Sosyal Çöküş
Tahammülü en alt seviyede yaşıyoruz. Virüsün vücudu ele geçirmesi gibi, bir raydan çıkma söz konusu diyebilirim.
Her olaya şüpheci, aceleci ve bencilce yaklaşıyoruz. Tüm değerlerden uzakta negatiflikte boğuluyoruz aslında.
Fiziksel ve psikolojik şiddetin yanı sıra işlenen çoğu cinayetin nedeni “Cinnet" olarak kaydedildi. İnsanın iradesini savuşturup, dönüşmesi tuhaf değil mi? Burada, çevresel etkenlerin rolü, büyük kabul ediyoruz.
Kaldı ki kişilerin gidişattan şikâyetçi olması, yeni bir hadise değil. Bu döngünün içinde, “deli” olmamak elde değil. Ama kişilik bozukluklarıyla gelen cinnet anının, bizleri yasa boğduğunu da unutmamak lazım.
Günümüzde; kadına yönelik şiddeti, taciz ve cinayeti mübah, özgürlükleri yok sayan bir zihniyet oturuyor. İnsanların kendilerini, fazlasıyla çirkinleştirebildikleri bu ortamda paranoya kaçınılmaz. Öyle ki tüm canlı grubunun, insan tarafından tehdidi söz konusu. Sonucunun bir yara açtığını ve giderek büyüdüğünü söyleyebiliriz.
Kişi, sorunun arkasına gizleniyor, kimi zaman onu da yapmayıp canavarlaşıyor. İki intihar olayında da, kimyasal bileşik kullanılması hangi dereceye geldiğimizi gösterecektir. Zor durumla karşılaşınca, mantık geri plana düşüyor ve acımasızlık baş gösteriyor. Buna rağmen yine de sürdürülen saf bir yaşam, sarsılmaz büyük bir temkin getirecektir.
Bir ailenin ya da kişinin zehirle intiharı bizlerin kanını dondurdu. Umarım, özeleştiri yapma ve yetkililerce çözüm sunulma konusunda atılan bir adım olur.
Son zamanlarda artan intihar vakalarına, psikologlar 'İntiharlar toplumda büyük bir derdin biriktiğinin işareti” dediler. Yaşanan çoğu intiharın altında maddi sıkıntıların yattığı söylense de bu sadece yoksulluk ile açıklanacak bir durum değil, toplum olma vasfını yitiriyoruz sanırım.
Bu yüzden savaş, bir millet kavramı olmaktan çıkıp şahsileşiyor. İnsanın kendisiyle olan savaşı acımasızlık boyutuna varabiliyor. Büyük, yeri dolmayacak kayıplar akıl sağlığımızı korumamız için en büyük sebep.
Eskilerin geçmişe özlem duyması gibi bizde sağlıklı düşünene hasret kalacağız galiba. Cana kıyma-can alma dinî açıdan da, büyük bir günah olduğu aşikâr. Bizi bir arada tutan en önemli öğe, her zaman din olmuştur. Komşusu açken tok yatamayanların olduğu bir toplum ki, günden güne iradesi eriyor. Bu zayıflık, sıkıntılı bir dünyevi hayat getirecektir.
Bu intiharlar ve şiddet yanlılığı psikolojik bir sorun olmaktan çıktı. Tüm öğretileri yok sayıp hayatlara müdahale etmek bu kadar kolay olmamalı çünkü. Toplumda bir çözülme yaşanıyor da denilebilir.
İntiharların önüne geçmek için, adliyelerin aldığı ağ önlemi kısa süreli yerinde çözüm sunmuştur. Bir yandan da merdiven boşluklarını ağ ile kaplamak, geldiğimiz en küçümseyici noktayı da yüzümüze vuruyor.
Bu adli ve sosyolojik vahim, birilerini kaygılandırıyor mu?
Rakamların, artık uç noktalara varmasından dolayı etkili bir çözüm arayışına girilmesini tüm kalbimizle istiyoruz. Buna ek olarak zor durumda bile taviz vermemeyi öğrenebiliriz.
Belki öncelikle, toplu bir terapi konusunda buluşuruz...