Selçuklular Türkiye’sinde devleti ele geçirme girişimi
Günümüzde gerçekleşen devleti ele geçirme girişimi gibi tarihimizde de benzer girişimlerle karşılaşmaktayız. Her ne kadar 15 Temmuz Zaferi’nin tarihte bire bir örneği olmasa da benzer olaylar vardır. Bu olaylardan biri de Türkiye Selçuklularında Sadeddin Köpek’in faaliyetleridir. Türkiye Türkleri, devlet geleneği, devlet disiplini ve iktidar mücadelelerini oluşturan otoritenin Osmanlı Devleti olduğunu zannediyor. Ama Anadolu’da yani 1000 yıl öncesinin Rûm diyarında asıl Türk-İslam kültür ve medeniyetini inşa edenler Selçuklu Türkleri idi. Öyle ki bunu günümüze kadar gelen birçok Selçuklu eserinden de anlayabiliriz. İki yüzyılı aşkın bu sürede Osmanlı Devleti’ne taş çıkaracak kadar devlet içinde fitne ve buna dayalı olarak meydana gelen taht mücadeleleri, devleti ele geçirme teşebbüsleri var.
Sadeddin Köpek, tarihi kaynaklarda ilk olarak I. Alâeddin Keykubat ile Erzincan Meliki Davut Şah arasındaki mücadelede tercüman olarak aldığı görevle göze çarpıyor.[1] Tabi Türkiye Selçuklularının Muhteşem Süleyman’ı da Alâeddin Keykubat ve bu durum 17 yıllık saltanatı boyunca yaptığı hizmetlerle aşikârdır.
1237 yılında Alâeddin Keykubat’ın zehirlenerek ölümü üzerine başlayan taht mücadelesinde Sadeddin Köpek’in üstlendiği rolün aslında onu nasıl bir ihanete götürdüğünü bizlere gösteriyor. Alâeddin Keykubat’ın vasiyeti üzerine II. Kılıçarslan tahta geçmesi gerekirken Sadeddin Köpek ve Şemseddin Altunaba, Tacettin Pervane, Celaleddin Ferruh Lala ile Gürcü oğlu Zahirüldevle devlet geleneğini öne sürerek II. Gıyaseddin Keyhüsrev’i tahta geçirmek istemiştir. II. Gıyaseddin Keyhüsrev daha babasının cenazesi Konya’ya nakledilmeden bu devlet adamları tarafından Kayseri’ye götürülmüştür. II. Kılıçarslan’a sadakat gösteren beylerin müdahalesini önlemek amacıyla da şehrin kale kapılarını kilitlemişlerdir.[2]
Harezmlerin Türkiye Selçuklularına Küstürülmesi
Sadeddin Köpek, II. Gıyaseddin Keyhüsrev’in tahta oturtulmasından sonra inanılmaz bir hırsla büyük emir ve beyleri bertaraf etme yolları aramıştır. İlk olarak Harezm bey ve askerlerinin başı olan Kayırhan hakkında II. Gıyaseddin Keyhüsrev’i dolduruşa getirmiş ve onun Zamantı Kalesine hapsedilmesine neden olmuştur. Bir süre sonra ise bu mahkûmiyete dayanamayan Kayırhan vefat etmiştir. Bu Sadeddin Köpek’in entrikaları yüzünden hayatından olan ne ilk ne de son emirdir. Kayırhan’ın ölümü büyük bir dış politika sorunu meydana getirecek neticesinde de devlete küstürülen Harezmler uzun bir süre devletle küs kalacaktır.
Şemsettin Altunaba Neden Öldürüldü?
Harezmlilerle yaşanan bu sorun üzerine Şemsettin Altunaba “Bu köpeği sultanın yanından uzaklaştırmak lazımdır.” diyerek devletin bekasını düşündüğünden dolayı tedirginliğini dile getirmiştir. Bunun üzerine Sadeddin Köpek bu büyük âlim ve devlet adamını bir divan toplantısı sırasında sultanın yüzüğünü de parmağına takarak boğazını kesmek suretiyle öldürmüştür. Bu katliamda yanına çektiği Tacettin Pervane’nin sonu da Şemsettin Altunaba’dan farksız olmayacaktır. Bu katliamdan sonra Pervane, kendi akıbetinden endişe duyduğu için Ankara’ya gitmiştir.[3]
Bu arada II. Gıyaseddin’in, II. Kılıçaraslan ile ilgili endişeleri bitmemiş bu durum Sadeddin Köpek’in işine yaramıştır. Sultanın fermanı ile II. Kılıçarslan ve Rükneddin’in annesi Eyyübî Melikesi Adilliye’yi Ankara’da yay kirişi ile boğdurmuş, Kılıçarslan ve Rükneddin’i de Burgulu Kalesi’ne hapsettirmiştir. İki meliğin hayatlarına dokunmamasının tek sebebi ise Gıyaseddin’in çocuğunun olmamasıdır.
Bu hadiselerden sonra Burgulu’dan dönen Sadeddin Köpek, Akşehir’de Tacettin Pervane’nin Ankara’ya gelirken Artuklu hükümdarının şarkıcı cariyesi ile gayrimeşru münasebet dedikodularını işitmiş bu onun için bulunmaz bir fırsat olmuştur. Gerekli fetva ve fermanı alan Sadeddin Köpek, Tacettin Pervane’nin recm cezasına çarptırılarak öldürülmesine sebep olmuştur.
Sadeddin Köpek’in ölümüne sebep olduğu diğer bir bey ise Harzemlileri Selçuklulara yeniden bağlamak ile görevlendirilen Kemaleddin Kamyar idi. Harzemlilerle girişilen mücadelenin, Şemsettin Bayram’ın ölümü, Ertokuş’un ise esir alınması ile sonuçlanması, Sadeddin Köpek’in Sultan Gıyaseddin’i Kemalettin Kamyar’a karşı kışkırtması ile neticelenmiştir. Bunun üzerine de Sadeddin Köpek Kemalettin Kamyar’ı Gevale Kalesi’ne hapsettirip öldürtmüş, Hüsameddin Kaymer’i de bir cürümle itham edip Malatya’da tevkif ettirmiştir.
Peki bunca emir kıyımı ve fitnenin sebebi neydi?
Bütün bu yaptığı emir katliamları II. Gıyaseddin Keyhüsrev’in devlet stratejisi dâhilinde değil Sadeddin Köpek’in gizli emelleri dâhilindeydi. Bu gizli emel Selçuklu tahtına kendini layık görmesi ve Türkiye Selçukluları devletini ele geçirmek istemesinden ileri geliyordu. Sadeddin Köpek, Türkiye Selçuklu soyundan geldiğini iddia etmiştir. Bu iddiayı ispat içinde güzel bir hikâye ortaya atmıştır.
Tertip ettiği hikâyeye göre annesi Şehnaz Hatun Konya’nın zengin ve ileri gelenlerinden birinin kızıdır. I. Gıyaseddin Keyhüsrev bu kıza tutkundur ve bir gün kızı saraya getirip hareme alır. Bundan kızın annesinden başka kimsenin haberi olmaz. Şehnaz Hatun bir süre sonra başkası ile evlendiğinde 2 aylık hamiledir ve bunu çok iyi saklar. Sadeddin Köpek, ben 7 aylık doğdum, diyerek kendisini Selçuklu soyundan geldiğini iddia etmiştir.
Bir süre sonra Sadeddin Köpek’in Selçuklu tahtına çıkacağı propagandasını duyan sultan gizlice hassa kölelerini Sivas Subaşısı Hüsameddin Karaca’ya gönderip bu meselenin hallini bildirmiştir. Bir plan gereği hazırlanan ziyafetten ayrılırken Saddedin Köpek’e hürmet gösterisi yapar gibi ayağa kalkmışlar ve bir anlık boşluktan yararlanarak saldırmışlardır. Bayraktar Togan, Sadeddin Köpek’i öldürüp cesedini parçalamıştır. İbret-i âlem için demir bir kafes içine konulan ceset kale burcunda sallandırılmıştır.[4]
Yaşanan ihanetler yani bütün emir kıyımları ve devlet politikasına verilen zararlar yaklaşık olarak bir yıl içerisinde gerçekleşmiştir. İktidar olma hırsı ve devleti ele geçirme sevdası Türkiye Selçuklularını olumsuz etkilemiştir. Devletin birlik beraberliğini çok kötü bir şekilde zedelemiştir. Devletin bekasının devlet yönetimi içerisinde fitnelere yenik düşmemekle, güçlü bir iktidarla ve bir olmakla sağlanacağı anlaşılmıştır.
Devleti ele geçirmeye çalışanlar, devlete kastedenler nasıl bu kadar cesur olup her şeyi göze alabiliyorsa; devletin bekasını düşünenler ve devleti yönetenler de devletin bekası için çok daha fazla cesur olmalıdır ve her şeyi göze almalıdır. Hiç şüphesiz ki tarih tekerrürden ibarettir. Bugün de devlete kastedenlerin sonu tarihteki hainlerin sonuyla aynı olacaktır.