani Mustafa Hoca'nın hırsı zannedersem ciddi bir sorun olarak algılanıyor. Nitekim bugün kim çıkıp "benden başkası yalan" derse, ben ona sırtımı dönerim. Zira bu tavır toplum tarafından da hoş karşılanan bir tavır olmasa gerek.
Üstelik YÖK kendisiyle çalışmak istemediğini açıkça söylemiş. YÖK'le çatışan bir rektör kolay kolay rektörlük yapamaz En basitinden kadrolar gelmese o rektör sıkıntıya girer.
Gelelim ele alacağım son noktaya.
Üniversite rektörünü akademisyenler seçer tezi. Valla kimse kusura bakmasın. Bunu söyleyen bence kanunları ve yönetmelikleri bilmiyor. Dahası tam bir cahil...
Üniversite öğretim üyeleri rektörlük seçimlerinde bir temayül ortaya koyar. Bu temayülün sonucu YÖK'e gider. YÖK adayları 3'e indirerek Sayın Cumhurbaşkanımıza sunar. Ancak YÖK bunu yaparken seçim sonuçlarının sıralamasına dikkat etmek zorunda değildir. Yani seçimden birinci çıkanı ilk sıraya almayabilir.
Hatta aday listesine yazmayabilir.
Sayın Cumhurbaşkanımız bu isimlerden birini tercih ederek rektörlüğe atar.
Yasalarla sabit bir konuda "kararı akademisyenler versin" demek olsa olsa safdillik olur.
Unutmayınız ki Cumhurbaşkanı bu milletin seçimiyle Cumhurbaşkanı olmuştur. Öyleyse milli iradenin üniversite seçimlerinde de tecellisi kimseyi rahatsız edemez. Etmemelidir. Bu gerçeklere rağmen birileri hala çıkıp "üniversitede akademisyenler kimi seçerse o rektör olsun" teziyle milletin kafasını bulandırırsa ancak ve ancak cahilliğine, bunun dışında birde art niyetine bağlanabilir.
Elbette akademisyenlerimiz kıymetlidir. Verdikleri oylarda kıymetlidir. Ancak son karar yasalarla Cumhurbaşkanı'na verilmiştir. Bunun dışında ki söylemler ancak martaval okumaktır.
Şunu unutmayın. Üniversite akademisyenlerin değildir. Üniversite kusura bakmayın ama gazetecilerinde değildir. Selçuk Üniversitesi öz ve öz bu milletin üniversitesidir.
Öyleyse bir ülkede demokrasi var diyorsak ve bu demokratik ülkede yüzde 50 ile seçilen bir siyasi iradeden söz ediyorsak, o siyasi iradenin millete ait olan bir üniversiteye yön tayin etmesinden daha doğa bir şey olamaz…
Bunun aksini savunanların nedenleri vardır.
İlk nedenleri destekledikleri adamın bu siyasi irade tarafından kabul edilememesinin getirmiş olduğu şaşkınlık ve kıskançlıkla hareket etmeleridir.
İkinci nedeni gelişmelerden geç haber alıp konunun dışında kalmalarıdır. Bu hırsla hareket edenlerin abileri bugün ulusal medyadan dışlanmış marjinaller haline dönüşmüştür.
Nitekim Sayın Başbakan’ın başarısına seviniyor gibi görünüp içten içe yas tutanların kalplerindeki ifadeler yüzlerine vurdukça deşifre olacaklar ve zamanla yalnızlaşacaklardır.
Buradan bir kez daha uyarıyorum…
Yarın geçmek zorunda kalacağınız köprüleri bugün yakmayın…
Son olarak değineceğim bir konu daha var. Konya'da artık marjinalleşmiş, kimsenin itibar etmediği ve yanında dahi görünmek istemediği bir kaç medya siması oluştu. Bunlar provokatör gibi çalışan, ona buna kara çalan tipler. Ulaşamadıkları, saygın kişiler hakkında ipe sapa gelmez yazılarla haset eden bu adamları artık pek dikkate alan yok. Ancak son yaptıklarını da görmezden gelmem. Başbakan'ımıza laf edemeyen, aslında içten içe kızan ama sineye çeken bu zavallılar Tahir Yüksek ismi nedeniyle saygın bazı isimleri karalama kampanyası başlattılar.
Söyledim ya...
Aslında hedeflerinde Sayın Başbakan var. Ancak kalplerindekini söylemeye cesaretleri olmadığı için başkalarına çamur atıyorlar. Tek dertleri rektörlük seçimlerini acaba etkileyebilir miyim?
Elbette kalibreleri ve çapları yetmez. Ancak Mustafa Şahin'in yanına bu marjinal adamları alarak bir karalama kampanyasına alet olması hoş değil.
Bakın değerli okurlar.
Tahir Yüksek isminin Sayın Başbakan tarafından işaret edildiğini ilk yazan benim. Bazı gazetecilerin buna da haset ettiğini duyuyorum. Bırakalım bunları. Şehrin birlik havasına zarar vermeyiniz.
Nadiren olsa sorumlu davranın ve bu tartışmalara noktayı koyun derim ben.