Söyle(n)meyin
*Söylenmek, kendi kendine konuşmak, sürekli olarak bir şeylerden şikâyetçi olmak mıdır? Evet, söyleyemediğimiz cümleleri homurdanmak gibi tekrar etmek. Sokakta kendi kendine konuşanlar gibi. Yetişemediği, yapamadığını tekrar ederek yavaş yavaş yürürler. Bu hafta içinde 21 Eylül Dünya Alzheimer Günü vardı. Alzheimer, yaşlılığa ve beyin dokusunda meydana gelen yıkıma bağlı olarak ortaya çıkıyor. Demans türlerinden birisi olan Alzheimer, her yıl 50 milyon kişinin etkilendiği hastalık haline geldi. Alzheimer hastalığı için hala etkili teşhis ve tedavi yöntemi bulunmuyor.
Teknolojiye dayandığımız günümüzde beyin her türlü şartta çalışan yegâne organımızdır.
**Aramızda yaşayan bir kısım insanlar ise giderek teknolojiden kaçmaya başladı. Bunu isteyerek te yapmıyor. Vücutları teknolojiye alerji geliştirmeye başladı. En basit teknoloji sorunlarına bile çözüm getirmemek için akılları sorunlardan kaçmaya başladı. Fişi takılmadı diye çalışmayan bir yazıcı için hemen teknik destek arayan iş arkadaşlarınız olmadı mı? Ya da televizyonun kumandası ile boğuşan anne babalarınızın durumu ne olacak? Üstelik bunlar çok ama çok basit sorunlar. Yine farkındasınızdır. Mühendislik ve teknik konularda yardım isteyebileceğiniz kalifiye elemanlar her geçen sene çevrenizden daha da azalmıyor mu? Ama teknolojinin yarattığı sorunlar ise her geçen gün daha fazla artıyor. Her geçen gün çok daha az kişi teknoloji ile ilgili sorun çözen hizmetlerde çalışmak istiyor. Bir diğer göstergede her geçen sene üniversitelerin sosyal bilimler enstitüleri giderek daha kalabalıklaşırken fen bilimleri enstitüleri çok cazip burslar ile yetiştirecek öğrenci aramaya çalışıyorlar.
*** Önce şu tıp gerçeği ile başlayalım. İnsan beyni yaş ilerledikçe gelişmeyi sürdürebilen tek organdır. Alzheimer veya Parkinson gibi bir hastalığa yakalanmadığınız sürece insan beyni sürekli olarak hücreler arası sinir bağlantıları geliştirerek gelişmeye devam ediyor. Yani benden geçti, eskiden kafam alıyordu ama şimdi yapamıyorum sözü temelde sadece psikolojik. Beyniniz sizi sağlık olarak yarı yolda bırakmadıysa her daim yeni bir problemi çözmek için daha hazır bir şekilde kullanılmayı bekliyor. Elbette yeni problemler ile onu dinç tutmazsanız o da yeni sinir bağlantıları oluşturmuyor, hatta eski sinir bağlantılarını da kapatıyor. Yaş aldıkça yeni problemler karşısında zayıf kalmanızın sebebi de bu. Bu tıbbi bilimsel gerçekleri bildiğimize göre teknoloji ile karşılaştığınız her problemde o problemi kendiniz çözmek yerine başkasına devrederseniz yaş ilerledikçe teknolojiye olan alerjinizin daha da kötüye gideceğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Böyle biri iseniz daha kötü haber şu, teknolojinin gelişiminde herhangi bir yavaşlama emaresi yok. Hatta her geçen gün daha da çetrefilleşeceği muhakkak. O yüzden yaşınız kaç olursa olsun bilgisayar donanımları, yazılımlar ve diğer teknolojik cihazlar ile biran önce genel kültür seviyesinde dahi olsa ilgilenmeniz hayatınızın geri kalanını rahat geçirmeniz için mutlak şart. Şimdi “benim kafam almıyor” bahanesini bırakın ve ilk olarak interneti sadece gazete okumak için değil kendinizi geliştirmek için kullanmaya başlayın.
****Sonuç olarak; emek yoğunluğuna dayalı büyük ölçekli üretimden; denetleyici, belirleyici ve koruyucu özelliklerini kendinde toplamış devletin ekonomideki ağırlığından; geneli kapsayan eğitim sisteminden uzaklaşmayı içeren bir küreselleşme süreci yaşanmaktadır. Bu süreci hızlı değişim, yoğun etkileşim, artan belirsizlik, geçicilik, işsizlik, eşitsizlik, bireysellik ve bencillik gibi kavramlar açıklayabilmektedir. Teknoloji ve bilimsel bilgide akıl almaz bir hızlı değişim gerçekleşmektedir. Hızlı değişim, belirsizlik ve geçiciliği beraberinde getirmektedir. Rekabete, kendini sürekli yenileme ve geliştirmeye dayalı bir üretim sistemi yanı sıra kurallarını uluslararası şirketlerin belirlediği piyasa ekonomisi, işsizliği, yoksulluğu ve bunlara bağlı olarak eşitsizliği yaratmaktadır. Bireyselleşmenin ve rasyonelleşmenin yükselen değer oluşu ve sosyal ilişkilerin elektronik ortamlara yoğun bir şekilde taşınması, yabancılaşma ve yalnızlığı ortaya çıkarmaktadır.
Makine bağımlı modern kent yaşamı, fiziksel ve ruhsal sağlığı tehdit etmektedir. Yerel, bölgesel, küresel şiddet ve terör olayları, sosyal sorunlara “emniyet” ve “can güvenliğini” eklemektedir. Kontrol altına alma ve kârı en üst noktaya çıkarma düşüncesi, ekolojik dengeyi bozarak sonu felaketlerle dolu gözüken küresel ısınmaya neden olmaktadır, dolayısıyla, günümüz modern insanları, her biri kendi içinde bir risk faktörü olan olumsuzluklarla yüzleşmektedir. Bunlara bağlı olarak güvensizlik ve kaygı duymaktadır. Yaşamı üzerindeki kontrolü anbean kaybeden modern insan, ortaya çıkan durumlara güvensizlik ve kaygı şeklinde tepki vermektedir. Söylenmeden aklımıza geleni, fikrimizi her ortamda söylemeliyiz.