Sözelleşmeyelim
Hikâyeci yazısı aklımdaydı uzun zamandır. Sonuç kısmındaki Mimar Sinan’la 6 yaşındaki çocuk arasında geçen anı, herkesin örnek alacağı bir anı. Geçen hafta bu köşe sınav sonuçları üzerine idi bu hafta ise sözel-sayısal ve etkileri üzerine olacak. Matematik ortalaması dünya genelinde ülke eğitiminde bakılan en önemli ölçüt. Sayılar her yerde aynı, toplama çıkarma her yerde aynı. Edebiyat ve dil öyle değil lokasyona göre, zamana göre değişir. Mimar Sinan, 7 katlı integral çözebilme başarısını göstermiştir...
**Sayısal alan somut konuları ele alırken sözel alan daha soyut bir alanda çalışır. Mesela bir bina düşünün. Bu binanın, oturduğu zemin üzerinde yılda kaç milimetre yer değiştirdiğini bir inşaat mühendisi gerekli materyalleri kullanarak ölçebilir. Zeminin özelliğine bakarak bir terslik olup olmadığını somut verilerin yardımıyla sayısal olarak modeller ve bir sonuca varır. Sözel alanda ise durum farklıdır. Örneğin bir rehber öğretmeni düşünelim. İlkokul çağındaki çocuklarda anne-baba boşanmasının yarattığı motivasyon kaybını modellemek için, hangi materyali kullanacak, nasıl ölçüm yapacak, nasıl sonuç üretecek. Sayısalcı derslerini günü gününe çalışmalı ve onunla ilgili en az 50 soru çözmelidir ama sözelciler sadece ezbere dayalı olduğu için sınava 1 gün kala çalışsa bile rahatlıkla başarılı olabilir. Yani sayısalcı olmak konu ders çalışmaysa ölmekten beterdir. İşin özü sayısalcılar genelde öğrenci hayatı boyunca sözelcilere göre daha düzenli çalışmış kişilerdir. Sözelcilerin harddiskleri sayısalcıların ise işlemcileri iyidir. Sayısalcılar genellikle okudukları bölümün dünyadaki en zor bölüm olduğuna inanma eğilimindedirler. Sözel bölümler para kazandırmaz inancı yaygındır. Bundan dolayıdır ki aileler çocuklarına sayısal bölüm seçmeleri konusunda baskı uygulamaktan çekinmez. 'Az para kazanıyorlar' çıkışına sözelcilerin yanıtı: "Sözelci yönetir sayısalcı yönetilir. Her ne kadar Türkiye'de siyaset alanında çok sayıda sayısalcı varsa da. Demirel, Özal, Erbakan, vb. sayısalcı liderlerimiz olduysa da dünyada yöneticiler genellikle sözelci veya eşit ağırlıkçıların iddiası üzerine eşit ağırlıkçıdır. Sayısalcıların formüller çok olduğu için kopya çekmesi daha kolaydır. Sayısalcıların mezun olma ihtimalleri çok daha düşüktür. Sözelcilerin çok okuması gereklidir. Sayısal dersler daha eğlenceli geçme eğilimindedir. Sayısalcılar birlikte daha kolay ders çalışırlar, sözelciler daha bireyseldir. Buna karşın sayısalcıların ders çalışması daha zordur. Sözelciler sayısalcılara nazaran daha sosyal bir kişilik profili çizerler.
***Sonuç olarak; Uzun zamandır süregelen bu klasik sayısalcı sözelci ayrımına karşı en sağlam karşı gelişlerden birisi herhalde çoklu zekâ kuramıdır. Yıllarca doğru kabul edilenin aksine yüksek bir IQ değerine sahip olmanın gerçek hayattaki başarıyı garantilemediğini yaşanan tecrübeler ve yapılan deneysel çalışmalardan yola çıkarak kanıtlıyor. Başarılı olmak için sayısal zekânın ölçü birimi diyebileceğimiz IQ’ya sahip olmak yeterli değil. Bütün bunların iş hayatındaki karşılığına bakacak olursak peki neler görüyoruz? Mühendislik okuyanlar olarak 4 yıl boyunca matematiğin en çılgınca teoremlerini içeren birçok süper ders görüyoruz. Diferansiyel denklemlerden, sonsuz serilere kadar sayısal beynimizi ısıtırken gün gelip mezun olup bir iş görüşmesine gittiğimizde belki de bizim yüzde birimiz kadar matematik bilmeyen bir insan kaynakları yöneticisinin zayıf yönlerin nelerdir sorusu karşısında gözlerine far tutulmuş bir tavşan gibi kalabiliyoruz. Mühendis olarak bir devrenin en zayıf noktasını hesaplayabilirdik veya statik hesaplardan bir binanın zayıf noktasını da… Ama bir gün bile acaba benim zayıf yönlerim nedir diye düşünmemiştik. Zaten bu tür zırvalar o gereksiz sözelcilerin okuduğu gereksiz kitaplarda yazan şeylerdi. Geçmiş olsun. Biraz tuzak da içeren bu soruyla işe girme şansını kaybettiniz. T modeli insan konusu sonucumuz. T modeli insanı, bir konuda uzman T’nin dik ayağı ama bunun yanında birçok konuda da derinlemesine olmasa da bilgi sahibi T’nin üstü olarak tanımlanır. I tipi insanların genelde bir mühendis kafasıyla hareket ederler. Bu kişiler süper zeki olabilirler. Bu insanların çoğunluğu resmin bütününü görmekte ve iyi iletişim kurmakta zorlanırlar. Kendi uzmanlık alanları dışındaki insanları bilgisiz hatta cahil görürler. Kendi mesleklerinin dışındaki insanlara değer vermez, genellikle her kararı kendi aralarında alırlar. Bir mühendis için en makbul kişi bir başka mühendistir. Mühendis olmayanlar da hayatın gerçeklerine vakıf olamamış yüzeysel ve bilimden nasibini alamamış insanlardır.
Bu sebeple kendimizi uzmanlaşmak istediğimiz konuya odaklarken bunun yanında başka konulardan da beslenmek, farklı görüş açılarını, çalışma biçimlerini görmek faydalı olur. Her türlü problemin çözümünde başka konulara da ihtiyaç var. Bunu unutmamak gerek…