Şehitlere Vefa
Hakan Albayrak’ın Meleklerle Omuz Omuza isimli kitabında bir bölüm son derece dikkatimi çekmişti. Filistin mücadelesinin anlatıldığı eserde yapılan bir ziyaretten bahsedilmişti. Herkesin hüzünlü bir mutlulukla koşturduğu bu yeri ilk olarak düğün evi zannetmişler. Fakat içeriye girip olayın aslını anladıklarında büyük bir şaşkınlık yaşamışlar.
Meğer İsrail kurşunlarıyla şehit düşmüş bir mücahidin evindelermiş. Onların nazarında inanç ve vatan yolunda şehit olmak büyük bir mutluluk ve onur kaynağı olduğundan kayıplarını hüzün yerine adeta düğün gibi kutlarlarmış.
Filistinlileri ayakta tutan dirayetin ve kararlılığın en önemli göstergesidir bu tablo. Özünde tarifi imkânsız böyle bir üzüntüyü bu denli sükûnetle karşılayabilmek ne kadar da zor…
Gerçi bizim hem kültürümüzde hemde inancımızda ayrı ve özel bir yeri olan yabancı olamadığımız bir acı bu. Milletimiz vatanı uğruna şehit ve gazi olmayı her zaman kutsal bir görev saymıştır.
Ülkemizde içinde bulunduğu coğrafi, askeri ve siyasi konumu itibariyle geçmişten günümüze yapmış olduğu vatan savunmasında pek çok asker, polis ve sivilini şehit ve gazi vermiştir.
Tarihimize baktığımızda da ölüme koşarak giden bir ecdadın daha çocuk denilecek yaşta gösterdiği kahramanlıklara şahitlik ediyoruz.
Hem geçmişimizde hem bugünümüzde büyük önem taşıyan şehitlerimizi ve bedenini vatan toprağına armağan eden gazilerimizi anıyoruz bu hafta.
19 Eylülde kutlanan ve içinde bulunduğu haftaya da adını veren Gaziler ve Şehitler Haftası büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’e 1921 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından Gazilik unvanının verilmesi üzerine her yıl coşkuyla kutlanıyor.
Bu önemli günlerde, gönlümüzde yerleri her zaman farklı olan kahraman şehitlerimize, cesaret timsali gazilerimize karşı vefa borcumuzu bir nebze de olsa gösterme imkânımız oluyor. Bende tüm şehitlerimizi, ebediyete intikal eden gazilerimizi rahmet ve şükranla anıyor, yaşayan gazilerimize en içten saygılarımı sunuyorum.
UNUTMAYALIM
Bu hafta sağlık açısından da önemli bir günün kutladık.
21 Eylül Dünya Alzheimer Günü…
Hastalığa dair bazı bilgilere geçmeden öncelikle bir konuya değinmek istiyorum.
Aslında bu rahatsızlık insana sunulmuş en güzel nimetlerden hafızanın önemini bizlere hatırlatması ve gün geçtikçe büyüyen bir tehlikeyi duyurması açısından son derece önemli.
Kelime anlamı olarak, ezberleme, öğrenme ve hatırda tutma kabiliyeti olan hafıza, algılanan, öğrenilen şeyleri zihinde koruma ve gerektiğinde hatırlama kabiliyeti.
Araştırmalara göre de insan beyninde bulunan milyonlarca nöron bizlere kütüphaneler dolusu bilgiyi öğrenme ve zihinde depolama yeteneği sunuyor. Hal böyleyken özellikle son yıllarda teknolojinin sunduğu hatırlatmalarla ayakta kalabiliyoruz. Unutmamayı cep telefonlarıyla, alarmlarla yada diğer dijital cihazlarla sağlıyoruz.
Evet mutlaka teknik ve teknolojik imkanlardan istifade etmeliyiz ama dengeyi bozmamaya da özen göstermeliyiz. Zihne jimnastik yaptırarak ezberlemekten ziyade öğrenmeye çalışmalıyız.
Çünkü gençken hatırlatmalarla ayakta tutabildiğimiz hafızamız ne yazık ki yaş ilerlemesiyle birlikte demansa ve daha da kötüsü Alzheimer’a neden olabiliyor.
Bu tür rahatsızlıkların olmaması için gelecekte yapılabilecek çalışmaları irdelemek kadar geçmişe bakmamızın da faydalı olacağı kanaatindeyim.
Neden derseniz şahsım adına söylemek isterim ki, örnek aldığım isimlerin ortak özelliklerine baktığımda ilk dikkatimi hafızaları çekiyor. Özellikle inanç noktasında itikat sahibi, yazdıkları eserler bugün bile okunan kişilerin neredeyse tamamında çok güçlü bir hafıza yeteneği var.
İnanç ve ilim yolunda saatlerini harcayan, neredeyse hiç uyumadan çalışan bu kişiler "Beyin çok çalışırsa yorulur" görüşünün de ne kadar yanlış olduğunu gösteriyor.
Beynin yorulmasının asıl sebebi onu çok çalıştırmak değil, yanlış kullanmak ya da onu âtıl bırakmaktan kaynaklanan hantallaşmadır. Beyin çok çalışmaktan dolayı yorulmaz; aksine çalıştıkça gelişir, daha verimli hale gelir.
Beynin kullanılması- hafıza- unutkanlık arasındaki ilişkiyi bu gerçekler eşliğinde düşündüğümüzde, bunamanın akabinde Alzheimer hastalığının özellikle günümüzde neden arttığını daha iyi kavrayacağız.
Buna karşın bazı beyin hücrelerinin ölümüyle başlayan bir beyin hastalığı olan Alzheimer, erken teşhisin büyük önem taşıdığı hastalıklardan birisi.
Dünya Alzheimer Günü’de bu gerçeği hatırlatıyor ve basit unutkanlıklarla önemsenmeyen hafıza kayıplarına karşı dikkatli olunması gerektiğini hatırlatıyor. Özellikle 30-40′lı yaşlarda başlayan problemleri hafife almayıp, mutlaka bir nöroloji uzmanına başvurmalıyız. Çünkü orta yaşlarda alınabilecek tedbirlerle hastalık önlenebilir. Hem kendimiz hem de yakınlarımız için hafızanın önemini bilelim ve Alzheimer’a karşı önlemimizi alalım.
Unutkanlıkla ilgili son olarak şunu söylemek isterim ki, insanlar önemli detayları unutmasına karşın yaşadıkları kötü tecrübeleri kolay kolay akıllarından çıkarmıyorlar. Kin denilen ve oldukça habis olan bir duyguyla yıllarca yüreklerinde ve zihinlerinde taşımaya devam ediyorlar. Asıl önemli olan sağlıklı bir zihne sahip olmak, güzel anıları hafızamızda yaşatmak ve hatırladıkça keyif almak. Sizi üzecek yaşanmışlıkları unutun gitsin. Mutluluk kendiliğinden gelecektir.
Hayırlı İşlerinizde Başarılar Diliyorum.