Siz hala düşmanı dışarıda mı arıyorsunuz..
Muhafazakâra zerre tahammülü olmayıp, teröristi başının üstünde taşıyarak el ele meclise sokan seçmene birkaç sözüm var.. Oylarınız ile Milletvekili yaptığınız Ahmet Şık bir Alman kanalına; “Euro 2024’ün ev sahipliğinin Türkiye’ye verilmesi yanlış olur” açıklamasında bulundu. Nedeni ise Türkiye’de özgürlükler ve demokrasi ayaklar altındaymış. Türkiye demokrat olmasaydı bir terör sözcüsü o meclise girebilir miydi? Türkiye’de özgürlük olmasaydı bir milletvekili, maaşını aldığı ülke hakkında bunları konuşabilir miydi? Bu ülkenin en büyük sorunu fazla demokrat ve fazla özgür olması..Bu açıklamalardan sonra bile vekilliğe devam etmesine izin verilecek kadar fazla..
Hazırcevap atalarımız böyle durumlar için çok güzel bir söz söylemişler; “köpek sahibine göre havlar” Tasmasını tutanların gönlünü yapacak tabi. Onun meclise girip, Türkiye Devletinden maaş alıp hainlik etmesine vesile olanlar yoklasın bir vicdanlarını..
İnkâr etmenin kime ne faydası var?
Kriz var mı yok mu bilmem, uzmanı değilim ekonominin.. Bir vatandaş olarak marketten, benzinlikten, cüzdanımda kalan paradan bir çıkarım yapabilirim ancak.. Haber sitelerine girelim, televizyonda ekonomi yorumcularını dinleyip öğrenelim desek o da yok.. Çünkü herkes işine geldiği gibi yorumluyor.
Muhalif kanada bakıyorsun ülke yangın yeri, herkes açlıktan kırılıyor. İktidar kanadına bakıyorsun ülke güllük gülistanlık adeta Lale devri. Kafalar karışıyor tabi.
Markete girdiğimde bir ay önce aldığım ürün şuan minimum yüzde 15 zamlanmışsa, arabaya bu köşede benzini doldurup şu köşeyi dönmeden bitiyorsa o zaman bir sıkıntı var demektir.
Siyasilerde çıkıp “kriz yok, psikolojik” diyerek aklımızla dalga geçiyor. “Zor bir süreçten geçiyoruz fakat önlemlerini alacağız” demek ve gerçekten elle tutulur, gözle görülür, akla ve mantığa uygun tedbirler, önlemler almak bu kadar mı zor? İnkâr etmenin kime ne faydası var? Yok denilince markette ki o ürünün fiyatı gerçekten düşüyor mu? Düşmüyor, bari daha da yükselmesini engelleyelim..
Olmuyor Gürsel Tekin olmuyor..
Adamcağızın “halktanmış gibi” görünmek için yapmadığı kalmadı ama olmayınca olmuyor işte.. Geçtiğimiz yıllarda Suriyelilerin yaşadığı dramı göstermek için ev ev gezen Gürsel Tekin’in çekildiği fotoğraf gündem olmuştu. Ayağında çorabı bile olmayan çocukların yaşadığı eve ayakkabısı ile girmişti. Milletten de, milletin yaşam biçiminde de işte bu kadar kopuklar..
Bu yılda es geçmedi Tekin.. Geçtiğimiz Cuma günü Kapalıçarşı’ya gitmiş, gezmiş. Kapalı kuyumcunun önüne geçip hemen fotoğrafını çektirmiş. Not düşmüş; “esnaf mutsuz, tarihin en kötü dönemi, esnaf dükkânları kapattı.” Yine atalarımızın güzel bir sözünü hatırlatmak isterim; “Namazda gözü olmayanın, ezanda kulağı olmazmış” Sayın Tekin, biraz kulak kabartırsanız Cuma ezanını duyarsınız, biraz milletle iç içe olursanız esnafın Cuma vakti dükkânı kapattığını bilirsiniz.
Yeni nesli izliyorum, gözlerim kapalı..
Yeni jenerasyonun hepsi adeta sosyal medya canavarı.. Nerede bir yeni uygulama var hemen telefonlara indiriliyor, nerede bir akım var hiç vakit kaybetmeden uyuluyor.. Son zamanlarda en çok önüme düşen ise Falling Stars akımı ve Tiktok uygulaması. Yıldız kayması diye çevrilen Falling Stars akımı için insanlar yerlerde sürünerek poz verme yarışına girdi. İnsan kendine bunu neden yapar, hayret etmemek mümkün değil.. Tiktok uygulaması ile ülkemizde ne cevherler varmış bir kez daha gördük. 7’den 70’e ne oyuncularımız varmış. Çekenler ne durumda bilmiyorum ama ben o çekilen videoları izlerken onların adına çok utanıyorum. Yine hayretle sormadan edemiyorum; “İnsan kendine bunu neden yapar?”